بسم الله الرحمن الرحيم
"Dur annem dur, zaten heyecandan elimi kolumu nereye koyacağımı bilmiyorum, gözünü seveyim beni daha fazla strese koyma." diyerek annesinin yanaklarını öpen Hamza ağabey ile güldük. Durmadan heyecan yapan ve hepimize sorular soran Ayfer teyze ise gülümseyip derin bir nefes aldı. Bu gece Meryem'i istemeye gidecektik, bu yüzden de gitmeden evvel Hamza ağabeylerde toplandık. Bizler hazır bir şekilde otururken Hamza ağabey heyecandan salonu dört dönüyordu.
Tıpkı annem gibi üzerime giydiğim siyah geniş feracemin üstüne siyah medine ipeği başörtümü takmıştım. Necmiye teyze ise lacivert rengini tercih edip Halim amca ile uyumlu bir çift olmuşlardı. Anıl'a takım elbise çok yakıştığından gözüm her defasında ona kayıyor, gülümsemeden edemiyordum. Küçük kardeşimin bu kadar büyüdüğünü görmek öyle bir nimetti ki, Alemlerin Rabbi olan Allah'a ne kadar şükretsem azdı. Elhamdülillah.
Kafamı hemen yanımda oturan annemin omuzlarına koyup derin bir nefes aldım, bu yakınlık yetmediğinden ötürü kollarımı beline sıkıca sardım. Kollarını kaldırıp omuzlarıma sarılan annem, "Benim küçük kızım annesini mi özlemiş?" diye sorunca kafamı merhamet dolu göğsüne gömdüm. "Çok, çok özledim seni." Bırakmak istemiyordum, şöyle sımsıkı sarılasım, bir ömür bırakmayasım vardı.
"Sana sarılıp uyumayı çok özledim, uyumadan önce sohbet etmeyi... Aramıza dalıp ortamıza yatan ve bizleri kollarına çeken Anıl ile kavga etmeyi... Farkında değiliz ama içinde bulunduğumuz her saniye birer anıya dönüşüyor. O günler de birer anıya dönüştü baksana." dedim. Birbirleriyle konuşan aile üyelerimizi unutup anne kız birbirimize odaklanmıştık.
Kafamda hissettiğim öpücük ile gözlerimi yumdum. "Güneşim, benim ilk göz ağrım. Ben de özlüyorum seni elbet ama senin şimdi kendine ait bir yuvan olduğunu bilmek beni o kadar çok memnun ediyor ki, anlatamam. Varsın özlem olsun, değil mi ki Hz. Yakub'u Yusuf diye inletmişti, varsın yüreğimde de biraz bulunsun. Ne zaman yavrumu özlesem aklıma Hz. Yakup (as) efendimiz gelir. Her defasında da şükür vesilem olur Rabbim'e. Babandan sonra çok bağlandım sana, bu yüzden bu özlemim ama ikimiz de alışırız. "
Derin bir nefes alıp kaldırdım kafamı ve annemin yüzüne baktım. Daha kırk yaşında olan bu güzel kadının benim annem olduğuna bilerek ve şükrederek. "Geçen bir şey dinlemiştim. Tam hatırlamıyorum ama şöyle bir şeydi. Diyordu ki kimse anne ve babasını, kardeşlerini ve akrabasını seçemez. Bunları onlar için Allah seçer. Onlara Allah'ın sizin için seçtikleri olarak bakarsanız, bakışınız değişir demişti. Allah seni bana seçti ve ben ne kadar şükredersem şükredeyim azdır." Alnımdan öptü ve fısıldadı. "Ne kadar şükredersem şükredeyim azdır. Şükürsüzlükten ve nankörlükten Rahman ve Rahim olana, Alemlerin Rabbine sığınırım."
Birbirimize gülümsediğimiz vakit ikimizin de omuzlarında yer edinen kol ile gözlerim Anıl'ı buldu. "Bensiz öyle mi?" diyerek ikimizin de yanağında öptü. Ardından ise koltuğun önüne gelip annemin kucağına sığınıp elimden sımsıkı tuttu. "Rica ediyorum şu zavallı Anıl'ı unutup durmayın." Gülümsedik. "Seni velet seni." diyerek saçlarını karıştırdım. "Artık gidelim hadi." diyerek hazır olduğunu belli eden Ayfer teyze ile ayağa kalktılar. "Güzel kadın." diyerek bana ellerini uzatan Anıl'a gülümseyip kollarımı açtım ve beni kucağına almasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZ AYDINLIĞIM
Roman pour AdolescentsBacaklarını kullanamayan genç bir kız, Güneş. Yaşı ilerlemesine rağmen aşık olmadan evlenmemekte ısrarcı bir adam, Ali. Biri birini kardeşi, diğeri diğerini ağabeyisi olarak görürken kader ikisinin de birbirinin nasibi olduğunu gösterecekti. "Yarad...