2. Bölüm

2.6K 204 38
                                    

Merhabalar :)

2. Bölümü de 1 ile beraber yayınlıyorum, hikayenin gidişatına alışmanız açısından bölümler kısa.

Ancak 5 ya da 6. bölümden sonrası uzun bölümler olacak. Sıkılmamanız için de biraz kısa yazmaya çalıştım.

Neyse çok uzatmayayım.

Satır arası yorumlarınızı unutmayınn!!

İyi okumalar🪐

...

2. Bölüm
"Keşke yapmasaydım..."

-20 yıl önce-


  Zindana gelmiş olan kâhin, görevli olan askeri arıyordu.

  Bir kaç parmaklığı ardında bıraktığında, mızrağını bileyen askerle karşılaştı. Asker işine o kadar odaklanmıştı ki kahin geldiğini fark etmemişti. Gözleri dolan kahin, yılların verdiklerine baktı. Karanlık tarafta kaldığı süre çok uzun bir süre olmasa da ona asırlar gibi geldi o an, öyleki bu bedeni görebildiği için kendini şanslı sayıyordu, bir daha göremeyeceğinden çok emindi ama şuan karşısında dururken bir kez daha düşündü.

  "Beni zindana kapat kral öyle istedi."

  Sakin bir şekilde konuştuğunda askerin tepkilerini izliyordu. Asker, duyduğu sesle dondu. Vücûdunun bir anda işlevini yitirdiğini düşündü. Bu ses... hayır dedi imkansız. Yanlış duyduğunu düşündü, bu sesi nerede duysa tanırdı ama inanmak istemedi. Yıllar geçsede kulakları unutmamıştı bu sesi, bir daha duyamayacağını düşünüyordu ancak yanılmıştı. Nasıl? Dedi. Hayır, imkansızdı. Elinde tuttuğu mızrak yeri boylarken hala duyduğu sesin sahibini sorguluyor, ama başını kaldırıp bakmaya korkuyordu. Gözyaşları, gözlerinde yer edinmeye başladığı sırada, bulabildiği son güç kırıntısıyla başını kaldırıp sesin sahibinin gözleriyle buluştu.

  "Anne..."

  10 yıldır yabancı olduğu bu kelime dudaklarından firar ettiğinde, kâhinin yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Askerin görüşü bulanıklaşırken, rüya görüp görmediğini sorguluyordu ancak annesinin sesi yaşadığı herşeyin gerçek olduğunun kanıtı oldu.

  "Merhaba oğlum."

  Asker bir hışımla ayağa kalktı, daha şiddetli ağlamaya başladığı sırada kollarıyla annesini sımsıkı sarmaladı. Hala inanamıyordu. Bu bir rüya olmalıydı, öyleyse eğer hiç uyanmak istemiyordu. Annesi ona karşılık vermeye çalışırken oğluna öleceği gün için onu zindana kapatması gerektiğini nasıl söyleyeceğini düşünüyor, 10 yıldır hasretiyle yaşadığı oğlunun kollarında bütün korkuları yok oluyordu. Asker, anmesinin zayıf bedenini öylesine sahiplenmişti ki, neredeyse onu boğacaktı. Yıllardır değişmeyen kokusunu uzun uzun içine çekti.

  "Dur, dur boğacaksın beni, eskisi kadar güçlü değilim."

  Annesinin şakayla karışık siniri, askerin gözyaşları arasından buruk bir şekilde gülmesine sebep olduğunda, kahin ellerini uzatıp oğlunun yüzünü avuçları içerisine aldı. Neredeyse saatler sonra bu hayatla bağını koparacakken, yıllardır görmediği oğlu için büyük bir üzüntü duydu. 10 yıl içinde oğlunun nasıl büyüdüğüne baktı. 15 yaşındaydı onu bıraktığında... sürgün edilmesi, oğlunu çok etkilemiş ancak ellerinden bir şey gelmemişti.

  "Anne, nasıl?"

  Konuşmakta zorlanan asker, daha fazlasına gerek olmadığını biliyordu, annesi onu her zaman anlardı. Hala şok içindeydi. 10 yıl sonra karşısında kanlı canlı duran kadın, annesiydi. Mutluluğunu tarif edecek bir kelime bulmak zordu o an için.

𝐺𝑅𝐼̇ 𝑃𝑅𝐸𝑁𝑆𝐸𝑆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin