Where The Time Is Frozen

425 29 20
                                    

Keyifli okumalar...

Tzuyu'den

Yaklaşık yarım saattir aynı yerde oturmuş kim kiminle nasıl tanıştı onu konuşuyorduk. Nayeon Unnie ile Jihyo ve Jeongyeon Unnie'nin tanışma hikayeleri herkesi güldürürken, Jeongyeon Unnie kollarını çaprazlamış somurtuyordu.

Nayeon Unnie'nin tepkisi ise ondan hiç beklemediğim şekildeydi. Bakışları kısa bir an Jeongyeon Unnie'de oyanlanmış ardından önüne dönmüştü. Yanaklarında hafif bir pembelik gördüğüme yemin edebilirdim.

Şaşkın bakışlarla Nayeon Unnie'ye bakıyorken sağ tarafımda bir çift gözün üzerimde olduğunu hissettim. İç güdüsel olarak o tarafa döndüğümde Sana, yüzünde anlam veremediğim bir ifadeyle bana bakıyordu. Bakışlarını az önce baktığım yere kısa bir an gezdirip yeniden bana döndü.

"Nereye bakıyorsun?" diye sordu sakin bir ses tonuyla. Omuz silkip önemli değil dercesine başımı salladım.

"Hiç, dalmışım sadece." dediğimde kısa bir an gözlerini gözlerimde tutup başını anladım dercesine sallayıp diğerlerine döndü. Saçlarının hareketiyle son yarım saattir beni mayıştıran kokuyu daha yoğun bir şekilde duymuştum.

Derin bir nefes aldım geriye yaslanırken. Dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafına doladım. Üşüdüğümü hissedince masanın üzerindeki kahve kupasına uzandım. Ellerim kupa yerine yumuşak bir tene dokununca refleks olarak elimi geri çekmiştim.

Sana küçük bir 'oh' sesi çıkarmış bazı bakışların kendisine dönmesine sebep olmuştu. Bir şey yok derecesine başını sallarken diğerleri de yeniden önüne döndü. Soğuk ellerim benimkilerin aksine sıcak olan ellerine temas edince şaşırmış olmalıydı. Bakışları beni bulurken 'affedersin..' diye mırıldandım.

Bu sıralar bunu çokça yaşıyorduk. Ellerimin soğuk olduğunu fark edince avuçlarının arasına alıp ısıtmaya çalışıyordu. Bilmiyordu ki bu hareket elimi ısıtmakla kalmayıp kalbimi de eritiyordu.

"Önemli değil sadece bir an için irkildim." deyip önüne döndü.

Gülümseyip başımı sağa dönük şekilde dizime yasladım. Bu kadar insan varken elimi tutmasını beklemiyordum zaten. İstiyor muydum? Fazlasıyla.. Orası su götürmez bir gerçekti.

Omuzlarına dökülen sarı saçlarına dalmışken bir kaç kez kımıldanmıştı. Biraz sonra bir kaç saniye için etrafına dönüp baktı. Ardından başını kaldırmadan mırıldandı.

"Elini ver."

Masanın altında, aramızda durup tutmamı bekleyen eline şaşkınlıkla baktım.

"Sana, buna mecbur değils-"

Hitap kullanmadan sadece adını söylediğimi fark edince gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aynı anda bakışları beni bulurken yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Gözleriyle aşağıyı işaret etti yeniden.

"Elini ver Tzuyu-ah."

Bu kez itaat edip elimi uzattım. Kalp atışlarım ellerinin mükemmel bir şekilde elimi kavradığını hissettiğinde mümkünmüş gibi daha da hızlanmıştı.

Biraz sonra elini geri çekerken bırakacağını anlayınca hayal kırıklığına uğrasam da yüzüme yansıtmamıştım. Ama bugün kaçıncı kez olduğunu bilmediğim şekilde beni şaşırtarak elini yumuşak bir hareketle avucumun içinde kaydırıp parmaklarımızı birbirine kenetlerken yüzünde yan bir gülümseme ile arkasına yaslanmıştı.

Sakinleşmek için derin nefesler alırken kafamın içindeki sesler hiç yardımcı olmuyordu. İlk kez bu şekilde tutuyordu elimi. Sıcaklığını tüm vücudumda hissedebiliyorum. Ellerimin titremesine engel olmak istercesine daha sıkı tuttum elini. Yüzündeki gülümseme genişlerken kalbime hiç iyi gelmiyordu.

Cezayir Menekşesi [SATZU] (GxG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin