-11-
Duyduğu sesle birlikte bakışlarını isteksizce yukarı kaldırdı Taha. Başkasını görmeyi tüm kalbiyle dilese de Yasemin'in sinir bozucu suratıyla karşılaştığında şaşırmadı.
Yani, diye düşündü. Başka kim olacaktı ki? O iğrenç tatlılıktaki ses tonuna sahip başka bir canlı tanımıyordu ne de olsa.
"Ben de her yerde sizi arıyordum." Yasemin pis pis sırıtarak ekledi: "Şansa bak. Gökte ararken, kafeteryada buldum."
Kızın ses tonu Taha'nın ensesindeki tüylerin, vücudundan az önce bin beş yüz voltluk elektrik akımı geçmiş gibi diken diken olmasına sebep oldu -ki bu defakinin Sıla'nın yakınlarındayken ortaya çıkan elektriklenmeyle yakından uzaktan alakası yoktu-. Boğazının gerisinde bir şeylerin düğümlendiğini, muhtemelen kayıp kelimelerdi bunlar, hissetti.
"Yasemin." dedi uyaran bir tonla. "Ne arıyorsun burada?"
"Az önce söylediğimi sanıyordum." dedi kız Sıla'nın yanındaki sandalyeye oturup rahat bir tavırla bacak bacak üstüne atarak. Ardından Taha'nın sorusu kafasını karıştırmış gibi gözlerini kırpıştırdı. "A-ah yoksa söylemedim mi? Her neyse, sizi arıyordum çifte kumrular."
Taha sabır dilenircesine gökyüzüne daha doğrusu kafeteryanın kirli tavanına baktıktan sonra, "Pardon, pek iyi anlatamadım sanırım. Bizi rahat bırak demek istemiştim aslında." dedi sıkılı dişlerinin arasından.
"Bu ne öfke Taha." derken Yasemin'in dudaklarında hain bir sırıtış belirdi. "Öfkenin cilde iyi gelmediğini biliyorsun. Bu yaşta kırışık istemezsin herhalde."
Ardından da Taha'nın cevap vermesine fırsat tanımadan bedenini ve bakışlarını şaşkın bakışlarla ikisini izleyen Sıla'ya yöneltti. Yapış yapış bir şekere benzeyen gülümsemesi yüzüne yerleşirken saçlarını şöyle bir savurdu. "Daha önce tanıştığımızı sanmıyorum tatlım. Ben Yasemin, Taha'nın sevgilisiyim."
"Eski." diye düzeltti Taha hemen. Bakışlarını Sıla'ya yöneltip temin etti: "Eski sevgilim."
"Acele etme bebeğim, etiketleri sonra konuşuruz."
Taha'nın ağzı, cüreti karşısında açık kalırken; Yasemin buram buram sahtelik kokan sevimli ifadesiyle tekrar Sıla'ya döndü.
Kızı iki kere baştan ayağa süzdükten sonra tekrar dudaklarını büzdü ve müthiş küçümseyici bir ses tonuyla, "O zavallı kız sensin demek. İtiraf etmem gerekiyor ki, böyle birini beklemiyordum." dedi.
Bu esnada Taha içinde biriken bütün endişeye rağmen Yasemin'in vücudundaki tek bir kasın bile doğal hareket edip etmediğini merak etmekten kendini alamadı. Her hareketi öyle kontrollü, dolayısıyla öyle yapaydı ki tekrar tekrar hayrete düşüyordu. Son noktada ise şaşırdığına bile şaşırıyordu.
"Zavallı mı?" dedi Sıla kelimenin anlamını kavrayamamış gibi kaşlarını çatarak.
"Evet, zavallı." dedi Yasemin basitçe. Bir süre daha Sıla'ya inceleyen gözlerle baktıktan sonra şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Ah, olamaz!"
Taha bu dramatik çıkış karşısında gözlerini devirdi. Yasemin her zamanki gibi olayı mümkün olduğunca ve hatta olağanın ötesinde büyütüp kendi gösterisi haline getirmeye çalışıyordu. Yan gözle baktığında birkaç kişinin onları izlediğini gördü. Görünüşe bakılırsa, yaptıkları gayet işe yarıyordu.
"Yoksa sen..." dedi kız sürdürdükleri sohbetin içinde abes kaçacak kadar abartılı bir el hareketi eşliğinde. "Yoksa bilmiyor muydun?"
"Neyi bilmiyor muydum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulübeli Çocuk
Teen FictionBazen bir şeyleri gerçekten görebilmek için ambalajın altındakini ya da belki ötesindekini görmek gerekir. Zaten en güzel şeyler hep en garip ambalajlarla gelmez mi önümüze? *Önemli Not*: Bu hikaye, üç kısa hikayeden oluşmasını planladığım Bilimkur...