6. BÖLÜM

3.9K 199 33
                                    




بسم الله الرحمن الرحيم





Bir yanda birbiriyle gülerek konuşan Anıl ve Halim amca, bir yandan fısır fısır konuşup ben ve Ali ağabeye bakan annemler, bir yandan da kafasını yerden kaldırmayan ben ve Ali ağabey... Sahi ne olmuştu şu birkaç günde, nasıl böyle bir işe bulaşmıştık ki? Şu an bakmaktan, konuşmaktan çekindiğim adam, Ali ağabey miydi gerçekten? Sözleri tek tek dolanırken beynimin ücra köşelerinde, sinirlenmemek için zor tutuyordum kendimi. Sahi ne olmuştu ona, nasıl sarf edebiliyordu o cümleleri? 


 Anıl'ın ikimizi susturan cümlelerinden sonra bir tek ikimiz sığınıvermiştik sükunetin bağrına. Zira diğerlerinin umrunda bile değildi, eskiye dönmeleri dakikalar sürmüştü. Peki ya biz, şimdi biz nasıl eskiye dönecek, söyleneler söylenmemiş yapılanlar yapılmamış gibi davranabilecektik ki? Sanki koca bir uçurum açılmıştı aramızda, garip hissettiren. "Sen ne diyorsun Güneş?" diye soran Halim amcanın sesi ile döndü gözlerim ona. Çatılan kaşlarımla, "Neye?" diye sordum. Zira o kadar dalmıştım ki onların ne konuştuklarını duyamamıştım.


"Diyorum ki yarın pikniğe çıkalım, temiz hava alıp dağıtalım şu gerginliği aramızdan." Derin bir nefes alıp annemin gözlerinin içine baktım. Kafasını olumlu yönde salladığı vakit Anıl'a döndü gözlerim. Onun heyecanlı bakışlarını görür görmez gülümsedim istemsiz. Çok çalışmak zorunda kaldığı ve böyle şeylerde dinlenip tatil yapabildiği için kafamı olumlu yönde salladım Halim amcanın gözlerinin içine bakarken. "Peki ya sen Ali'm? " diyen Necmiye teyze ile eğdim kafamı ve yeri izledim. Sinirli iken başkaydı ama artık onun gözlerinin içine bakmaktan bile çekiniyordum. "Yarın işim var." demesi ile bir yanım sevinirken, bir yanım buruktu. Sahi gelmezse benim yüzümden gelmediğini bilerek kötü hissedecek, gelirse de nasıl davranacağımı bile bilemeyecektim.


"Ne işi Ali efendi, senin bizim dükkandan başka çalıştığın bir yer mi var?" Halim amcanın sorusu ile ellerimle oynamaya başladım. "Öyle değil baba, özel." 

"Ali, yarın hep beraber olacağız. Senin de yarın hiçbir özel işin yok. Güneş'i de rahatsız edecek değilsin. İlk defa gitmiyoruz değil mi?" Adımın anılmasıyla kaldırdım kafamı, göz göze geldiğim Ali ağabeyin ifadesiz gözlerinden çektim hızla gözlerimi ve oğluna bakan Halim amcaya baktım. Boğazımı temizleyip gözlerimi yere düşürür düşürmez konuşmaya başladım. "Kimseden rahatsız olacak değilim, kimsenin de yapmaya çalıştığı kahramanlığı ciddiye alacak da değilim. Bu saatten sonra bu konuda katiyen konuşmayacak, umursamayacağım bile. Sizlerden de bunu rica ediyorum. Yani artık sadece eskisi gibi olalım istiyorum. Bundan böyle kimsenin beni korumasını da istemiyorum, büyüdüm artık, kendi başımın çaresine bakabilirim. "


"Kahramanlık," diyerek gülen Ali ağabeyi umursamadan konuşan Halim amcaya döndüm. "Güneş, yavrum istediğin gibi bunu dillendirmeyeceğiz fakat..." Özür dileyerek kestim sözümü. "Bana fakat deme Halim amca, fakatlar yük olur yüreğime, kaldıramam. Hem minik serçen değil miyim ben, ardından sarı sarı koşunca sarı kızım dediğin? Yapma, yüreğime ağırlık koyma." Üzgün bakan gözlerine anlatmaya çalışırken derdimi, "Ali ağabey ile evlensen ne olur? Hem kimsenin derdi de olmazsın. İyi olup olmadığını merak etmez de kimse. Evlenmediğin müddetçe rahatlayacak tek kişi sen iken, evlendiğin takdirde burada bulunan herkesin içi rahat edecek. Abla sen evlenip dert olacağını düşünürken burada oturan herkes evlendiğinde rahatlayacak ve senin için endişelenmeyeceklerini biliyorlar. Her zaman yakınımızda olmak varken, ailemizden hiç ayrılmamak varken sen yük olacağını düşünüyorsun. Bunca yıl kimseye yük olmadın ki." dedi Anıl.

GÖZ AYDINLIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin