benden hayatımı istediğim gibi yaşamamı istemesi¹⁷

524 63 47
                                    

(Yayımlanan bölümü silen watty çok sağol bozdun yine sinirimi)

İyi Okumalar

Alışmak mıydı en zoru yoksa alışmaya zorlanmak mı?

Hastahane odasında ki yatağımda günlerdir yaptığım gibi sadece uzanırken annemin odanın penceresini açışını izledim usulca. Mayıs ayının ortalarında, neredeyse yaz havasının bütün şehiri etkisi altında bıraktığı günlerden birisinde dahaydık. Saat sabahın onu, hastahane çoktan ayaklanmış durumda ve en kötüsü de kolumda takılı olan serum bünyemi bir kez daha alt üst ederken yapabildiğim tek şey öylece yatmak.

Hastahaneye yatışımın üzerinden geçen günleri saymayı bile unuttum, öyle ki Donghyuck dün okuldan yanıma geldiğinde okulların kapanmasına bir hafta kaldığını, sonunda bir üst sınıfa geçeceğimizi bana heyecanla anlattığında şaşırmadan edememiştim. O kadar zaman geçmiş miydi sahiden?

Okulda ki sınıf öğretmenimiz beni ziyarete geldiğinde bile bir tepki verememiştim, verecek halim de mecalim de yoktu çünkü. Her gün bana ne kadar ilaç, ne kadar besin verirlerse versinler günün sonunda kendimi bulduğum yer yine tuvalet oluyordu. Kusmaya o kadar çok alışmıştım ki öksürürken bile bağımsız bir şekilde öğürme refleksi gösteriyordum. Elimde değildi, ne bu ne de diğerleri.

"Doktorun bir kilo aldığını söyledi bebeğim, bu bir gelişmeymiş." annem yatağın yanında ki tek kişilik koltuğa oturup yüzüme dökülen saçlarımı kulağımın arkasına doğru itelediği sırada genzime dolan parfümünün kokusu yüzümü buruşturmama neden oldu. Önceden, en sevdiğim kokuydu annemin parfümü. Kendimi bildim bileli aynı kokuyu kullanırdı. Küçükken koynunda uyuduğum zamanlarda da, bu yaşıma kadar ne zaman ona sarıldıysam da aynı koku doldururdu genzimi.

"Anne," dedim zar zor kendimi sıkarak, "parfümünün kokusu midemi bulandırıyor." anında geriye doğru çekti bedenini, gözlerine yerleşen ifadeyi gördüğümde ise tek bir tepki vermedim. Kırılmış veya da üzülmüş gibiydi. Ancak kırılmaya veya üzülmeye hakkı var mıydı orasını bilemiyordum.

Kolumda takılı serumu zorlamadan yatakta doğrulacağım sırada annem bana yardım etti, ardından ise yavaşça ayağa kalkıp artık gitmeye oldukça alıştığım lavaboya ilerledim usul usul. İçeriye girip kapıyı ardımdan kapattığımda derin bir nefes çektim içime, o an ise aynada ki yansımam ile göz göze gelmem bir oldu.

Günlerdir kaçtığım neydi? Kendimden mi kaçıyordum yoksa yaşarken bile ne kadar öldüğümden mi? İfadesiz suratımdan, kolumda takılı serumun kollarımda açtığı morluklardan, beti benzi atan tenimden veya da artık gülemiyor oluşumdan mı kaçıyordum?

Bu soruların her birisinin cevabı aynı yere çıkacaktı, emindim ancak ben artık kaçmaktan bile yorulmuştum.

Musluğu açıp elimi yüzümü yıkadım, aynada bir kaç dakika boyunda tekrardan yüzümü ve yüzümden akan su damlalarını izledim. Tuvaletin kokusu midemi bir kez daha alt üst ederken gelen öğürme isteği ile kendimi kulazetin başında buldum. Nefes almak gibiydi bunlar artık benim için. Veya da, nefes alamamak.

Tekrardan ellerimi yıkayıp ağzımı su ile çalkalayarak dışarıya çıktığım an ikiz kardeşimin cıvıl cıvıl hali çarptı gözüme, neşeyle elinde ki paketleri yatağın üstüne koyarken bir anda bana döndü. Bu sefer yüzünde ki mutluluk daha da fazlalaştı sanki. "Arinhe," bana doğru yanaşıp serum takılı koluma dikkat ederek sardı kollarını bedenime. O an, annemin parfümünden ziyade Donghyuck'un o tatlı kokusu içimin huzurla dolmasına, ciğerlerimin rahatlamasına neden oldu.

Çocukken, yağmurlu ve bol şimşekli gecelerde birbirimize sarılarak uyurduk. Onun kolları benim belimde, benim kollarım da onun sırtında olurdu, bacaklarımızı iç içe geçirir ve yağmurun dinmesini beklerdik. Uyuyamadığımı anladığı an güzelce gülümserdi bana, 'korkma,' derdi bana, 'ben yanındayım, hep de yanında olacağım' uyku bizi tesiri altına alıncaya kadar rahatlamam için her şeyi yapardı, camdan odanın duvarına vuran yansımaları çocukluğumuzun getirdiği hayal gücümüzle farklı farklı şeylere benzetirdik. Ve Donghyuck bana, o an tutacağına cânı gönülden inandığım sözler vermeye devam ederdi hep.

Çocukken bana verdiği bu sözlerden dolayıydı belki de, bu sancılı sürecinde her zaman ona yanında olacağım için söz verirdim. Ellerini sıkı sıkı tutardım belki acısı bana geçer de hafifler diye. Ancak ona güç vermek için ellerini tuttukça, kendimde gücüm kalmadığını anlasam bile devam ettim buna. Sonunda ise elimde kendime dair hiç bir şey kalmadı.

"Gel hadi, Jeno abimle senin sevdiğin şeftalili turtalardan aldık gelirken. Çörek de aldık, belki bunları yiyemezsin diye sade poğaça da aldık." beni elimden tutup yatağa oturttuğunda odanın kapısı açıldı, içeriye Jeno ve Minhyung abim girdi. Bacaklarımı sakince uzatıp serumu dikkatlice eski yerine astım.

"Doktor Arinhe'nin bir kilo aldığını söyledi." annemin sevinci sesine yansırken iç çektim, birilerinin benim için sevinmesi bile bana yabancıydı. Beni düşünmesi, benim yerime kararlar vermesi yerine benim istek ve düşüncelerimi dinlemesi. En önemlisi de birisinin, benden hayatımı istediğim gibi yaşamamı istemesi. Bana en yabancı olan hislerdi.

"İşte bu!" Donghyuck kocaman gülümseyerek hızlıca yanağımdan öptüğünde şaşkınlıkla baktım ona, ani hareketleri bile beni şaşırtıyordu. "Ani hareket etmesene Hyuck," dedim azarlar tonda, yüzü düştü bir anda. Hem onun, hem de abilerimin. "Başın dönecek sonra, doktor yasakladı sana bunları." önüme dönüp kucağıma bıraktığı şeftalili turtalardan birisini elime alıp ufak bir ısırıkla tadına baktım. Biraz da olsa yeme isteği gelmişti.

"Arin," bakışlarımı bir kez daha ikizime çıkardığında bana endişeli bir şekilde baktığını gördüm, kaşlarım istemsizce çatıldı. "Ben iyiyim artık, iyileştim. Beni düşünmene gerek yok." ağzımda ki büyüyen lokmayı zorlukla yutarken gülümsemeye çalıştım sadece. Çalıştım diyordum çünkü yüzümde ufak da olsa bir gülümsemenin belirip belirmediğinden şüphe duyuyordum.

"Haklısın," dedim, seni düşünmeme gerek yok. Ancak Donghyuck, artık kendimi düşünmeme de gerek yok. Çünkü sen iyiysen, ben işe yaramazın birisiyim.

-♡-
*
*
*
*

Güncelleme: ULAN WATTPAD SİLKTİM EBENİ AMINA KOYUM BEN YAYINLADIM BU BÖLÜMÜ NİYE SİLİYOSUN ALOO

Arinim de Arinim, güzel kızım da güzel kızım🥺

Nasıl içim acıyor bir bilseniz, öyle bir odaklanmışım ki Arinhe'nin ruh haline bürünüğüm şu an. Ne yemek yiyebiliyorum ne uyuyabiliyorum amk. Vizelerime kaldı şurada iki hafta ölmeyiz inş

Neyse öhöm

Umarım bölüm hoşunuza gider yıldızlarım 💫💫

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌙🌙

Sizleri çok çok çok seviyorum 💞

Kendinize iyi bakın 💗

-jae 🌬

Tohu-bohu °nct ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin