Hakkında pek az şey bilmesine rağmen –Zion gezegeni vatandaşı olduğunu iddia eden bir arkadaşı olması, okula uydu başlığıyla gelmesi ve makro ekonomi dersinde çanı darmaduman edip sınıfın yarısının kalmasına sebep olması duruma hiçbir artı katmıyordu tabii- biraz sonra çıkma teklifi edeceği kıza yetişebilmek için adımlarını hızlandırdı. Bir yandan da onu bu hale düşüren Yasemin'e ve düştüğü durumdan resmen zevk alan dost dediği o hainlere sayıp sövüyordu. Kızın binaya girmek üzere olduğunu görünce yetişebilmek için koşmaya başladı.
"Sıla?" dedi nefesini düzenlemeye çalışırken. Onu tam da binaya girmeden önce yakalamayı başarmıştı. Kız arkasını döndüğünde göz göze geldiler. Kızın yüzündeki şaşkınlığın şekillenmesine bile izin vermeden dudaklarına çekici gülümsemelerinden birini kondurdu. Merhaba demek üzere ağzını açmıştı ki kız birden önüne dönüp yürümeye devam etti.
Onun bu tepkisiyle afallayan Taha hareket etme yetisini ancak bir iki dakika sonra yeniden kazanabildi. Bu esnada kız binaya girmiş, gözden kaybolmuştu bile. İçinden kendi icadı olan birkaç küfür savurduktan sonra o da bina kapısından içeri girdi. Sıla sağa dönen koridora sapmak üzereyken onu kaybetme riskini bir daha göze alamayacağına karar vererek hayatında koşmadığı hızla koştu ve pat diye kızın önüne atladı.
Kız onun aniden ortaya çıkması daha doğrusu koridorun ortasında belirivermesiyle kelimenin tam anlamıyla afallamıştı. Zaten iri olan kahverengi gözleri iyice büyümüş, kaşları havaya kalkmıştı. Dudakları ise tuhaf bir şekilde büzülmüştü.
"Selam." dedi Taha yamuk bir gülümseme eşliğinde. Kızın önüne damdan düşer gibi atlamamış da yarım saattir sohbet ediyorlarmış gibi rahat bir tavır takınmıştı. Söyleyecek mantıklı ve tercihen etkileyici bir şeyler bulmaya çalışırken zaman kazanmak için elini kıza uzattı. "Ben Taha."
Kız elini sıkmadı, bunun yerine kendisine uzatılan ele boş boş bakmaya başladı. Ne yapması ya da söylemesi gerektiğini kestiremiyormuş gibi bir hali vardı.
Kızın şaşkınlığından faydalanan Taha onu hızlıca bir süzme fırsatını kaçırmadı. Bugün siyah bir tişört ve kot pantolon giymişti. Omuzlarına kadar uzanan koyu renk dalgalı saçlarını serbest bırakmıştı. Yüzünde hiç makyaj olmadığı ve ufak tefek olduğu için biraz çocuksu duruyordu ama çirkin olduğu söylenemezdi. Hızlı değerlendirmesi sonucunda kızın genel olarak kötü görünmediğine karar verdi. Tamam, siyah tişörtünün önünde tuhaf yeşil yaratıklar cirit atıyordu ama en azından geçen dönem kafasından çıkarmadığı uydu gibi şeyi bugün takmamıştı.
Kızın hala elini uzatmadığını fark ettiğinde kendi elini ona doğru hafifçe salladı ve gülümsemesini genişleterek sordu:
"Elimi sıkmayacak mısın?"
Kız bir an tereddüt etse de elini uzatıp çocuğun elini hafifçe kavradı ve hemen geri çekti. "Sıla."
"Biliyorum." demesiyle kız kaşlarını çatınca geçiştirmeye çalıştı. Ne söyleyeceğini pek bilemediğinden normal bir sohbet başlatma çabasıyla sordu: "Ee, nasıl gidiyor?"
"İyi." diye cevap verdi Sıla. Hemen ardından da aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı. Bu haliyle kurabiyesini yediği için arkadaşını azarlamaya hazırlanan beş yaşında bir çocuğa benzediğini düşündü Taha. Kız aklındakini sorup sormamayı düşünüyormuş gibi bir süre duraksadıktan sonra "Ee, sen istatistik notları için mi geldin?" dedi tereddütlü bir ifadeyle.
"Hayır." diye cevap verdi Taha kaşlarını havaya kaldırarak. Kızın, aklındaki en son şeyi sorması onu biraz şaşırtmıştı. Başka bir şey söylemesine fırsat kalmadan Sıla hızlı hızlı konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulübeli Çocuk
Teen FictionBazen bir şeyleri gerçekten görebilmek için ambalajın altındakini ya da belki ötesindekini görmek gerekir. Zaten en güzel şeyler hep en garip ambalajlarla gelmez mi önümüze? *Önemli Not*: Bu hikaye, üç kısa hikayeden oluşmasını planladığım Bilimkur...