Bölüm 17

386 37 1
                                    

"Yaşamak? Ah evet, hâlâ nefes alıyorum... Siz buna yaşamak diyordunuz, değil mi? Evet, ben hâlâ yaşıyorum!"

🌼🌼

"Hele yar yar zalim yar, hayın yar, kâfir yar, çapkın yar. Le le leylim le yar. Ne zalimsin yarim. Ben sana kurbanım, yüzüne müştakım, sevgili sultanım..." Ağzıma nereden dolandığını bilmediğim, şarkı mı türkü mü olduğunu çıkaramadığım şeyi sürekli tekrar ederken, bir yandan da kaldırımda yürüyordum. Tamam, kulağımdaki kulaklıkta da o çalıyordu. Oldu mu? Mutlu oldunuz mu?

Sabah sabah illaki azar yiyeceksiniz benden.

Kafamı iki yana sallayarak kendi kendime konuşmayı sonlandırırken, karşı kaldırımda yürüyen Ali dikkatimi çekti. Adımlarımı hızlandırarak karşı kaldırıma geçtim. Tabii ki geçmeden önce sağıma, soluma, sonra tekrar sağıma bakmadım. Direkt yola fırladım ama merak etmeyin hâlâ yaşıyorum.

"Hele yar yar zalim yar, hayın yar, kâfir yar," Ali'nin yanında yürümeye başladığımda, bana attığı 'Sabah sabah sen ne saçmalıyorsun köpek' bakışları görülmeye değerdi. Ben kulaklığımın birini çıkartırken, o beni hiç takmadan yoluna devam ediyordu. Ben de inatla onun yanında yürüyerek şarkıyı söylemeye devam ediyordum. Yanından geçtiğimiz çoğu kişi söylediğim şarkıyı duyunca gülmeye başlıyordu.

"Neden herkes sana bakarak gülmeye başlarken bile o salak şarkıyı söylemeye devam ettiğini merak ediyorum."

"Neden? Onlar gülüyor diye şarkıyı söylemeyi bırakmam mı gerekiyor?"

"Bırakman gerekmez mi? Sonuçta herkes sana gülüyor..."

"Peki, bunda kötü olan ne var? Bana gülmeleri benim için sorun değil, aksine onları mutlu edebildiğim için mutluyum. Yanımızdan geçen o insanlar belki de en mutsuz günlerini yaşıyorlardı ama ben saniyelik de olsa yüzlerini güldürebildim. Yüzlerindeki o tebessümün nedeni olabildim. Bence bu bile şarkıyı bağırarak söylemek için güzel bir neden. Hatta neden yapmıyorum ki?" Hızla koşmaya başladım. Ali böyle şeylerden rahatsız oluyordu ve ben onu rahatsız etmek istemiyordum. Karşı kaldırıma geçtiğimde normal adımlarıma dönerek şarkıyı bağırarak söylemeye başladım.

"Hele yar yar zalim yar, hayın yar, kâfir yar..." Yanımdan geçen kişiler bana bakarak gülerken ben de keyifle gülümsedim. Yaşlı teyze ve amcalar kınayarak bakıyor olsa da sorun değildi... Kafamı yan çevirerek karşı kaldırıma baktığımda, Ali'nin tebessüm ederek bana baktığını gördüm. Ona kocaman sırıttım ve yoluma devam ettim.

🌼🌼

"Yıldız... Kanka... Lan, orangutan beyinli salako... Uyansana kızım!" Sevgi kolumu delecekmiş gibi dürterken sinirle kafamı gömdüğüm sıradan kaldırdım ve ona kaşlarımı çatarak bakmaya başladım. Ben bir ara en önde Ali'nin yanında oturuyordum. Ne ara bu salağın yanına geri döndüm?

"Hiç bana o ölümcül olduğunu düşündüğün ama aslında bir salyangoza benzediğin bakışlarından atma... Acil durum olmasa uyandırmazdım seni." Ben gözlerimi devirerek tek kaşımı kaldırdığımda Sevgi de bir elini beline koyarak dudağını dişledi.

"Kanka şimdi sakin ol, tamam mı? Bak öyle hemen atara gelmek yok... Söyleyeceğim ama benim bir elçi olduğumu ve sana sadece gördüğümü söylediğimi unutarak boğazıma yapışmak da yok. Sonra... Sonra işte kaybetme kendini. Sinir krizi falan da geçirme, tamam mı bebeğim?" Sevgi endişeli bir şekilde bana bakarken sıramda gerinerek doğruldum. Sevgi bu kadar telaş yaptıysa belli ki birini dövecektim.

"Sevgi uzatma da söyle..."

"Kanka Ali elden gidiyor." Sevgi ağzındaki baklayı bir çırpıda tükürür gibi suratıma haykırırken, bir iki saniye ona bakakalmıştım. Sonraysa sakince ayağa kalkarak kafamla kapıyı işaret ettim. O da mesajı alarak önden ilerlemeye başladı. Koridorda Sevgi'yi takip ederken içimde inanılmaz bir his vardı. Bu hissin tarifi var mıydı, varsa nasıl tarif edilirdi. Hiçbir fikrim yoktu. Sadece biri içimi sıkıyordu. Yemin ederim ki hislerimi sadece bu şekilde anlatabilirdim. Üzerimde bir ton ağırlık, boğazımda acımsı bir yumru ve beynimde kalp atışlarımın yüksek perdede yankılanan ritmi vardı.

Neydi bu kaybetme hissi?

Peki ya neydi bu kaybetme korkusu?

İstemiyordum. Artık hayatımda hiçbir şeyin değişmesini istemiyordum. Hayatıma giren insanların aynı yerde kalmalarını istiyordum. Sevgi ve Ferhat'ın beni bırakmayacaklarını biliyordum ama Ali? Onu henüz tam tanıyamamıştım ki...

Üstelik şiirlerinin hepsini okuyamamıştım.

Sevgi'yi takip ederek bahçeye çıktığımda gözüm anında çaprazımda kalan banka kaydı. Ali kafasını elindeki kitaba gömmüş bir şekilde otururken, yanındaki kız ona bir şeyler söylüyordu. Bu tablo ister istemez beni güldürürken kızı incelemeden edemedim. Tahminen 1.60 boylarında, siyah uzun saçlı, hoş bir kızdı.

"Kanka çökelim mi kızın üstüne? Sen kimin kankasıyla kanka olmaya çalışıyorsun lan paçoz, diyerek yolalım saçını başını?" Elini yumruk yapan Sevgi'ye bakarak güldüm. Kesinlikle çok kıskanç bir yapısı vardı. Ali'yi hâlâ tam olarak benimsemese de yanındaki kediyi bile kıskanan biri olarak, Ali'yi de içten içe sahiplenmişti.

"Saçmalama Sevgi... Hadi yanlarına gidelim de kimmiş bu kız öğrenelim." Sevgi'yle kol kola girerek banka doğru ilerledik.

"Merhaba," Kendimi belli ederken, kız yüzünü buruşturarak bize bakmıştı. Kızla birbirimizi süzerken, Ali kafasını kaldırarak bize tebessüm etti.

"Merhaba."

"Sanırım sessizliğin sadece banaymış gözlüklü şirin." Kızın dedikleriyle kaşlarım otomatikman çatılmıştı. Gözlüklü şirin mi?

Yolarım ayol ben bu kızı.

"Kanka ben hâlâ saçını başını yolma taraftarıyım," Kulağıma fısıldayan Sevgi'yi umursamadan Ali'nin yanına oturdum. Sanırım kız hiç orada yokmuş gibi davranmak en iyisi olacaktı.

"Ali bu kız kim?"

"Tanımıyorum ki. Durduk yere yanıma gelerek konudan konuya atladı."

"Sanırım beni takmayacaksınız. Pekâlâ, sonra görüşürüz gözlüklü şirin." Yanımızdan giden kızın arkasından bakakalmıştım. Bu kız arsızdı... Bu kız benim gibi düşündüğünü söylemekten çekinmiyordu ve bu beni gerçekten korkutuyordu.

"Galiba azıcık sana benziyor, Gece..." Evet arkadaşlar, ne tarafa doğru ölüyorduk?

"Soran olursa çatlak ama iyi kızdı dersiniz. Arkamdan kötü konuşanları dövün ve kimsenin mezarıma işemesine izin vermeyin, olur mu?"

"Ölmüş gibi konuşmayı keser misin, Gece?"

"Farz et ki öldüm Ali, ne yapacaksın? Kalbine mi gömeceksin ulan beni!" diyerek atara bağladığımda Sevgi koluma yapışarak beni Ali'den uzaklaştırmıştı. Biliyor tabii kız, azcık daha sinirlenirsem çocuğun üzerine atlayacağımı.

***

Çalışkan Çocuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin