-13-
Onu ilk fark eden Emir oldu. Başını masadan kaldırıp kapıya doğru öylesine bir bakış attığında Taha'yı görmüş ve kaşları gergin birer yay şeklini almıştı.
Grupla arasındaki mesafe kapanırken onun ifadesi karşısında yutkundu Taha. Saçlarının arasında kaybolan kaşlarına ve düz bir çizgi halini alan ağzına bakılırsa, buradaki varlığının Emir'i epey şaşırttığını söyleyebilirdi. Damra ile Taha arasında mekik okuyan bakışlarıyla çizdiği endişeli tablo da pek cesaret verici sayılmazdı hani.
Ama geri dönmek için çok geç, diye düşündü. Zaten böyle bir niyeti de yoktu.
Dörtlüye yeterince yaklaştığında; Emir'e sıradan bir günde, sıradan bir yerde –mesela ortak derslerinden birinde- karşılaşmış gibi dostane bir baş selamı verdi. Ardından bakışlarını orada olduğunu yeni fark eden ve fark ettiği anda ellerini sıkıp yumruk yapan Damra'ya yöneltti.
"Senin burada ne işin var?"
Genç adamın kükremesi birkaç kişinin korku içinde dönüp onlara bakmasına neden oldu. Bunun üzerine masada ani bir hareketlenme oldu. Taha'nın o ana dek dikkatini fazla vermediği üçüncü erkek oyuncu –siyah saçlı, buğday tenli yakışıklı bir çocuktu- bir iki adım öne çıktı ve araya girdi.
"Damra," Etkileyici ve derin bir sesi vardı. "İnsanları korkutuyorsun."
Dış görünüşü hakkında en ufak fikri olmasa da Taha onu tanıdığını düşündü; bu, Sıla'nın arkadaşı ve kulüp başkanı Cem olmalıydı.
Damra'nın çenesi bir şeyler söylemek istiyormuş ya da Taha'nın suratına bir tane patlatmak istiyormuş gibi (muhtemelen ikincisiydi) kasılsa da homurdanmakla yetindi. Taha'yı Cem'i incelemeye iten de her şeyden çok bu oldu.
Cem ne Damra kadar iri ne de Emir kadar uzundu. Boyu kendisinin boyundan da kısaydı hatta. Vücudu yapılı sayılmazdı. Kolları kaslıydı; ama Damra'yı zahmetsizce sakinleştiren şeyin kas gücü olmadığından emindi Taha.
Cem'de nadir rastlanan bir şey vardı; insanın tanımasa da, istemsizce dahi olsa, saygı duymasına neden olacak cinsten bir şey... Taha'ya göre, Damra'yı sakinleştiren tam olarak buydu işte.
"Buraya sadece kulüp üyeleri girebilir." dedi bakışlarını Taha'ya yönelterek. "Özellikle oyun saatlerinde ziyaretçi kabul etmiyoruz."
Sakin hareketleri ve sesinden sızan belli belirsiz otoriter ton kulüp başkanı olduğu gibi grup içerisinde de lider pozisyonunda olduğunu ima ediyordu.
Taha olabilecek en makul ses tonunu kullanmaya çalıştı. "Ziyarete gelmedim zaten."
Dördünün yüzünde de benzer ifadeler belirdi. Hepsi aynı anda şöyle diyordu sanki:
Ne işin var burada o zaman?
"Sizden yardım istemeye geldim." diye cevapladı onların dile getirmediği soruyu.
Bu sözlerle birlikte Damra'nın çenesi tekrar endişe verici bir biçimde kasılırken Emir'in kaşları iyice yukarı kalktı, böyle bir şey mümkünse tabii. Cem'in yüzünde kayıtsız bir ifade vardı.
"Yardım mı?" dedi minyon suratlı sarışın kız. Deniz. "Ne tür bir yardımdan söz ediyoruz burada?"
"Sıla'yla konuşmam gerek." dedi Taha başını hafifçe öne eğerek. "Ama mesajlarıma da, aramalarıma da dönmüyor."
"Üzgünüm Taha," dedi kız samimi bir üzüntüyle. Göz kapakları kocaman mavi gözlerinin yarısını örttü ve iki dudağını birbirine bastırıp uçlarını hafifçe yukarı kaldırdı. "Ama Sıla'nın aklı olanlardan dolayı karışık. Senin karşına çıkmak için kendini hazır hissetmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulübeli Çocuk
Fiksi RemajaBazen bir şeyleri gerçekten görebilmek için ambalajın altındakini ya da belki ötesindekini görmek gerekir. Zaten en güzel şeyler hep en garip ambalajlarla gelmez mi önümüze? *Önemli Not*: Bu hikaye, üç kısa hikayeden oluşmasını planladığım Bilimkur...