No Clouds In My Stones

188 23 2
                                    

Keyifli okumalar...

"Chaeng, evden çıkacağın zaman kapıları kilitlemeyi unutma, anahtarlarını da yanına al ben benimkini yanıma alacağım."

"Anlaşıldı Efendi Tzu!"

Koltuktan kalkıp asker selamı verirken kolundan çekip koltuğa düşmesini sağladığımda gülüyordu.

"Şunu yapmaktan vazgeç. Komutanın ya da kralın değilim bu konuda anlaşmalıyız artık."

Alayla söylediğimde parmağını şıklatıp yüzümü işaret etti.

"Kesinlikle kral değilsin. Kraliçemiz Yüce Efendimisss. "

Eğilip ellerini başının üzerinde birleştirirken kahkaha atıyordum.

"Chaeng, çok şapşalsın. "

"Ehh? Burada sana ne kadar saygı duyduğumu gösteriyorum ve şimdi de şapşal oldum öyle mi? Tsk, gidiyorum ben."

"Yah! Otur yerinde ben gideceğim zaten."

"Oh haklısın, Nayeon Unnie seni almaya gelecek mi?"

Olumlu mırıltılar çıkardım.

"Evet önce Nainai (Büyükanne) ve annem için hediye almaya gidip sonra ona geçeceğiz."

Yarın cumartesiydi ve Nayeon Unnie ile Busan'a büyükanneyi ziyarete gitmeye karar vermiştik. Ve tabi annemi de. Bugün Nayeon Unnie'nin evinde kalıp yarın sabah erkenden yola çıkacaktık.

İtiraf etmek gerekirse içim kıpır kıpırdı. Hem oradaki evi hem büyükannemleri çok özlemiştim. Annemin işlettiği küçük kafeye gitmeyi de çok seviyordum. Lisedeyken yazları orada çalışıyordum. Tayvan'dan geldikten sonra ilk arkadaşlarım orada olmuştu. Benim için anlamı büyüktü kısacası.

Diğer yandan biraz kafa dinlemek için iyi olacaktı. Nancy tüm hafta boyunca kendini unutturmamıştı. Dahyun ve Chaeyoung onu ilk kez antremanda gördüklerinde şok olmuşlardı.
Ertesi gün Nancy'nin aptalca sözleri yüzünden neredeyse Chaeyoung kavga çıkarıyormuş neyse ki Dahyun engel olmuş. Ne diyebilirim ki harika ve bir o kadar da korumacı bir arkadaşım var.. Bu olaydan sonra Chaeyoung'u bir daha onunla ne olursa olsun muhatap olmamasıyla ilgili kesin bir dille uyarmıştım. Chae'ye kızdığımdan değil ona bir şey olmasından korktuğumdan. Çünkü o kızın ne yapacağı asla belli olmazdı.

Daha bu sabah Sana'nın dersinden çıktıktan sonra Nancy ile karşılaşmıştık. Üstelik bugün antrenmanları bile yoktu.

Flashback*

Mina, ailesiyle ilgili bir işi olduğu için bugün derse gelmemişti. Son sınıflardan aldığım ders olduğu ve tanıdığım kimse olmadığı için boş sıralardan birine yerleşmiş dersi dinliyordum.

Sana'nın ağzından çıkan kelimeleri hoş bir müzik gibi dinlerken dediklerini anlamaya çalışmak zordu. Neyse ki derse hazırlıklı geliyordum ve birinci sınıftayken araştırma konum olduğu için konuya fazlasıyla hakimdim.

Tüm profesyonelliğiyle dersi anlatırken büyülenmiş gibi hissediyordum. Bugün lens yerine ona daha ciddi ama aynı zamanda sevimli bir hava katan gözlüklerini takmıştı. Üzerine giydiği yüksek bel ekose eteği ve beyaz gömleği ile nefes kesiciydi. Yani tam olarak diğer günlerde olduğu gibi.

Son beş dakikadır ellerimi çenemin altında birleştirmiş onu izlerken diğerleri hala Sana'nın çözmemizi istediği soruları çözüyordu. Kısa bir an önündeki kağıtlardan başını kaldırıp direkt olduğum yere bakarken gözlerimiz kesiştiğinde yüzünden anlık şaşkın bir ifade geçti. Bu gülümsememe sebep olmuştu. Önündeki kağıtları bırakıp sıraların arasında dolaşmaya ve sorusu olanlara yardım etmeye başlamıştı. Bende arkama yaslanıp kollarımı bağlarken kaçamak bakışlarla onu izliyordum. Ellerini arkasında birleştirmiş yanımdan geçerken önümdeki tamamı çözülmüş sorulara göz ucuyla bakmış, ardından dudağının bir tarafı yukarı kıvrılmıştı. Dudaklarımı o kıvrıma bastırma isteğini görmezden gelip, yanımdan geçmesine izin vermeden ani bir kararla seslendim.

Cezayir Menekşesi [SATZU] (GxG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin