بسم الله الرحمن الرحيم
"Yusuf'u(as) kuyuya atan Allah (cc), O'nu saraya bakan yapan Allah (cc) ile aynı Allah'tır (cc). Musa'yı(as) Firavun'a gönderen Allah(cc) ile Kızıldeniz'i kulları için ikiye yaran Allah(cc), aynı Allah'tır(cc). Yunus'u(as) balığı karnına hapseden Allah(cc) ile O'nu (as) kendisine inanmış bir topluluğa kavuşturan Allah (cc), aynı Allah'tır (cc). O Allah (cc) ki İbrahim'in(as) yüreğine düştü, O öyle bir Allah (cc) ki Yusuf (as) onca zenginlik içinde ölüme aşık düştü. Yahya'nın (as) yüreğine korku, İsa'nın (as) yüreğine umut oldu. Meryem'in (ra) iffetini, Âsiye'nin (ra) dirayetini, Hacer'in(ra) sadakatini tüm dünyaya duyurdu. O Allah (cc) ki, kendisine asi olan kullarını affetmek için Rahmet ve af kapılarını açık bıraktı. "
Biten cümlelerim ile gülümsedim ve oturma odasında birlikte olduğum kadınlara baktım. Annem, Naciye teyze ve Ayfer yenge ile Züleyha teyzelere gelmiştik. Meryem bir kenarda usulca bizimkileri dinlerken ben ise sehpanın üzerindeki güllerin güzelliğine dalmıştım. Bana Allah Rasulü'nü hatırlattıran kırmızı güller...
Derin bir nefes alıp dikkatimi onlara vereceğim sıra aklıma gelen Ali ile kıpkırmızı kesildim. bugün ona söylediğim o sözden sonra utanmış, onun da şaşkın halinden yararlanıp hemen eve gitmek istediğimi söylemiştim. Bir şey dememişti, ısrar etmemiş sadece önümüzdeki sofrayı toplamıştı ve eve dönmüştük. Ben tekerlekli sandalyemi hızla sürüp annemlerin yanına gitmiş, gitmek için hazır olduğumuzda ise Halim amcaların arabasına Anıl'ın kucağında binmiştim.
Ali'nin yüzüne bir kere olsun bakmamış olmama rağmen onun da ısrarlı davranmaması beni mutlu etmişti. Onlar erkeklerle salonda otururlarken biz ise oturma odasında oturmuştuk. Yemeği de ayrı ayrı yemiştik. Günün sonunda evimize döneceğimizi bilmeme rağmen düşünmemeye çalışıyordum.
"Meryem, güzel kızım sen nasılsın?" diye soran Ayfer yenge ile gözlerim gülümseyen Meryem'e döndü. "Elhamdülillah Ayfer teyze, sen nasılsın?" Ona gülümseyerek bakan üç kadın ile kocaman gülümsedim. Her defasında Meryem'e bakıyor ve onu bir güzel süzüyorlardı. Onların bu halinden her şeyi anladığını düşündüğüm Züleyha teyzenin, "Sen nasılsın Güneş kızım?" diye sorması ile gözlerinin içine baktım. "İyiyim Elhamdülillah teyzem, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim şükür. Sen dalınca bir sesleneyim de çıksın o derin sularda dedim." demesi ile tekrar aklıma gelen Ali ile sertçe yutkundum. Ne söyleyeceğimi bilemediğim için omuz silkmekle yetindim. Bana gülümseyip tekrar kızına dikkatle bakan kadınlara döndü Züleyha teyze. Kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırıp utançtan kıpkırmızı olan Meryem'e baktı. "Meryem, kızım sen çayları tazele istersen." Meryem, annesinin sesi ile kafasını olumlu yönde sallayıp boş bardakları alır almaz hızla dışarı çıktı.
Bizimkileri dinlemek yerine ben de onun arkasından çıktım ve mutfağa girdim. İçeriye girdiğimde Meryem'in ellerini yüzüne bastırdığını gördüm. "Hayrola Meryem gelin." demem ile hızla bana baktı. "Ne?" diye sordu şaşkınca. "Ne var, anladın bence. Hamza ağabey herkese dedi seni sevdiğini. Bence bizimkilerin halinden de anladın." Sertçe yutkundu. "Nasıl oldu bu? Yani o... Beni mi bekledi?" Gülümsedim. "Sen de onu beklemedin mi?"
Hiçbir şey demeden çayı bardaklara koydu ve götürmek adına mutfaktan çıktı. Ben de masanın üzerindeki sudan bir bardak içtim. Mutfaktan çıkacağım sıra tekrar geri gelen Meryem ile durdum. "Güneş," diyerek yanımdaki sandalyeye oturdu. "O... yani şey..." diyen Meryem ile gülümsedim. "Şu yüzüne bir kere olsun bakmadığın Hamza ağabey mi? " Sözlerim ile dolan gözleri, beni söylediklerime pişman etti. Gülümsedi bir anda. "Çok büyümüş olmalı." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZ AYDINLIĞIM
Ficção AdolescenteBacaklarını kullanamayan genç bir kız, Güneş. Yaşı ilerlemesine rağmen aşık olmadan evlenmemekte ısrarcı bir adam, Ali. Biri birini kardeşi, diğeri diğerini ağabeyisi olarak görürken kader ikisinin de birbirinin nasibi olduğunu gösterecekti. "Yarad...