Beş

881 42 8
                                    

Aynaya bakarken belime korseyi bağladım, formamı giydim ve saçlarımı dağıttım.  Belim beni zorluyordu ama maça çıkmak zorundaydım.

***

Chen'in yanına gidecekken vazgeçip lavaboya ilerledim. İçeri girdiğimde sadece iki kişi vardı. Birinin ağzı kanıyor, arkadaşı da onunla ilgileniyordu. Kavga falan mı olmuştu acaba?

Kris'le aynı ortamdayken dünyam duruyordu resmen. İlerleyip yüzümü yıkadım kendime gelebilmek için.
Aynadaki yansımadan çocukların bana baktığını fark etmiştim. Uzun olan yüzünü buruşturdu.

"Taeil... Gidelim. Şu ibneyle aynı yerde bulunmak mide bulandırıcı."

Kaşlarımı çattım.

"Doğru konuş."

Bu sefer ağzı kanayan çekilip yaklaştı ve güldü.

"Muhattap bile olmaya çalışma bencee!"

Parmağını ağzına götürüp kalan kanı üstüme silince dişlerimi sıktım.
Lavabodan çıktıklarını görünce kendimi daha fazla kasmadan yaşların gözlerime akın etmesine izin verdim.

Bu hiç adil değildi.

***

Yorucu bir maçtı. 4 periyot boyunca oynamıştım. Gerçekten, zorlanmıştım. Soyunma odasına gelince suyumu tepeme diktim.

"Haberleri duydunuz mu?"

"Yine ne halt olmuş?"

"Okula müfettiş geliyor. Denetim.. Zorbalık olayları çıkmış. Sanırım kulaklarına gitti. Sanırım, bazı arkafaşlar sıçtı."

Bana ve Jackson'a bakarak konuştuğunda sinirle kaşlarımı çattım.

"Ne diyorsun sen?!"

"Ne? Yalan mı? Jihoon, Tao.. Sürekli zorbalık edip bezdirdiniz. Siz ve birkaç kişi daha. Ben yüzlerine bile bakmadım. Sizin yüzünüzden yanacak değilim. Sorduklarında dürüst olacağım, herkes de öyle olacak."

Bir hışımla ayağa kalktığımda Jackson aniden tuttu.

" Yapma. Koz vereceksin ellerine. Bırak havlasın. Tek suçlu birkaç kişi değil! "

Chen'in yanına gittiğimde Jihoon da oradaydı. Bahsettikleri şeyi dinlerken biraz şaşırmıştım.

"Vay be, bizi bu kadar önemsiyorlar mıymış?"

"Ben de şaşırdım. Okuldakiler de bizi biraz taksa bunlara hiç gerek kalmazdı."

Jihoon omuz silkti.

"Bence iyi oldu. Hak ettiklerini bulacaklar. Tao, bu sefer sen de susma! O Kris en çok sana bulaşıyor. O aptalın gerçek yüzünü istediğin şekilde açığa çıkartmak için bir fırsat."

İç çektim. Hiçbir şeyden haberleri yoktu...

Yemekhanede otururken kara kara düşünüyordum. Alex ayağıma bir tane vurup konuştu.

"Tamam, bu kadar düşünme. Tek senin ismin çıkmıyor, çıkmaz da. Bir şekilde örtülecek üstü.

Sınıfa geri döndüğümüzde Jihoon da girmişti. Son ders daha başlamamıştı nasıl olsa.

"Bu gece Chen'e mi gidiyorsun?"

Başımı iki yana salladım.

"Sanırım, evde kalacağım."

"Neden?! Benim de hakkım!"

Chen isyan ederken gözlerimi devirdim.

"Ben de insanım! İkiniz de neden aktif olmak zorundasınız? Gidin birbirinizi becerin."

"Sende bir haller var Tao! Madem gece bana gelmiyorsun, benim için yeni birini bulman gerek. Bu gece üçümüz, içmeye gidiyoruz."

"Tao içmesin bence..."

Jihoon'a vurdum.

"Hepimiz yaşıtız."

"Ama sen sarhoş halinle çekilmiyorsun!"

Sinirle elimdeki kahveyi bıraktım.

"Bilmiyorsunuz tamam mı? Bu basit değil. Ben düşük not aldığımda bile kabusları yaşıyorum. Şimdiki konu ise.. Kameralara bakarlar. Kaç defa o çocukları sıkıştırıp patakladık?"

"Kameralara bakacaklarını sanmıyorum. Sadece.."

"Sadece ne? Ne yapabileceklerini dahi bilmiyoruz."

HomofobikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin