❛𝐵𝑒𝑡𝑟𝑎𝑦𝑎𝑙❜
|✩|ɪɴsᴀɴɪɴ ʙᴜ̈ʏᴜ̈ᴅᴜ̈ᴋᴄ̧ᴇ ᴍɪ ᴀʀᴛɪʏᴏʀ ᴅᴇʀᴛʟᴇʀɪ? ʏᴏᴋsᴀ ɪɴsᴀɴ ʙᴜ̈ʏᴜ̈ᴅᴜ̈ᴋᴄ̧ᴇ ᴍɪ ᴀɴʟɪʏᴏʀ ɢᴇʀᴄ̧ᴇᴋʟᴇʀɪ-
•
ՏTᗩᖇՏ
•
«✩»
~Shisui~
(BANG BANG BANG)
Shisui yatağında döndüp durdu.
(BANG BANG BANG BANG)
Daha sonra gürültüyü engellemek için kulaklarına bir yastık aracılığıyla bastırdı.
(BANG BANG BANG BANG BANG BANG)
"Shisui!"
Yine de görmezden gelmek istedi ama kuzeninin ağzından çıkan ses onu yataktan emeklemeye zorladı. Bir esneme bıraktı ve sonunda kapıyı açtı.
"Hey Itachi, kapımı çalmak yerine Kaycee için kahvaltı hazırlaman gerekmiyor mu?" Itachi zorla eve girdi ve kendi kendine mırıldanarak oturma odasında volta attı. Shisui şaşkınca ona baktı.
"Öyleyse işler iyi gitmedi sanırım..." Itachi Shisui'ye doğru yürüdü ve onun omuzlarını tuttu.
"O insan değil!" Shisui'nin gözleri Itachi'nin sözleriyle parladı.
"Oooh demek yatak odasında o tam bir ucubeydi ha? Bana herşeyi anlat!"
"Hayır seni aptal. Biz bunların hiçbirini yapmadık... Ben istedim ama..."
"Hadi, oturalım ve bana olan biten her şeyi anlatmaya başlayabilirsin."
~İtachi~
Itachi bir bardak su gibiydi içindeki tüm suyu kuzenin üzerine döktü. Kaycee'nin buz mavisi bakışını hatırladı ve muhtemelen bacaklarının olmadığı düşüncesiyle titredi. Shisui'nin ona inanmayacağını biliyordu ama ne yapabilirdi ki? Hikaye peri masalından alınmış bir kesit gibiydi. Dünyevi olmayan, tehlikeli, öngörülemeyen ve yine de onun peşinden gitmek isteyen bir kız. Onun bir sorun olabileceğini iyi biliyordu.
"Lanet olsun, ne düşünüyorum? Seni bununla rahatsız etmemeliyim, onun peşinden gitmeliyim. Nereye kaçmış olabileceği hakkında hiçbir fikrim yok..."
Itachi ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü.
"Uyandırdığım için üzgünüm, sonra görüşürüz." Shisui bir iç çekti ve parmaklarını saçlarının arasından geçirdi.
"Itachi onun için bu kadar çıldırıyorsa bir şey olmalı. Acaba başaracaklar mı?"
~Kaycee~
Saklı yapraktan mümkün olduğunca uzaklaşmak isteyerek yürümeye devam ettin. Asla gerçekleşmeyecek rüyadan olabildiğince uzağa gidecektin. Asıl sorun, nerede yürüdüğünü bilmemendi.
"Çantamı bıraktığıma inanamıyorum... Haritam olmadan hiçbir şey yapamam. Günlüğüm de gitti." Gerçek şu ki, normal bir yoldan gitsen o kadar da kötü olmazdı, ama bunu yaparsan uçurumun yanından geçeceğini biliyordun. Bir yabancıyla masum bir oyuna başladığın yerdi orası. Bu kadar kısa süren anılar, kırılmana neden olmaya yetmişti. Daha önce hiç gerçek anlamda vurulmamıştın ama şimdi mecazide olsa birine vurulmuştun.
Sert duran dış görünüşünü ve insanlara karşı derin nefretini kırmayı başaran Itachi'ydi. Başka bir halini gördüklerinde kimsenin seni kabul etmeyeceğini fark ettiğinde gelişen bir nefretti bu. Sana umut verdi ama şimdi işe yaramadığı için bu dış görünüşün tekrar geri dönecekti. Gözyaşları yavaş yavaş oluşmaya başladı fakat sen akmamasını istemediğin için elinin tersiyle sertçe sildin.
"Ne düşünüyordum ki... Ben yalnızım. Bu her zaman böyleydi ve asla değişmeyecek." Yürümeye devam ediyordun ama bu sefer gidecek bir ev aramıyordun...
~İtachi~
Çantayı aşırı bir merakla inceledi. İçine bakıp bakmama konusunda kafasında tereddütler vardı. Ona böyle hissettiren şeyin ne olduğunu merak etti. Seni öpmesine neden olan şey ona karşı tam bir yabancıydı.
"Muhtemelen uzak durmalıyım, ama nedense kalamam. Bu çanta onun hakkında bilgi almanın tek yolu olabilir." Ve bu düşünceyle çantayı açtı. İçinde bir harita, birkaç kunai, küçük bir hançer, muhtemelen ziyaret ettiği yerlerden bazı hediyelik eşyalar ve bir kitap vardı. Kitap gözüne çarptı ve ilk sayfasını açtı.
~Sayfa 1~
Benim adım Kaycee. Ailemin kim olduğunu bilmediğim için bir soyadım yok. Küçük bir köyde omzumda tuhaf bir iz ile uyandığımda ve bundan daha önce hiçbir şey hatırlamadığımda altı yaşındaydım. Köy halkı beni yanına aldı, bana karşı naziktiler ve hayat oldukça güzeldi. Köyün çevresine yardım eder ve diğer küçük çocuklarla oynardım. Neredeyse tam iki yıldır orada huzur içinde yaşıyordum ama bir şey oldu.
Ailem olmadığı için köyün çocuklarından biri benimle dalga geçmeye başladı. Sinirlendiğimi, etrafımdaki auranın karardığını ve saçlarımın beyazladığını hatırlıyorum. Omzumdaki iz canımı yakmaya başladı. Ben dahil köydeki herkesi korktu. Bu deneyimden sonra tamamen dışlandım. Herkesten uzakta, terk edilmiş bir kulübede yaşamımı sürdürdüm.
Çok geçmeden acıkmaya başladım, köy halkından yiyecek çalmak zorunda kaldım.
Bir süre sonra beni yakaladılar ve beni korkutup kaçırmak için silahlarını hazırladılar. Saçlarım eskisi gibi beyazdı, gözlerim değişti ve bana saldırmaya çalışan insanlar soğuk mavi gözlerime baktıktan sonra günlerce kıpırdayamadılar. Ama hepsi bu bile değildi.
Bana saldırdılar. Beni öldürmeye çalıştılar. Lanetim olmasaydı kendimi asla savunamazdım, o zaman yine onsuz hayat barışçıl olurdu. Saçlarım mavileşti, gözlerim mavi oldu, en korkunç şey bacaklarımı kaybetmemdi.
O gece benim için bir tür bulanıklık anı gibiydi. Saldırıya geçtiğimi ve birkaç kişiyi öldürdüğümü biliyorum. Ertesi sabah bacaklarım geri geldi ve ölü kurbanlarımla çevrili olarak uyandım. Artık orada kalamazdım. Sonunda ayrıldığımda on yaşındaydım ve yanımda kunai ve iki cesetten yağmaladığım bir hançer vardı. Onları yıllar içinde ne hale geldiğimi kendime hatırlatmak için aldım ve böylece diğer formuma dönmek yerine kendimi savunmak için silah olarak kullandım.
Köyden ayrılalı bir yıl oldu. Köy halkının bana yeni bir isim veren fısıltılarını hala hatırlıyorum. Nure-Onna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✩sᴛᴀʀ ɪɴ ᴛʜᴇ sᴋʏ | Itachı X Reader✩
FanfictionYaşam bazen ders verirdi bizlere, hiç olmayacak şeylerle imtihan ederdi bizi. Kader ise yaşamdan bağımsız ilerleyen ve hayatla çelişkilerle dolu değişik bir mükafaatlandırma sistemiydi... Kaycee'nin yaşamı değişik bir hikayeden ibaretti. Dışlanmadan...