Bölüm şarkımız arabada çalan şarkı ki o da Littlest Things - Lily Allen. Keyifli okumalar!
Taha, Sıla'nın kendisine verdiği kağıtta yazan -kızın henüz keşfedilmemiş bir alfabeyle oluşturduğuna inandığı eciş bücüş cümlelerle hiç uğraşmamış, bakışlarını onların altına Alara tarafından gözden geçirilmiş ve düzgün bir el yazısıyla yazılmış versiyona çevirmişti- apartman ismini okudu. Vanilya Apartmanı. Sonra da arabasını önüne park ettiği beş katlı yavru azı-beyaz binanın girişindeki yazıyı okudu; Vanilya Apartmanı. Kesinlikle doğru yerdeydi. Dolayısıyla evi bulamadım bahanesi rafa kalkıyordu. Saate baktığında beş dakika erken geldiğini gördü. Bu durumda trafik bahanesi de geçerliliğini kaybediyordu.
Yan koltuğa attığı cep telefonunu alıp rehberden Harun'u buldu. Onu bu saçma durumun ve onca zahmetin içine sevgili arkadaşları sokmuştu. Bu yüzden bu akşamın boş geçen her dakikasını onları rahatsız etmeye adayacağına ant içmişti. Randevusuna hazırlanmak için okuldan çıkmadan önce yarım saat boyunca böbürlenerek başlamıştı buna. Şimdi de telefonla taciz ederek devam etmeyi planlıyordu.
Telefon ikinci çalışta açıldı ve Harun'la Alara bir ağızdan "Aloo?" dediler. İkisi de son heceyi gereksiz bir biçimde uzatmışlardı. Sonra da bu hoşlarına gitmiş olacak ki senkronize bir şekilde gülmeye başladılar. Hoparlörü açmışlardı muhtemelen. Bu düşünceyle yüzünü buruşturdu Taha. Her şeyi beraber yapa yapa ikisi tek kişiye dönüşmeye başlamıştı; ama ne yazık ki bu kişi Harun değildi.
"Ne kadar vıcık vıcık bir çift oldunuz siz böyle ya."
"Sadece kıskanıyorsun." dedi Alara şımarık bir ses tonuyla. "Çünkü senin bir_"
"Sıla'nın evinin önündeyim." diye sözünü kesti kızın, bir yandan da bundan nefret ettiğini bildiği için kıs kıs gülüyordu. "Ama ortalıkta kimse yok. Tabii doğru yerdeysem..."
"Vanilya Apartmanı değil mi?"
"Evet de emin misin apartmanın adının doğru old_"
"Eminim Taha." diye sözünü kesti Alara. Böylelikle az önce yaptığının kızın gerçekten de hiç hoşuna gitmediğini anlayarak keyifle sırıttı Taha. Şu anda vıcık çiftin nefret ettiği her şeye sıcak bakıyordu. "Harun'un el yazısını Türkçe'ye çevirebilen tek kişi olduğumu unutuyorsun galiba."
"Tamam tamam." Bu geceden sıyrılabileceğine dair son umudu da pencereden uçup giderken az önceki keyifli sırıtış geldiği hızla kayboldu. Huysuz ve asık bir suratla saate baktı. "Üç geçiyor. Belki de gelmez. Vazgeçmiş olabilir ya da hastalanmıştır falan."
"Senin yerinde olsam bu ihtimallere bel bağlamam." dedi Harun, sesi aniden ciddi bir tona bürünmüştü. "Bugün onu kafeteryada gördüğümde gayet sağlıklıydı."
"Belki yediği bir şeyden dolayı zehirlenmiştir." dedi umutla. Sonra da kendi söylediklerine şaşıp kaldı. Birinin zehirlenmesini istediğine inanamıyordu. Harun ve Alara da onunla aynı fikirde olacaklardı ki bir ağızdan onu yuhaladılar. Alara'nın arkadan bağırmaya başladığını duydu ama ne dediğini anlayamadan ses kesildi ve Harun'un sesini duydu.
"Alara sana küfretmeye başladı kanka."
"Hak etmiş olabilirim."
"Bak bu kadar büyütme, tamam mı?" dedi Harun hızlı hızlı. Böyle aceleyle konuştuğuna göre telefonu Alara'dan kaçırmaya çalışıyor olmalı diye düşündü Taha. Düşüncesini doğrularcasına birkaç takırtı ve bağırış duyuldu. Sonra Harun tekrar konuştu. "Altı üstü kızın biriyle biraz vakit geçireceksin. Bu kadar gerilmene gerek yok. Daha önce yapmadığın bir şey değil. En fazla iki saat sonra evine bırakırsın, bir daha da aramazsın olur biter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulübeli Çocuk
Teen FictionBazen bir şeyleri gerçekten görebilmek için ambalajın altındakini ya da belki ötesindekini görmek gerekir. Zaten en güzel şeyler hep en garip ambalajlarla gelmez mi önümüze? *Önemli Not*: Bu hikaye, üç kısa hikayeden oluşmasını planladığım Bilimkur...