Yirmi Dört

159 5 3
                                    

**Önceki bölümün devamı. Kris'in bakış açısından**

Babam geldiğinde aşağı indim. Yemeğe geçtim onlarla birlikte.

"Arkadaşın gitmiş. 2 gündür beraberdiniz."

"Evet. Matematiği çok iyi. Ve.. İyi anlaşıyoruz."

"Güzel. Müfettiş okulunuza gelmiş. Bu hafta ne foya varsa ortaya çıkacak. Tekrarlayayım Yifan, ismin böyle bir olayla anılmasın."

"Hayır.. Anılmaz. Ben öyle bir şey yapmadım."

"Umarım öyledir. Sınav sonuçları?"

Yutkundum ve titreyen elimle iç cebimdeki kağıdı çıkarıp uzattım.

Elindeki çatalı bırakıp kağıdı aldı, açıp baktı. Bir süre ifadesizce kağıda baktıktan sonra buruşturdu. Çocukluğumdan bu yana olduğu gibi ellerim titremeye başladığında dudaklarımı ıslatarak tedirgince lafa girdim.

"Ben.. Yine de ilk 10'a gir-"

"İlla parayla mı seni zirveye oturtacağım? Kaç tane rüşvetli birincliğin var, haberin var mı? O bilgi yarışmalarında kaç tane şaibeli birinciliğin var?"

"Biliyorum.. Ben.. Yaptım baba, elimden geleni."

"Yapsaydın, birinci olurdun. Müdürü arayıp halledeceğim. Odama çıkıp beni bekle."

Titeyen elimle bardağı bıraktım.

"B-baba-"

"Geç dedim!"

Yüksek sesi ile sıçradım.

Sandalyeden kalktım, ayaklarım geri geri gitse de çalışma odasına ilerledim.
Odada beklerken anlımdan soğuk terler akıyordu. Kapı açılınca korkuyla babama döndüm.

"B-baba."

Kapıyı kapatıp tek kilit attı.

"Neden hiç ders almıyorsun sen? Çalışıp beni uğraştırmamak varken, bu yolu mu seçiyorsun?"

"Özür dilerim.. B-ben.."

Dolabı açıp sopasını çıkardı. Korku ile geri adımlar attım. Başımı iki yana sallarken gözlerimi kırpmadan son bir adım daha geriledim. Sopayı dizlerime vurması ile yere çöktüm. Arkama geçip sırtıma vurmaya başladığında korku ile yüzümü kapadım.

" Baba! Özür dilerim, özür dilerim.. "

" Özür dileyince düzeliyor mu, ha?! "

Bir kez daha sırtıma vurduğunda acı ile inledim. Bu canımı yakıyordu.. İz kalmasından çok korkuyordum..

***

Titreyen telefonuma uzandım yüzümü buruşturarak. Aradan yarım saat geçmiş olmasına rağmen hâlâ aynı şekilde sızlıyordu sırtım. Mesajı açarak hafifçe yatak başlığına yasladım sırtımı. Tao'dandı. Merakla ne yaptığımı sormasına karşı güldüm.

" Hmm.. Babamla vakit geçirdim, şimdi ise uzanıp dinleniyorum. Okula müfettiş gelmiş bile. Adım çıkar mı, emin değilim."

Cevap gelince ekrana döndüm hemen.

"Çıkmaz merak etme. Diğerleri de çenesini kapalı tutacak, kameraları da hallettin..."

"Çıkarsa da sorun değil. Alacağım en büyük ceza okuldan atılmak olur. Babam, buna izin vermez. Yani sanırım.."

"Ne?! Hayır. Kris gidemezsin, baban izin vermesin tabi ki. Ayrılalı sadece bir saat oldu ama seni özlüyorum..."

Gülümsedim bir an ve yazmak yerine ses atmayı tercih ettim.

"Bağımlılık yapıyorum, değil mi? Keşke bu gece de kalabilseydin."

Bir an yüzüm düştü ve iç geçirdim.

"Aşağıda boş boş takılmak yerine, seninle vakit geçirirdim."

Mesajımı anında görmesiyle cevabını beklemeye başladım. Kısa sürede yazmıştı.

"Yeni değil, alıştım. İlk gördüğüm andan beri bağımlısı oldum o yüzün!"

Tam cevap yazacakken, ondan da bir ses kaydı geldi. Üzerine tıklayıp oynattım hemen.

"Okulu sevmiyorum ama tek isteğimin sebebi sendin. Seni görmediğim bir gün olunca berbat hissediyorum. Bir keresinde okula gelmemiştin, resmen tüm gün boyunca bir kere bile yüzünü göremedim! Çok kötüydü. Biliyor musun, bazen seni bilerek sinirlendiriyordum. Sinirlenince bana dokunuyordun çünkü. Eh, pataklamak için de olsa... Tek yolu buydu o güzel ellerin bedenimde olmasının."

Sesi dinleyince yavaşça oturur pozisyona geldim. Ses attım tekrardan.

"Böyle deme. Suçlu hissediyorum. Nasıl diyebilirim bilmiyorum.. Mesela, Jackson da benim gibi. Suçlu değil. Aynı şartlarda büyüdük. Kinle, nefretle. Bize sevmeyi öğreten olmadı. Hümanist olmak nedir, bu yaşımda öğrendim ben. Hepsini.. Alex sayesinde. Ailemin bana öğretmediklerini Alex öğretmeye çalıştı. İnsanı insanlığı için sevmeyi.. Yine de gördüğün gibi, Alex'i de pek dinlediğim söylenemez. Ta ki çıkarlarım uğruna sana yanaşana dek. Öpücük istemen, oral seks istemen. Bir zincir gibi, yaklaştıkça yaklaşıyordum. Hümanistlik nedir, insan nasıl sevilir bana öğreten sen oldun. "

Sesi gönderdiğimde boğazım düğümlenir gibi oldu bir an. Yutkundum. Yeni bir ses kaydı daha geldi birkaç dakikanın ardından.

"Bak, iyi bir insansın sonuçta. Ailen nasıl bilmiyorum Kris... Ama ben seni her halinle seveceğim. Başka yolu yok ki. Ben senden vazgeçemem. Şu ana kadar pes etmediysem, etmeye de hiç niyetim yok... Özellikle de senin için bir şeyler yapabildiğimi öğrendikten sonra. Teşekkür ederim, belki beni, seni sevdiğim kadar sevmeyeceksin hiçbir zaman... Yine de, sevgini hissetmem yeterli. Miktarı değil."

Sesi dinlerken ufak bir tebessüm ettim. Hissettiğim acıya rağmen beni güldürebilen tek kişi Tao olmuştu. Ses yolladım tekrar.

"Tamam, tamam. Dram ve romantiklik bana göre değil. Uyumak istiyorum, yoruldum. Sen de uyu. Ve.."

Boşluğa baktım bir an.

"Ben de seni seviyorum. İyi geceler."

Mesajlaşmaya bir son verdiğimizde, telefonu bırakarak yatağın içine girdim iyice. Son söylediğim şeyi duyduktan sonra gireceği heyecanlı halleri gözümün önünde belirdi istemsizce. Belli belirsiz bir tebessümle iç geçirdim.

Moralim biraz olsun düzelmişti..

HomofobikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin