بسم الله الرحمن الرحيم
Bir elimde iğne diğerinde de dikmekte olduğum eteğimin düğmesi varken tek yaptığım şey annem ve Anıl'ın birlikte yapmaya çalıştığı sarmaları izlemekti. Annemle özel olarak vakit geçirmek istediğini söylemesi ve ona her gördüğü yerde sarılmasının nedeninin bir hafta sonra annemin doğum günü olduğunun farkındaydım ama biraz daha sokak kedisi gibi yapışmaya devam ederse anneme, kadın her şeyi anlayacaktı. Hayır, olduğum tarafa bir baksa kaş göz işaretiyle, dur durduğun yerde hayırsız, her şeyi belli edeceksin, diyeceğim ama gözlerini annemden ayırmıyordu ki.
Derin bir nefes alıp besmele çektikten sonra elimdeki iğneye ipi geçirip özenle eteğimin düğmelerini dikmeye başladım. Bugün hafta sonu olduğundan dolayı Anıl tüm gün evde kalmış, annemin dizinin dibinden tuvalet hariç bir saniye bile kalkmamıştı. Zaten Anıl kendini bildi bileli anneme çok düşkündü, tabii annem de ona. Hele bir tatil günü oldu mu o gününü annemle bolca geçirir, onunla uzun uzun sohbet eder, her fırsat bulduğunda öper, dizlerine yatardı. Daha on sekiz yaşında koca bir çocuktu o hala.
Tabii onlar böyle can ciğer kuzu sarması oldukları vakit ben de usulca köşeme çekilir, günümü ya kitap okuyarak ya da Kuran-ı Kerim okuyarak geçirirdim. Bol bol dua eder, ruhumu da doyuma kavuşturur, ardından yemek vaktinde koşa koşa mutfağa inerdim. Zira yemek yemeyi çok seven biri olarak şunu söyleyebilirim ki bence yemek yemek çok önemli bir eylemdi. Bu önemli eylem için bize envai çeşit yiyecek sunan Allah'a da şükretmemek nankörlük olurdu.
Sonunda diktiğim eteğimin ardından ortalığı toplayıp çevirdim gözlerimi annemin dizlerine kafasını koyup gülerek bir şeyler anlatan Anıl'a. Onları böyle mutlu görmek beni de mutlu ediyordu. Bazen sadece bir kenara çekilip onları izlemek, her saniyesinde ise tefekkür etmek istiyordum Rabbime. Babam öldükten sonra evimizdeki o eksiklik, o çöken hüzün, annemin her gün ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri ve geceleri bile çalışmaktan yorgun düşen bedeni... Tefekkür derdi annem, önce tevekkül sonra tefekkür. O günlerden bu günlere gelmenin verdiği duygu ile yumdum gözlerimi ve şükrettim Rabbime. Düşüren de oydu, kaldıran da...
Derin bir nefes alıp duygusallıktan kurtulmak adına başladım söylenmeye. "Hayır anlamıyorum, böyle zamanlarda görülmeyecek kadar küçülüyor muyum ki kimse görmüyor beni?" Kollarımı göğsümde birleştirerek söylediklerimin üzerine ikisinin de gözleri benim üzerime döndü. Lakin benim canım kardeşim, "Annem, sen de tuhaf bir ses işitiyor musun? " diyerek anneme doğru tekrar dönünce kahkaha atan annem ile ikisine de kötü kötü bakışlar atıp kollarımı çözdüm. "İkinizin arasına giremeyeceğim anladım, en iyisi mi ben dışarı çıkıp biraz hava alayım. Hem siparişi de teslim ederim. " İtiraz etmeye hazırlanan anneme izin vermeden saçma sapan kaş göz işaretleriyle, "Bence de. Git biraz temiz hava al sen." diyen kardeşimin anneme doğum gününü çaktırmamak için saçmalamasına göz devirdim. Ona tuhaf bakışlar atan annem ile kafamı olumsuz yönde salladım. Sanırım Anıl'la işbirliği yapma düşüncesi yanlış bir düşünceydi.
Daha fazla saçmalayıp annemi şüphelendirmemek için feracemi giyip saçlarımı da örttükten sonra dışarı çıktım. Önce ilk iş olarak siparişi adresine teslim edip ardından ise parka gitmek için ilerlediğim sıra ezanın okunmasına az kaldığını fark edip tekerlekli sandalyemi camiye doğru sürdüm. Önce güzelce abdestimi alıp ardından ise cemaat ile namaz kıldım. Namazdan sonra bol bol dua edip tefekkür ettim Yaradan'a. İçime huzuru çokça doldurup camiden çıkar çıkmaz parka doğru ilerlemek için tekerlekli sandalyemi süreceğim sıra gözlerim önce Ali ağabeye, sonra da yanındaki adama değdi. Sevdiğim ama yüzüne bile bakamadığım o adam, Tuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZ AYDINLIĞIM
Teen FictionBacaklarını kullanamayan genç bir kız, Güneş. Yaşı ilerlemesine rağmen aşık olmadan evlenmemekte ısrarcı bir adam, Ali. Biri birini kardeşi, diğeri diğerini ağabeyisi olarak görürken kader ikisinin de birbirinin nasibi olduğunu gösterecekti. "Yarad...