ona son kez öylesine güvenerek baktığımı anlayamamış mıydı?¹²

471 71 88
                                    

(Hastanede kolumda serum takılıyken bölüm yazmaya başladım komedi soxkcısoxkck)

İyi Okumalar

Özgürlük merakımı gideremediğim bir çok şeyin başında geliyordu, zamanında en çok merak ettiğim şey ise oydu.

Tekrar ve tekrar aşinası olduğum o koku genzime dolarken bacaklarımı uzatarak oturduğum sedyede elinde ki büyük makas ile bacağım da ki alçıyı kesen hemşireyi izliyordum.

Üzerimde oldukça bol olan bir eşofman ve tişört vardı, bunların içinde kendimi daha da küçük hissediyordum ancak bu kendimi iyi de hissettiriyordu. Bedenimi aevmezdim, kendimi beğenmezdim. Kendimde ki tek sevdiğim yön ise saçlarımdı.

Saçlarımı belki haftalar, belki de aylar sonra ilk kez saldığımda oldukça uzamış olduklarını görmek beni bugün neşelendiren tek şeydi. Saçlarım kolay kolay uzamazlardı, uzun saçı ise çok severdim. Abim Taeyong'un bana ettiği ilk iltifatı hatırlatıyordu bana, uzun saç sana çok yakışıyor Arinhe, demişti bana.

"Doktor sizi odasında bekliyor, röntgen sonuçlarını da ona gönderdim," orta yaşlarda ki hemşire bana gülümseyerek saçlarımı okşadığında irkildim, "geçmiş olsun Arinhe, bundan sonra kendine dikkat et." diyerek yanımdan gittiğinde ise titrek bir nefes çektim içime.

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama, uzun zaman sonra ilk kez birisinin şevkat ile saçlarımı okşayışı içimde ılık bir şeylerin akıp gitmesine neden oldu. Anlam veremedim, bu kadar soğumuşken nasıl böyle hissettim anlayamadım.

Karşımda duran Minhyung abime belli etmeden sedyeden bacaklarımı sarkıtıp kalktım ayağa. Bir aydır alçıda olan bacağım güçsüz düşmüştü haliyle, basarken zorlansam bile alışacağına emindim. Abim direk yanıma gelip kolumu tuttuğunda gülümsemek istedim. Günler sonra yüzümde beliren ilk samimi gülümsemeydi.

"Hadi gel bakalım," abimle birlikte doktorun odasına girdiğimizde bana bir çok egzersiz önerdi, bacağım güçsüz düştüğü için vitaminler yazdı, kremler yazdı. Tıpkı hemşire gibi geçmiş olsun dileklerini sunduktan sonra da artık gitme vaktimiz gelmişti. Abim kolumu bırakmadan bana arabaya kadar yardım ettiğinde ona gerçekten minnettardım. Bacağımın alçıda olduğu zaman boyunca beni sürekli odama ve yemek masasına taşımak zorunda kalmıştı. Yorulmadan, usanmadan bunu yaptığı için ona her defasında teşekkür ettiğim için ise beni azarlıyordu.

"İstediğin bir şey var mı? Eve giderken alalım," arka koltuktan başımı olumsuzca salladım, canım sadece uyumak istiyordu. Yarın raporum bittiği için okula başlayacaktım ve o yorgunluktan önce sadece uyumak istiyordum. Saatlerce, tek bir ses işitmeden sessizce uyumak. Bir aydır yaptığım gibi.

Arabanın camından akıp giden yolu izlerken önceden olsa düşünmeden edemediğim şeyleri yokladım aklımda. Aradım, taradım, bir şeylerin nüksetmesini ve izlediğim manzara gibi akıp gitmesini istedim. Olmadı, beni eskiden durmadan rahatsız eden şeyleri bile artık düşünemediğimi fark ettim.

Araba evin önünde durduğunda iç çekerek indim arabadan. Evimizi görmek bile içimi darlıyordu, ailemle kurduğum dialoglar git gide azalırken ikizimle kurduklarım ise çoktan karanlığa karışmış gibiydi. Tedavisinden arta kalan zamanda bolca dinleniyor, benim gidemediğim bir ayda ise okuluna gidip geliyordu. Abimle babamı salonda konuşurken duyduğum bir zaman da ona zorbalık eden ve beni döven çocukların disiplin suçu ile okuldan atıldığını öğrenmiştim. Donghyuck rahat ediyor olmalıydı, artık birileri onu rahatsız etmeyecekti.

Tohu-bohu °nct ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin