ben kendimi umursayamadım²

574 71 28
                                    


İyi Okumalar

"Arin-ah!" başımı masadan kaldırıp gelene baktığımda, ikizim Donghyuck olduğunu görmek telaşa kapılmama neden oldu.

Bugün günlerden cumartesiydi, benim için kurtuluş günlerinden birisiydi. Hafta sonu olduğu zaman hem hastaneden, hemde okuldan kendimi soyutlamam için elimde zaman oluyordu. Keşke bu zamanı her an elde edebilseydim ancak böyle bir durumda, mümkün değildi sanırım.

Önümde ki defteri hızlıca kapatıp önüme çektiğimde Donghyuck'un yüzünde ki gülümseme yavaşça soldu, "Ne saklıyorsun?" yanıma doğru gelirken defteri daha da sıkı tuttum. Eğer o öğrenirse, bir şekilde abim de öğrenirdi ve onun öğrenmesi demek benim yine bir şeylerden vazgeçmem demek olacaktı.


"Hiç bir şey, sen neden geldin?" ayağa kalkıp defteri dolabıma kaldıracağım sırada kolumdan tutması ile ona doğru döndüm.

Onun hasta olmasına rağmen istediği şeyleri yapabilmesi ama benim, ona kan veriyorum diye sağlığıma ondan çok dikkat etmek zorunda kalmam ve istediklerimi yapamamam bir yere kadar dayanmamı sağlıyordu.

Evde ki herkes beni kısıtlamakla görevli gibiydi, dışarı çıkamıyor, sadece okula gidip gelebiliyor, istediğim yemeği yiyemiyor ve dahasını, yapamıyordum.
Bunların arasında sosyal faliyetler ve hobilerim de vardı üstelik.

"Ne sakladığını sordum Arinhe, cevap versene!" sesi yükseldiğinde anında uzanıp elimle ağzını kapattım. Sesini abim duyarsa biterdim ben.

"Sessiz ol Hyuck, bir şey sakladığım falan yok neden abartıyorsun?" boş anımdan yararlanıp elimden defteri aldığında afalladım. Neden inat ediyordu ki?

Odanın ucuna kadar gidip defteri açtığında sayfaları çevirdikçe yüz ifadesi değişti. Omuzlarım yenilgilik ile düşerken iç çektim. "Resim mi çiziyorsun?" başımı sallayarak onu onayladım, oradan ne yapıyor gibi duruyordum ki?

"İyi de, bunu benden neden saklıyorsun ki?" ilerleyip elinden defterimi çekip aldım, bu evde beni rahat bırakmaları için her şeyi yapardım. Artık sorular işitmekten yorulmuştum üstelik her birisi böyleydi. Bir tek Taeyong abim değil, Donghyuck, Jeno ve Minhyung abim de öyleydiler.

"Çünkü, bir şeyim de bana özel kalsın istiyorum." defteri elimde rulo yaptığımda yüzü gittikçe düşüyordu. Amacım onu üzmek değildi, sadece kendi sınırlarımı ve haklarımı savunmak istiyordum.

"Arinhe, şu zamana kadar hiç bir şeyin sana özel değilmiş gibi konuşuyorsun." ağzımdan sinir dolu bir kıkırdama çıkarken geriledim biraz. Eğer böyle devam edersek onu kırmaktan çekinmeyecektim ve bu şu anlık yapmak isteyeceğim bir şey değildi.

"Boşversene, sen neden geldin?" soruma karşılık tam ağzını açmıştı ki kapının açılması ve abimin içeriye girmesi bir olmuştu. Gözlerim korkuyla gerilirken anında defteri arkama sakladım.

Ancak ne yazık ki, tıpkı Donghyuck gibi bu abimin de gözünden kaçmamıştı.

"Kaç dakika oldu, yemeğe inmek bu kadar mı zor?" yüzümün önüne gelen saçlarımı geriye iteleyip hızlıca çalışma masama ilerledim. Defteri düzeltip diğer defterlerin arasına koymak istedim ama şimdiye kadar ne istediysem yapamadığım gibi bunu da yapamadım. Abim benden önce davranıp defteri aldığında Donghyuck'a yaptığım gibi ona kızamadım, elinden almaya da çalışamadım.

Tohu-bohu °nct ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin