sen gelip bana kendi isteğinle anlatana kadar⁵

551 81 63
                                    

(Biraz da olsa yorum yapsanız çok iyi hissedeceğim, çünkü her an bu fici kaldırma gibi bir gaflete düşebilirim. Büyümüyor çünkü :")

İyi Okumalar

Ailem, beni geren başlıca sebepti. Küçüklüğümden beridir ne zaman bir araya gelsek, içimde anlam veremediğim bir endişe, korku veya adını bile koyamadığım bir çok duygu filizleniyordu. Engel olmaya çalışıyordum, kötü bir şey olmayacağına ya da duymak istemediğim şeyleri artık duymayacağıma kendimi inandırmaya çalışıyordum.

Benden bağımsız çoğalan duygularımı dizginlemeye çalışıyordum.

"Alın bakalım, çürük yumurtalar." abim Jeno'nun annemin tabaklara dağıttığı yemekleri benimle Donghyuck'un önüne koyduğu sırada akşam yemeği için salonda ki yemek masasındaysık. Hastaneden çıkalı üç gün oluyordu ve her ne kadar yemek için aşağıya inmek istemeyip odamda, yorganımın altında kalmak istesem de Donghyuck tarafından sürekli engelleniyor ve Jeno abimin beni kucaklayıp aşağıya indirmesine bir şey diyemiyordum.

"Afiyet olsun!" diye şakıdı Donghyuck, yüzünde memnun bir ifade vardı ve en sevdiği yemeklerden birisi olan köfte patates onu mutlu etmişe benziyordu. Masada bir kaç kıkırtı yayılırken babam uzanıp ikizimin saçlarını karıştırdı. Elimde ki çatalla patatesten alıp ağzıma atarken aslında gerçekten de hiç iştahım olmadığını fark ettim.

Doktorun hastaneden çıkıncaya kadar üç öğün koluma taktığı serumlardan dolayı mıydı bu bilmiyordum ancak ağzımda ki lokmayı her çiğneyişimde daha çok tiksiniyordum. Minhyung abim ortada duran büyük yayvan salata tabağından benim tabağıma biraz boşalttığında ona gülümseyerek karşılık verdim.

Hâlâ gergindim, karnımda ki o büyük ağrılar yerini bazen ansızın beliren ufak ufak kasılmalara bırakırken sabah akşam Taeyong abim tarafından saati geçilmeden verilen haplar sanırım beni iyileştiriyordu.
Doktorun dediğine göre; artık benim doğal döngülerimi engelleyecek haplar, veya başka yöntemler kullanmama gerek yoktu. Çünkü Donghyuck'un önümüzde ki aydan sonra benim kanımla devam ettirilen tedavisi son bulacak ve o iyileşecekti.

İyi olacaktı, özgürce istediğini yapabilecek ve mutlu olacaktı.

Önümde duran ketçapa uzanıp belki biraz da olsa iştahımı açar umudu ile tabağımda ki patateslerin ve köftelerin üstüne sıktığımda masada ilgi duymadağım bir sohbet dönüyordu. Minhyung ve Jeno abimin gittikleri aynı üniversitede gerçekleşen bir olaydan hiddetle bahsetmelerini ve ikizimin onları heyecanla dinleyişine göz ucuyla şahit oldum.

Onun en büyük hayali, tıpkı abilerimiz gibi bir üniversiteye gitmek ve okumak, ardından da Dünya'ya açılmaktı. Çocukken birlikte hayalini kurduğumuz o mavi karavanı alacak kadar para biriktirip, bizi idare edecek kadar da ingilizce öğrendikten sonra beni de yanına alıp ülke ülke gezeceğini söylerdi her zaman. Her hayalinde ben vardım, okula başladığımızdan beridir olduğu gibi yine aynı okula gitmek, birlikte hiç görmediğimiz yerleri gezip yemediğimiz yemekleri yemek ve dahası gibi.

Ağzıma köfteden bir tane daha attığımda ağzıma yayılan ketçapın yapay tadı ile duraksadım bir kaç saniye. Sanki, ağzımda ki lokmayı her çiğnediğimde daha da büyüyor ve bana eziyet ediyor gibiydi. Zorlukla yutkunup önümde duran su bardağını elime aldığımda bakışlarımı masada gezdirdim. Kimse bana bakmıyordu, abim bana bakmıyordu.

Ancak onun sesi kulaklarımda çınlıyor gibiydi.

Bir şey olduğu anlaşılmasın diye ağzıma bir kaç salata parçası atarken soğuk soğuk terlediğimi fark ettim, ellerim titriyor ve sanki salata değil de dünyanın en zararlı yiyeceğini yiyormuş gibi hissediyordum.

Tohu-bohu °nct ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin