Uuh selam? Aradaki yükleme boşluğu için özür diliyorum eğer hâlâ yb bekleyen varsa:D İyi okumalar!
Ps: yazar louis'yi canlı gördü???
Nemli rüzgarın uçurduğu küçük sararmış yapraklar havaya uzatmış olduğu eline çarparak geçerken bir şekilde bir tanesini kavrayabilmişti. Sarıdan turuncuya, garip bir ombreye sahipti, köşeleri olması gereken uzunluğun çok gerisindeydi ve güzel görünmüyordu. Büyük olasılıkla alt kattaki yaşlı kadının balkonundaki bitkilerdendi. Harry, Louis'yle birlikte birkaç kere kendisiyle sohbet etme şansı yakalamıştı ancak nedense ismini hatırlayamıyordu. Önemli de sayılmazdı onun için.
Kiremitlerin irite edici hışırtılarını görmezden gelerek vücudunu sağa çevirdi. Önemli olan tek şey orada, yanında duruyordu. O da ellerini gökyüzüne uzatmış bulutların şekillerinin bulundukları konumdan nasıl etkilendikleriyle alakalı bir şeyler anlatıyordu. Harry dinleyebiliyor olmayı diledi. Karşısındaki çocuğun ne kadar güzel olduğunu, kendisini ne kadar şanslı hissettiğini düşünmeyi birkaç saniyeliğine bırakıp keşke dinleyebilseydi.
Elindeki yaprağı yavaşça Louis'nin yüzüne yaklaştırıp burnunun üstüne bıraktı. O zamana kadar yüksek sesle konuşan çocuk bir anda sessizleşmiş ona bakıyordu.
İkisi de bedenlerini birbirine çevirdiklerinde Harry'nin bıraktığı küçük bitki parçası firar edip önce aralarına ardından rüzgarla beraber görüş açısının dışında bir yerlere uçtu. Harry'nin baktığı yerde sadece Louis olabilirdi.
"Yine dinlemiyorsun Haz."
Gülümsedi. Belki dinleyemiyordu ancak her mimiğini ezberliyordu Harry. Anladığı kadarıyla Louis de pek ilgileniyor gibi sayılmazdı anlattıklarıyla.
"UV ışınlarını %90a kadar engelleyebiliyorlar."
Konu buraya nasıl gelmişti hiçbir fikri yoktu.
"Efendim?"
"Bulutlar, Harold. Cilt kanseri olup bana gelirsen bozuşacağız."
Tekrardan gülümsedi, Louis de gülüyordu.
"Sana geleceğim ve içimden bir ses bana kızamayacağını söylüyor."
"İçindeki sesin haklı olmasından hiç hoşlanmıyorum."
İkisi de sessizleşti. Tek bir kelime konuşulmuyordu ancak gözleri birbirlerindeydi. Louis elini kaldırıp yüzüne yaklaştırdığında kısa bir süreliğine kapattı Harry ancak sıcacık teninin tanıdık hissine varınca kendine tekrardan güzel mavileri görme iznini verdi. Güzel gözlerinin çevresinde gülümsediğinde oluşan çizgilere bırakmak istiyordu kendini. Her bakışı son bakışıymışçasına ezberliyordu sevdiği çocuğun yüz hatlarını. Çok bağlıydı, çok alışmıştı.
Yüzündeki el yumuşacık hareketlerle önce boynuna, koluna ve en sonunda ortalarında bekleyen eline inmişti. İki el birbirini kavradığında ise dünyadaki en mutlu insandı Harry. Bir süredir çiseleyen yağmura rağmen ikisi de bulundukları yerden kımıldamaya cesaret edemiyordu. Bir daha yaşayamayacakları bir an değildi, Harry için her an öyle hissettirse de neredeyse her gün çatıda oturup gökyüzüne bakar ve saatlerce konuşurlardı. Konular önemli olmazdı, ikisi için de yazılı olmayan bir kural gibiydi bu. Sadece öyle durmak iyi geliyordu. Kendilerine özel böyle bir anları olduğunu bilmek Harry'ye iyi geliyordu.
"Seni çok seviyorum." dedi Harry kendininkini kavrayan eli yüzüne yaklaştırıp bir öpücük kondururken.
"Ben de seni çok seviyorum. Düşündüğünden çok daha çok."
Bu kelimeleri artık Louis'nin çekinmeden söyleyebiliyor olması Harry'yi bazı geceler ağlatmaya yetiyordu. Mutluydu, Louis de onu seviyordu. Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu ister istemez. Louis'nin sevgisinin hâlâ ne yönde olduğunu biliyor sayılmazdı. Evet, seviyordu bunu kör ve sağır bir insan dahi fark ederdi. Harry eşit seviyede sevmeleri gerektiğini de düşünmüyordu, her ilişkide bir kişi daha fazla severdi. Fakat ikisinin birbirine 'sevgi' ithaf edişleri nedense aynı anlamda olmuyormuş gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when we slept together | Larry Stylinson
FanfictionDoncester'a gelen Harry, herkesin tanıdığı Louis'ye biraz fazla bağlanmış. Ama Louis'nin bu kadar tanınmasının sebebi düşündüğü kadar masum değil.