On iki

663 26 2
                                    

Sınıfa girince yerime oturdum. Tanrım, iki günde seks manyağı olmuştum.

O sürtüğün ne deliği ne küçük ağzı aklımdan çıkıyordu. Realist olunca yaptığım şeyden ürküyordum. Alex yanımda olurdu ama jackson bana nefretini kusardı..

***

Sıraya otururken hafifçe inledim. Etkisini yavaşça gösteriyordu, kimse iki günde üst üste bu kadar sert becermemişti ki...
Chen sınıfa girince ifademi düzeltmeye çalıştım.

Yeni öğretmen gelince sevinmiştim. Ders boştu! Sınıf listesindeki isimleri tek tek okuyarak bizi tanımaya çalışıyordu. Boş boş baktı.

"Evet Wu Yif-"

"Kris."

"Efendim? Ama burada ismin yi-"

"Benim ismim, Kris. Yifan diye biri yok."

"Ah.. Pekala, memnun oldum Kris. Basketboldan dolayı seni bilmemek imkansız."

Ben, hiçbir zaman Yifan olmamıştım. Belki de olamamıştım. Babamın Yifan'ı ile herkesin Kris'i, çok farklıydı.

Kris demek bence de daha hoştu. Ama Yifan diye biri yok da ne demekti?

Listede başlarda olduğum için benim sıram geçmişti. Çizim defterime Kris'in yeni bir resmini çizmeye başladım. Chen'in uyuması işime gelmişti.

Alex gülerek yaklaştı ve fısıldadı.

"Yifaan."

"Başkası olsa onu mahvederdim, biliyorsun değil mi?"

"Evet. Ama sen, hala Minik Yifan'sın. Öyle biri var."

Gülümseyip burnumu sıktı. Bu çocuğun sevgi gösterme biçmi de buydu.. Dünyayı, insanları çok severdi. Ama göstermeye gelince sarılmak bile fazla gelirdi ona.

Saçlarını biraz daha düzeltip Kris'e baktığım sırada yanındaki çocuğun yaptığı hareketi fark ettim. Ben yapsam boğazıma yapışırdı!

Gerçi iki gündür yumuşamış gibiydi sanki. Burnunu sıkma hareketini aklımın bir köşesine not edip çizime devam ettim.

Belki... Bu resmi ona verebilirdim? Neden olmasın ki? Sınıftan birini çiziyordum işte.

Zil çaldığında Alex ile ayaklandık. Jackson yanımıza gelince konu dağılmıştı. Jackson komik biriydi. Ama içi nefret doluydu.

Sevemezdi. Bizi bile nasıl dost olarak gördüğü soru işaretiydi. Alex ile çoğu kez tartışırlardı. Normaldi aslında. Biri dünyanın güzelliğine odaklanırken diğeri nefretini kusuyordu. Alex bazen bu durumdan bıkıyordu.

Jackson sırıtıp kolundaki dövmeyi gösterdi.

"Alex, çiçek yaptım! Geçici ama güzel. Değil mi?"

Alex tebessüm ederek başını salladı.

"bu bir zambak. Çol güzel olmuş. Kris, biz de yaptıralım mı? Zambak olmasa da olur."

Alex'i kıramayacağım için başımı salladım.

"Lavanta yapalım, ya da.. Şey.. Gül basit mi olur? Karahindiba?"

Alex heyecanla başını salladı.

"Karahindiba!"

Ders bittiğinde Chen yemekhaneye gitmişti. Sınıftan çıkmak yerine kalıp resmi tamamlamaya çalıştım.

Şanslıydım ki resim konusunda gerçekten yeteneğim vardı ve çabuk halledebiliyordum.

Gülümseyerek iç çektim. Çok seviyordum...

Jackson ve Alex yemekhaneye giderken sınıfa döndüm. Telefonumu alsam İyi olurdu.

İçeride Tao'yu yalnız görünce kapıyı kapattım. Telefonumu alırken onu izledim.

"Yine mi resim çiziyorsun?"

Gelen sese karşı irkildim. Bir an dalmıştım...
Tereddütle başımı salladım.

"Şey... Seni çiziyordum."

Kaşlarımı kaldırdım şaşkınlıkla. Yanına gidip kağıda baktım.

"Yine mi beni?"

"Evet. Çünkü... Yüz hatların belirgin, iyi bir yüze sahipsin. Çizimi güzel oluyor. Tamamlayınca sana verebilirim, ister misin ki?"

Yüzüne baktım.

Elimi yanaklarına koydum.

"Ben neymişim öyle? Ver, ver. Bende kalsın. Hava atarım."

Gözlerimi kırpıştırdım yaptığı harekete karşı. Yaklaşıp dudaklarına bir öpücük bırakarak gözlerimi kaçırdım.

"Dudakların da güzel."

"Neyse, resim karşılığında öpmene izin veriyorum."

Resimi masadan aldım. Biraz daha baktım.

"Jihoon'un sınıfını öğrendim. Öğle arası onu bulurum."

İç geçirdim. Her konuda inatçıydı.

"Tamam. Yalnız sen kendini baya aştın bakıyorum, benimle de sınırlı Kalmayıp başka bir erkek..."

"Ama merak ediyorum." gözlerimi kısıp sandalyeye oturdum.

"Deliği, seninki gibi mi acaba? Yoksa sadece sen mi böyle sıkısın? Tanrım, yine de seninki başka. Beni deli ediyor."

Arkama yaslanıp omuz silktim.

"Sonuçta o aktif, ben pasif... Benim popomun yerini tutmaz. Yine de, ondan memnun olursan artık benimle yapmayacak mısın?"

Dudak büzdüm.

Sırıtıp başımı sağ tarafa yatırdım.

"Hayır. Yaparım. Üstelik aktifken yatakta bile kavga ederiz biz. Ben götümü kimseye vermem."

Gülümseyerek rahat bir nefes verdim.
Kaşlarımı çattım hafifçe.

"Bir gün... Pasif birini bulsam mi diye düşünüyorum. Bir kere denesem zararı olmaz. Merak ediyorum nasıl hissettireceğini!"

"Gerek yok. Ben seni zevkten çıldırtmaya yeterim." sırıtıp alttan dizimle erkekliğini okşadım.

Ağzımdan bir inleme kaçırınca dudaklarımı ısırdım. Kris'e bakmak bile hormonlarımı harekete geçirmeye yetiyordu... Maalesef.

Bacaklarımı aralayıp dizine sürtünerek dudaklarımı serbest bıraktım.

"Ops. Her an biri gelebilir."

Dizimi erkekliğina bastırdım.

"Sabretmelisin."

Başımı geriye atarak sürtünmeye devam ettim. Elimde olan bir şey değildi...
Pantolonumdan sanki alev çıkıyor gibi hissediyordum!
İnleyerek gözlerne baktım ve ağlamaklı bir tonda mırıldandım.

"Bu... Haksızlık. K-kris, beni becer. Lütfen lütfen... Sürtüğünü becer lütfen!"
Dudaklarımı yaladım.

Saate baktım.

"Arka tarafa gidelim, yürü. Tuvalet dolu olur."

HomofobikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin