tam da oturduğum yerde ölmek istedim¹⁵

530 67 54
                                    


İyi Okumalar

Kırıkları tamir etmenin kaç yolu vardı? Hayır, doğru olan soru bu değildi. Kalpte ki kırıklar tamir edilebilir miydi?

Donghyuck'un iyileşmesinin üzerinden geçen üç hafta, ailem için rahat bir nefes aldıkları ve artık endişe duymayacakladı zamanların geldiğini haber eder gibiydi. Benim için ise, cehennem azabından farksızdı. Zorlukla kendimi attığım lavaboda midemde ne var ne yok çıkarırken nefes nefeseydim, anlımdan ve ensemden soğuk terler akarken kulezete dayadığım ellerim zelzeleye maruz kalmış gibi titriyordu.

Donghyuck'un tedavisi bitse bile ben aileme bir şey söyleyememiştim. Yaşanan büyük mutluluk muydu beni engelleyen yoksa kara basan gibi üzerlerine çökecek olmanın hissi miydi bilemiyordum. Kelimeler ağzıma gelse bile söylemeye ne cesaretim vardı ne de söylesem bile umudum. Ne değişecekti? Ben iyi olana kadar gelen ilgileri ben iyi olduktan sonra yerini hiçliğe bırakacaktı. Benim için buna gerek yoktu, ben zaten hiçlikteyken bunu yapmama gerek yoktu.

Ağzımdan mide öz sıvısıyla birlikte çıkan kan gözlerimi sıkı sıkıya kapatmama neden olurken titreyen bacaklarım daha fazla taşıyamadı bedenimi, yere çöktüm yavaşça. Gecenin sessizliği bütün evi esir alırken kusarken bile ses çıkarmamaya dikkat ettim çünkü birisinin uyanması şu an en son isteyeceğim şeydi.

Orada dakikalarca oturdum, duvarda ki ve yerde ki fayansın soğukluğu bedenime işlerken sadece oturdum. Gözlerim tir tir titreyen ellerime kaydı sonra, o an onları kesip atmak istedim. Yok etmek, ortadan kaldırmak istedim. Tıpkı kendime yapmak istediklerim gibi. Önceden olsa bir çok şeye yarayan ellerim artık hiçlerdi.

İç çekişlerim ve kalbimin düzensiz atışı düzelmezken yavaşça kalktım ayağa. Aynaya bile bakmadan kapıyı açtım, çıkıp gittim çünkü eğer o aynaya bakarsam günlerdir kaçtığım benliğim ile karşı karşıya kalacaktım. Çok mu çirkindim? Çok mu kötüydüm hiç bir şeyden haberim yoktu ancak olsun da istemezdim zaten.


Sessiz adımlarım bu sefer salondan geçip merdivenlere doğru ilerleyecekken mutfaktan çıkan Taeyong abim ile göz göze geldiğimde kalakaldım öylece, daha çok titredim, daha çok soğuk soğuk terledim. Meraklı bakışları beni bulduğu an tutunacak bir yer aradım, ancak benden bağımsız bir şekilde ağzımdan çıkan "abi," kelimesinden sonra duvara tutunacak gücü kendimde bulamayıp dizlerimin üstüne yere yığıldığımda abimin elinde ki cam su bardağının yere düşüp tuzla buz oluşunu gördüm.

"Arin," koşar adımlarla yanıma geldi, salonun ışığını yakıp dibime çöktüğünde yoğun ışık başımın ağrısını tetikledi, acıyla inlememe neden oldu. "Arinhe, bana bak abicim, bana bak hadi." işittiğim o kelime, haftalardır veya aylardır, yıllardır içimde tuttuğum her şeyi yerle bir etti. Ağzımdan firar eden ufak hıçkırığın devamı da gelirdi emindim ancak o an vücudumu sıkmaktan hıçkırarak ağlamaya bile mecalim yoktu. Midem hâlâ bulanıyordu, boğazımı yakıp geçen o acılık hissi ve ağzımın içinde ki kan tadı dengemi mahvediyordu ancak asıl beni mahveden şey, o 'abicim' kelimesiydi. 

Gözlerim zorlukla açık kalırken abimin bakışlarının yüzümde, burnum ve ağzım arasında gidip geldiğini fark ettim, ardından da parmakları dudağımın altına dokundu. Abimin sesine uyanan annem ve babam abimin ardında görünürken Tanrı'ya dualar ettim, lütfen bir kez daha görmezden gelsinler, bir kez daha beni umursamasınlar yalvarırım. Annemin şaşkınlıkla ağzından çıkan ufak haykırışı duydum sonra. Oracıkta yok olmak istedim, orada, tam da oturduğum yerde ölmek istedim.

Taeyong abim beni bir anda kucağına alıp salonda ki koltuğa uzandırdığında daha fazla taşıyamadığım başım geriye doğru kırlente düştü. "Baba," abimin sesinde ki endişe gözle görülür cinsteydi, ardından söylediği "arabayı çalıştır, hastaneye gideceğiz." demesi ise benim bütün bedenimin endişe ile kavrulmasına neden oldu. Bu olamazdı.

"Hayır, hayır," abim benim söylediklerimi umursamadan hızlıca gözden kayboldu, onun yerini ise annem aldı. Titreten ellerim onun elleri arasında kaybolurken sayıklamaya devam ettim. Hastane olmazdı, orası olamazdı. "Anne, lütfen. İyiyim ben, iyiyim gerçekten." annemin gözlerinde ki doluluk beni afallattı, saçlarımı okşayıp geriye doğru itelerken "Arinhe," diye fısıldadı, "kan kusuyorsun kızım, kan."

Donakaldım, günlerdir saklamak zorunda kaldığım şeyin böylesine belirgin bir şekilde ortaya çıkacak olması ruhumu çekip aldı sanki. Ne diyecektim? Ne diyebilirdim ki? Ne desem, hangi kelimeleri sarf etsem anlarlardı beni? Günlerdir tek tük konuşmamın sonucunda beni yalvaracak düzeye getiren bu illeti sakladığım için beni anlamaya çalışırlar mıydı?

Gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken Taeyong abim elinde ceketim ile belirdi, ses etmeden üzerime giydirişine, ardından beni kucağına alışına izin verdim. O an öyle yorgun ve kendime öyle öfkeliydim ki arabaya bindiğimizde yanıma oturan Jeno abimin bile ne zaman geldiğini fark edemedim.

Fark edemediğim bir çok şey vardı o an. Eğer abimi gördüğüm an odama çıkıp gidebilseydim bunların hiç birisi olmayacaktı. Eğer o an diğer bütün anlarda olduğum gibi kendimce güçlü kalabilseydim bu halde olmayacaktım. Fark ettim.

Ve bu farkındalığın ağırlığı üzerime öyle bie çöktü ki, ben un ufak olacak kadar yok oldum.

-♡-
*
*
*
*

Final part bire son dört valla dokunmayın çok fenayam ahey ahey

ŞEY ŞİMDİ BAKIN BURAYA

BEN ARİNHE İÇİN O KADAR ÇOK KİŞİ ARAŞTIRDIM Kİ AMA NE KADAR ARARSAM ARAYAYIM HİÇ BİRİSİ İÇİME SİNMEDİ. HALİYLE BENDE ARAŞTIRMAYI BIRAKTIM.

AMAAA

uf ben niye büyük harflerle yazıyorum ya aman

Geçen bi kaç çizim araştırması yaparken şak diye önüme Arinhe çıktı sanki anasını satayım :")))
Valla şokun şokunu yaşadım şimdi buraya da koyayım

Abi valla da billa da Arinhe yemin ederim Arinhe ağlayacağım şimdi ya uf

Neyse öhöm

Umarım bölüm hoşunuza gider yıldızlarım 💫💫

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌙🌙

Sizleri çok çok çok seviyorum 💞

Kendinize iyi bakın 💗

-jae🌬

Tohu-bohu °nct ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin