But It Would Be Useless

339 24 7
                                    

Genç kız iki kişilik rahatsız koltukta belki de hayatındaki en huzurlu uykulardan birini uyuyordu.
Başındaki rahatlama ve burnuna dolan kiraz çiçeği kokusu sayesinde gözünü açmak istemiyordu.
Yan dönüp cenin pozisyonda uyumaya devam ettiğinde yüzünü okşayan yumuşak kumaştan yayılan yatıştırıcı koku dudağının kıvrılmasına sebep olmuştu.

Şimdi farkında olmasa da başının altındaki hırkanın sahibinin kendine has kokusunu bir daha hiç unutmayacaktı.

Çünkü biliyoruz ki bazı kokular, bazı sesler, bazı sahneler, bazı renkler ya da bazı cümleler insanın aklına mıh gibi çakılıp kalıyordu...

***

Tzuyu'dan

Fakülteye girip dersliğe doğru giderken oldukça halsiz hissediyordum. Chaeyoung'un bu sabah dersi yoktu. Bu yüzden yalnız gelmiştim.

Aslında 4. sınıf dersiydi. Bu dersi üstten almıştım. Mina'nın sınıfıydı hatta ama o henüz gelmemişti.

Sırama geçip başımı ellerimin arasına aldım. Baş ağrım bir yana midem de bulanıyordu. Dün eve giderken üşütmüş olmalıydım.

Flashback*

Boğazlı kazağımın kollarını çekiştirip ellerimi biraz olsun ısıtmaya çalıştım. Sanırım eve yürüyerek gitmek kötü bir fikirdi. Yarım saatlik yolun yarısını tamamlamıştım.

Bayan Minatozaki'nin yanından ayrıldıktan sonra çalışma odasına dönüp derse devam etmeyi planlıyordum fakat odaklanamayacağımı anlayınca eve gitmeye karar vermiştim.

Chaeyoung'a eve gideceğime dair mesaj atıp çıkmıştım. Kafamın içinde dönen düşünceler yüzünden bir türlü odaklanamıyordum.

Gözlerimde gülüşü, kulağımda yumuşak sesi, burnumda kokusu asılı kalmış gibiydi. Parmak uçlarımda hala saçlarının yumuşaklığını hissediyordum.

Yumruk yaptığım ellerimi pantolonumun cebine sokup yürümeye devam ettim.

Rüzgar şiddetini arttırmış, daha fazla kendini hissettiriyordu. Soğuk hava migreni tetikliyordu. Biliyordum ki eve gidince başım ağrıyacaktı, yine...

Adımlarımı hızlandırıp kısa bir süre sonra eve vardığımda çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım.

Üzerimi değiştirip kalın bir şeyler giyindikten sonra şömineyi yakıp yanına oturdum. Üzerime örtmek için aldığım ince şalı omuzlarıma örttüm. Kollarımı bacaklarımın etrafına sarıp başımı dizlerime yasladım. İçime işleyen sıcaklıkla biraz olsun rahatlamıştım.

Zihnimde, Bayan Minatozaki ile ilgili olan düşünceler tekrara alınmış bir müzik gibi başa sarıyordu.

Yanında huzurlu hissediyordum. Onu diğer insanlardan ayıranın ne olduğunu bilmemek ona karşı olan merak duygumu daha da kamçılıyordu.

Hikayesini merak ediyordum. Hayata nasıl baktığını, nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu, bugün olduğu kişi olmak için neler yaşadığını..

Sadece bunlar değildi. Hangi kitapları okur, ne tür müzikler dinler, onu ne üzer, en çok ne mutlu eder bilmek istiyordum.

Onunla ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyordum ama çoktan tanışıyormuşuz gibi hissediyordum.
Bu kadar tezat duygular içinde olmak beni yoruyordu. Her şeye rağmen kuvvetli bir güç tarafından ona çekiliyor gibi hissediyordum.

Beni ona çeken bu kuvvetli şeyin ne olduğunu bulmak istiyordum. Ama bu beni korkutuyor. Düşüncesinden bile kaçınıyordum.

Çünkü sebebini bulduğumda vazgeçememekten korkuyordum. İşlerin kontrolümden çıkmasından,
hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordum. En çokta kaybetmekten.

Cezayir Menekşesi [SATZU] (GxG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin