Hikayenin adını bazı sebeplerden ötürü değiştirmek zorunda kaldım.Kapak resmi aynı olduğu için tanırsınız diye düşünüyorum; ama karışıklık olursa diye belirtmek istedim. Keyifli okumalar!
"Tamam," dedi Taha ağzındakileri bir çırpıda yuttuktan sonra. "Kabul ediyorum. Bu hayatımda yediğim en güzel dürüm. Hatta tattığım en güzel şey bile olabilir."
Sıla gülerek kendi dürümünden bir ısırık aldı. Ayran içerken ve sonrasında peçeteyle dudaklarını silerken Taha'nın onu izlediğinin farkında değildi. Taha'nın kendisi bile kıza nasıl baktığının farkında değildi ki.
"Beğenmene sevindim. Buranın dürümü cidden bir başka oluyor. İçine özel bir baharat koyuyorlarmış. Her gelişimizde sıkıştırıyoruz İbrahim Ağabey'i; ama ser verip sır vermiyor. Babasının sırrıymış."
"Gizli aile tarifi diyorsun?"
"Onun gibi bir şey herhalde." dedi kız omuz silkerek.
"Buraya sık sık geliyorsun, anladığım kadarıyla?" dedi Taha cümlenin sonunu havada bırakarak. Kamyonun sahibi İbrahim Ağabey'le uzun uzun sohbet ettiklerini görünce ve adam Sıla'ya 'diğer haytaların' nerede olduklarını sorunca böyle bir çıkarımda bulunmuştu.
Kız başını aşağı yukarı sallayarak kendisini doğrulayınca sordu: "Peki, nasıl keşfettin burayı?"
"Üçüncü soru mu bu?"
Taha bir an boş bulunup "Ne sorusu?" diye soracaktı; ama daha ağzını açmadan hatırladı.
Arabadayken aralarındaki gerginliğin tekrar tırmanmasını önlemek için kıza soru oyunu oynamayı önermişti. Soru oyunu Harun'la Alara'nın çıkmaya başladıkları ilk günlerde oynadıkları ve iki tarafa da birbirleriyle ilgili merak ettikleri şeyleri öğrenmek için on soru sorma hakkı tanıyan bir oyundu. Kesinlikle aptalca bir şeydi ve tıpkı o ikisi gibi vıcık vıcık çiftlere özgüydü. Kısacası bunu başka biriyle yapmayı aklının ucundan bile geçiremezdi; ama Sıla'yı konuşturabilmek için pek fazla seçeneği olmadığının farkındaydı.
Oyun ne kadar saçma olursa olsun hiç yoktan iyiydi - umutsuz anlar umutsuz önlemler gerektirirdi-. Hem bu sayede kızla ilgili bir şeyler de öğrenmişti. Okulun Bilimkurgu Kulübüne takılması, en iyi arkadaşlarıyla orada tanışması ve küçükken bir süre kaplumbağa beslemesi gibi.
"Olabilir." diye cevapladı kızın sorusunu ve ayranından büyük bir yudum aldı. Kızın anlamamış gibi bakması üzerine açıkladı. "Verdiğin cevaba bağlı, hakkımı boşa harcamak istemem."
Kız anında itiraz etti. "Bu, kurallara aykırı değil mi?"
"Kurallar esnetilebilir." dedi Taha sırıtarak.
"Hatırlatırım bunu." dedikten sonra bir şey hatırlamaya çalışıyormuş gibi gözlerini kısıp kaşlarını çattı Sıla. "Burayı ben keşfetmedim aslına bakarsan, arkadaşlarım getirmişti beni de."
"Arkadaşlar derken? Kulüptekilerden mi bahsediyorsun?"
Kız onu başıyla onayladıktan sonra hiç bölünmemiş gibi hikayesine devam etti.
"Galiba geçen seneki Mikro-ekonomi vizesinden sonraydı. Ya da İstatistik... Tam hatırlamıyorum. İki gün boyunca aralıksız ders çalışıp akşam da sınava girmiştik. Çıkınca hepimiz kurt gibi acıkmış durumdaydık tabii. Cem çok güzel bir yer bildiğini söyledi. Sonra da bizi doğruca buraya getirdi. Daha sık gelmeye başladık, İbrahim Ağabey'le sohbeti ilerlettik falan derken bir baktık burası bizim yerimiz olmuş."
"Cem sizin kulübün başkanıydı, değil mi?"
"Evet, iki senedir o seçiliyor. Bu işi onun kadar ciddiye alan birini bulamazsın. Tabii onun kadar iyi yapanı da..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulübeli Çocuk
JugendliteraturBazen bir şeyleri gerçekten görebilmek için ambalajın altındakini ya da belki ötesindekini görmek gerekir. Zaten en güzel şeyler hep en garip ambalajlarla gelmez mi önümüze? *Önemli Not*: Bu hikaye, üç kısa hikayeden oluşmasını planladığım Bilimkur...