I Told You That I Wasn't Perfect

305 24 0
                                    

Mina'nın arkasını dönüp gitmesinin ardından Chaeyoung bir süre kıpırdamadan durdu.
Omzuna dokunup kendime çevirdim.
Gözyaşları akarken çok donuk bakıyordu.
"Chae, halledeceğiz güzelim gel hadi."
Hıçkırarak ağlamaya başlamadan önce histerik bir gülüş attı.
"Her şey daha berbat oldu. Düzeltemeyeceğim kadar berbat."
Ah, nefret ediyordum yanlış anlaşılmalardan.
Kollarımın arasına alıp saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalıştığımda titriyordu.

Başımı bilindik izleniyor hissiyle kaldırdığımda, bir eli kapı kolunda geriye dönüp olduğumuz yere bakan Bayan Minatozaki'yi gördüm.
Anlamaya çalışır şekilde bakıyordu. Sanırım Chaeyoung ağladığı içindi.
Daha fazla öyle beklemek yerine Chaeyoung'un koluna girip lavaboya doğru götürmeye karar verdim.
Bayan Minatozaki hala olduğu yerdeydi. Yanından geçerken gözlerimi kaçırdım.
Kolumda hissettiğim parmaklarla kalakaldım.
Bayan Minatozaki kolumu kavramış bana bakıyordu.
Gözlerini bir anlığına Chaeyoung'a çevirip bana döndü.
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
diye sordu.
Tam gerek olmadığını söyleyecekken aniden kolum ağırlaştı.
"T-tzu b-ben iyi d-"
Düşer gibi olunca refleksle kolumu Bayan Minatozaki'den kurtarıp Chaeyoung'u iki elimle tuttum.
Neredeyse düşüyordu. Telaşla ne yapacağımı düşünürken kalbim korkuyla kasıldı.
Bayan Minatozaki hemen diğer koluna girdi. Zaten açık olan kapıyı itekledi.
"Bir yere oturtalım önce sonra hemşireyi çağırırız olur mu?"
Başımı salladım. İçeri geçip koltuğa uzattıktan sonra yüzünü ellerimin arasına aldım. Gözlerini açmıyordu.
Hemşireyi çağırmalıydım.
Hızla ayağa kalktığımda Bayan Minatozaki'de doğruldu.
"Hemşireyi çağıracağım burda beklersiniz değil mi?"
Başıyla beni onaylayıp Chaeyoung'un yanına geçti.
"Muhtemelen tansiyonu düştü endişelenme iyi olacaktır."
Başımı sallayıp üst kata revire çıktım.
Hemşireyle aşağı inerken merdivende Min jun'un Mina Unnieyle konuştuğunu görünce sadece sinirliydim. O aptal yüzünden Chaeyoung bu haldeydi. Ama Mina bunu bilmiyordu.
Beni görünce şaşırdı. Soru sormasına fırsat vermeden yanından geçerken
"Acele et" diyerek ilerlemeye devam ettim.

Odaya girdiğimde Chae hala baygındı. Üzgünce ona bakarken Bayan Minatozaki ayağa kalkıp yanıma geçti.
Mina odaya girince şaşkınlık ve korkuyla hemşirenin muayene ettiği Chaeyoung'a baktı.
"N-ne oldu böyle" diyerek hemen yanına ulaştı. Ellerini tuttuğunda iç çektim. Ona sinirli değildim. Sadece bu durum çok fazla sinir bozucuydu.
Hemşire işini bitirdiğinde
"Endişelenecek bir şey yok. Vücudu çok fazla stres altında kalmış olmalı. Muhtemelen bir şeye üzülmüş. Kötü bir haber mi aldı?"
Mina'ya baktım. Gözlerinden bir damla yaş akarken bir şey söylememi bekliyordu.
"Bir yanlış anlaşılma oldu. Ona üzülmüş olmalı. Ne yapmamız gerek."
Mina söylediklerimle başını öne eğmişti.
"Hastaneye gitmesine gerek yok. Şimdi serum taktım.
Sana, burada kalması senin için sorun olur mu? Yarım saate kadar uyanır, revire kadar taşımayalım."
Başını olumlu anlamda sallayarak;
"Tabi ki kalsın. Rahatsız etmeyelim." dedi.
"Pekala. Uyanınca eve götürebilirsiniz, iyice dinlensin. Çok geçmiş olsun tekrar."
Diyerek odadan çıktı. İç çekip alnımı ovdum. Başım çatlıyordu.

Kolumda hissettiğim ellerle bakışlarımı soluma çevirdim.
Bayan Minatozaki;
"Biraz konuşalım mı?" dedi.
Başımla onaylayıp Mina'ya döndüm. Chaeyoung'un yanındaki küçük boşluğa oturmuş ellerini tutuyordu.
"Mina, burda beklersin değil mi?"
Başını bana çevirmeden
"Uyanınca haber veririm." dediğinde odadan çıktım.

***

Sana'dan

Kafeteryada boş bir masaya oturduğumuzda pürüzsüz yüzüne baktım. Bu gözleri tanıyordum. Mezuniyetimde göz göze geldiğim kahverengilerdi bunlar.
Garipti. Farklı bakıyorlardı.
Şuan gözleri kızarıktı. Eli sürekli alnına gidiyordu. Ovalamaktan kızarmıştı.
Yeniden alnını ovalamaya başlayacakken elini tuttum. Elleri benimkilerin aksine soğuktu.
Bakışlarını bana çevirdiğinde şaşkındı.

"Alnın kızarıyor ovalama artık. Ağrı kesici almalısın."
Başını iki yana salladı. Yorgun bakıyordu.
O sırada çaylarımız gelmişti.
"Bu nedir?" derken önündeki bitki çayıyla bakışıyordu.
Gülümsedim
"Lavanta çayı. Baş ağrına iyi gelecektir. Dene hadi, beğeneceksin"
Teşekkür edip içmeye başladığında onu izlemeyi bırakıp konuya girmeye karar verdim.
"Ne old-"
"Teşek-"
Aynı anda konuştuğumuzda gülümsedim. O da aynı şekilde gülümseyince yanağında bir çukur belirdiğinde oraya kaydı gözlerim.
"Gamzen çok güzel.."
Farkında olmadan kurduğum cümleyle yine gülümserken başını hafif eğdi. Utanmıştı. Her hareketi böylesine güzel birisiyle ilk kez karşılaşıyordum.
"Lütfen devam edin."  dediğinde adını bilmediğimi fark ettim.
"Önce tanışmaya ne dersin?"
"Ah doğru, Ben Tzuyu, Chou Tzuyu. 3.sınıftayım. Psikoloji bölümü."
Aksanı korelilere benzemiyordu.
"Tzuyu, güzel bir adın var. Anladığım kadarıyla buradan değilsin."
"Aslında Tayvanlıyım. Babamı kaybettikten sonra, ben 16 yaşındayken buraya, büyükannemin yanına yerleştik."
Bunu söylerken gözlerini kaçırmıştı. Üzüntüsünü göstermek istemiyordu.
Boğazını temizleyerek devam etti.
"Sanırım siz de buradan değilsiniz."
Gülümsedim.
"Onu da nereden çıkardın"
"Aksanınız kendini belli ediyor. Yanlış anlamayın çok güzel konuşuyorsunuz ama buradan olmadığınız belli. Ve isminiz. Minatozaki Sana. Korece değil."
Kaşlarımı kaldırıp gülümsememi genişlettiğimde aynı şekilde karşılık verdi. Kendinden emindi ve beden diliyle açıkça belli ediyordu. Oldukça hoşuma gitmişti bu konuşma.
"Hatta gözlerinizin yapısından da yola çıkarak bir tahminde bulunabilirim."
Ellerini masaya koyup öne doğru eğildi. Dikkatle gözlerime bakıyordu.
Bu kadar yakından ilk kez görüyordum gözlerini. Hareleri bile belliydi. Bakışlarım onunkilere kilitlenmişken yine aynı şey olmuştu.
Çok derin bakıyorlardı kahveleri. Çok parlaktılar.
Ben dalmışken gözlerini kısarak gülümsedi. Dudağının sol tarafı kıvrıldığında gözlerim oraya kaydı. Gamzesi oradaydı işte. Boğazımı temizleyip gözlerimi kaçırdım.
"Siz bir Japonsunuz Bayan Minatozaki"
Arkasına yaslanarak sevimli bir ifadeyle bana baktı.
Sadece güzel değil akıllıydı da.
"Ve siz de çok iyi bir gözlemcisiniz Bayan Chou"
Yine başını eğerek gülümsedi. Duruşumu dikleştirdim.

"Pekala, şimdi bana neler olduğunu anlatacak mısın Tzuyu?"
Gülümsemesi silinmişti. Derin bir nefes alıp gözlerini kaçırdı.
"Bu biraz özel bir konu Bayan Minatozaki." dedi bakışlarını bana çevirirken.
"Anlıyorum. Ailevi bir olay mı peki?"
Başını iki yana salladı.
"Hayır başka bir şey."
"Pekala Tzuyu seni zorlamayacağım. Eğer yardım edebileceğim bir konu varsa bana gelmekten çekinme olur mu? Herhangi bir konuda elimden gelen bir şey varsa mutlaka yapacağımı bilmeni istiyorum."
Hüzünlü bir gülümseme belirdi dudaklarında.
"Teşekkür ederim. Zaten elinizden geleni yaptınız. Bu konu Chaeyoung için özel bu yüzden anlatamam beni yanlış anlamayın lütfen olur mu?"
Gülümsedim. Bu gün ne çok gülümsemiştim ben.
"Seni yanlış anlamam merak etme. Olması gerekeni yapıyorsun bu takdir edilesi."
Teşekkür edip çayını içmeye devam etti.

Telefon sesiyle başımı kaldırdım.
"Mina arıyor Chaeyoung uyanmış olmalı"
Telefonla konuştuktan sonra ben çoktan ayağa kalkmıştım.
"Gidelim mi?" dediğimde beni onaylayıp ayağa kalktı.
Kapıya geldiğimizde Tzuyu önden gitmem için yol verdi. Gülümseyerek kapıyı tıklatıp içeri geçtik.

***

Görüşlerini belirtmeyi ve eğer beğendiysen oy vermeyi unutma.
❤️❤️

24.10.2021

Cezayir Menekşesi [SATZU] (GxG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin