*Karma Police - Gianni and Sarah (Walk off the Earth)
Taha telefonunu odanın içinde gezdirerek -Sıla lambayı yakamayacaklarını söyleyince telefonun fener özelliğini açmıştı- etrafı bir kez daha baştan sona süzdü. Burası tahmin ettiğinden çok daha küçüktü. Öyle ki odanın içindeki eşyalar tıka basa dolu hatta sıkışık bir görüntü sergiliyordu.
Duvarların ikisi boydan boya raflarla kaplıydı ve raflar adını duyduğu ya da duymadığı her türden fantastik veya bilimkurgu kitaplarıyla doluydu. Odanın bir köşesinde ufak bir dolap ve üzerinde su ısıtıcısı olan tahta bir sehpa duruyordu. Diğer köşedeyse dev bir telefon kulübesi maketi...
Odanın ortasında etrafı puflarla çevirili iki büyük masa vardı. Masanın üstü oyun kartları, masa oyunları ve bilumum tuhaf nesneyle kaplıydı. Bazılarını hemen tanımıştı. Geleceğe Dönüş serisinde zaman makinesi olarak kullanılan arabanın minyatür boydaki maketi, Darth Vader maskesi, elf kulakları... Ama masanın diğer tarafında duran tornavida benzeri nesneyle fesin hangi diziye ya da filme ait olduğunu -veya herhangi bir yere ait olup olmadığını- bilmiyordu.
Fes mi?
Son gördüğü şeyden emin olamayınca telefon ışığını masanın üzerine tuttu ve kaşlarını çatıp kırmızı nesneye daha yakından baktı. Gerçekten de bir fes olduğunu görünce kaşları iyice çatıldı. Her şey tamamdı da bunun burada ne işi vardı şimdi?
"Neye bakıyorsun?" diye fısıldadı Sıla.
Bakışlarını figürlerden ve kartlardan daha doğrusu 'oyuncaklardan' zar zor ayırıp kıza çevirdi. "Burada bir fes var." dedi garip bir sesle.
Sıla güldü. "Çok tuhaf bir şeymiş gibi söylüyorsun."
"Çok tuhaf bir şey zaten..." diye mırıldandı Taha. "Ama şunun kadar değil." diye ekledikten sonra eliyle mavi kulübenin yanında duran market arabasını gösterdi.
Kız neyi gösterdiğini görünce, "Meşhur market arabası." dedi. Taha'nın kaşlarının açıklama bekler gibi havaya kalktığını görünce devam etti. "Cem dışında kimse nereden geldiğini bilmiyor."
"Merak etmiyor musunuz?" dedi şaşkınlıkla. Kendisi oldukça merak etmişti.
"İnan bana, ediyoruz." diye cevap verdi kız. Bir yandan da masaların etrafına yayılmış puflardan ikisini çekip telefon kulübesinin önüne yerleştiriyordu. "Ama Cem anlatmak istemiyor, biz de sormuyoruz."
İşi bitince mor elbisesinin eteklerini düzeltip puflardan birine oturdu. Diğerine oturması için de genç adama eliyle işaret etti.
Taha etrafı biraz da olsa aydınlatabilmek için telefonunu raflardan birinin üzerine dik bir şekilde koyduktan sonra kızı ikiletmeden kendisi için ayrılan pufa oturdu. Ve gözlerini, karanlığa rağmen parlayan iri kahverengi gözlere dikti.
"Peki," dedi arkasına yaslanarak. "Burayla ilgili bu kadar özel olan şey ne?"
"Burayla ilgili bu kadar özel olan şey..." diye başladı kız. Söyleyeceği şeyi bir kez daha düşünüyormuş gibi kısacık bir an duraksayıp derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "İnsanlar sanırım. Buradakiler seni ne olduğunla ya da kim olduğunla yargılamaz, buna göre etiketlemez. Burada önemli olan tek şey senin olmak istediğin kişidir. Yani sen ne olmak istiyorsan osundur. İnsanlar seni öyle görür ve seçimine saygı duyarlar."
Kızın ne demek istediğini anladığını düşündü Taha. İnsanlar birbirlerini etiketlerken bazen gerçekten acımasız davranabiliyorlardı. Özellikle de kendilerinden farklı gördükleri kişiler söz konusuyken... Örneğin -bunu düşünürken utanıp sıkılmaktan kendini alamıyordu- kendisinin ve arkadaşlarının Sıla'ya yaptığı gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulübeli Çocuk
Teen FictionBazen bir şeyleri gerçekten görebilmek için ambalajın altındakini ya da belki ötesindekini görmek gerekir. Zaten en güzel şeyler hep en garip ambalajlarla gelmez mi önümüze? *Önemli Not*: Bu hikaye, üç kısa hikayeden oluşmasını planladığım Bilimkur...