27- Engellenen Sarılma Girişimi

50.7K 3.5K 1K
                                    

Okulumun yakınındaki durakta inip kısa mesafeyi yavaş adımlarla yürümeye başlarken aklım çok doluydu. Tüm gece uyuyamamıştım. Savaş'la konuştuklarımız gün boyu aklımda dolanmıştı. Yüzümü buruştururken elimle alnımı sıvazladım.

Çocuğa resmen duvar demiştim. Hem de gürültülü bir duvar...

Yolun ortasında cırlamamak için dudağımı içten dişlerken çoktan okula varmıştım. Herhangi bir yere uğramayıp direkt sınıfa çıktım ve çantamı sırama bırakıp montumu çıkardım. Sınıftaki kimse henüz ayılamamıştı. Sabahın köründe buraya dikildiğimiz için ve hava kapalı olduğu için inanılmaz iç karartıcı bir enerji vardı sınıfta. Uyuyanlar olduğu için ışığı da açamamıştım. 

Sınıfta dura dura iyice bunaldığımı fark ettiğimde koridora çıkmış, koridordaki pencerenin önüne geçmiştim. Pencereyi temiz hava alma niyetiyle açıp ikinci saniyeden donduğumda mecburen yine kapatmıştım. Homurdandım. Böyle havalarda okula gelmeyi hiç sevmiyordum. 

"Günaydın."

Kulağımın dibinden gelen sesle yerimde sıçrarken hızlıca arkamı döndüm. Savaş'ın kahverengi gözleri beni karşılarken elimi kalbimin üzerine koymuş, içime derin bir nefes çekmiştim. Savaş, hafifçe doğrulup sordu. "Korkuttum mu?"

"Yok," diye mırıldandım. Onu her gördüğümde kalbime indiğini bilmesine gerek yoktu. "Günaydın."

"Ne yapıyorsun burada?" diye sorduktan sonra kafasına örttüğü kapüşonunu çıkarmış ve elini saçlarından geçirmişti. Evet, güzel soruydu. Ben burada ne yapıyordum? Ne yapmak için gelmiştim? Çünkü onun saçlarına bakarken hepsini unutmuştum.

"Duruyorum," dediğimde Savaş'ın eli saçlarında kalmıştı. Dudaklarında ufak bir tebessüm oluşurken "Duruyorsun," diyerek beni tekrarladı. "İyi madem, ben de burada durayım."

Yanıma gelip kalorifer peteğine yaslanırken beni kalçasıyla hafifçe ittirmiş ve kendine yer açmıştı. Onu şaşkınca izlerken Savaş, iyice bulunduğu yere yerleşmişti. "Sıcacıkmış burası."

"Evet, öyledir." Yeniden popomu kalorifere yasladığımda Savaş, ayaklarını ileriye uzatmıştı. "Yiğit nasıl? İyileşti mi ayağı?"

"Biraz daha iyi ama nazlanıyor hâlâ. Ne kadar üşengeç olduğunu bilirsin. Ayağını bahane ederek her işini bana yaptırıyor."

"Ve sen de yapıyorsun, öyle mi?"

"Yapmak istemediğim zaman vicdan azabı çektiriyor. Kıyamıyorum, ne yapayım?"

Savaş, güldükten sonra ellerini kalorifer peteğine yaslamıştı. Parmakları, giydiğim hırkanın kollarından çıkmamış ama hâlâ orada olan parmaklarıma değdiğinde elektrik çarpmış gibi bir hızla elimi çekmiştim. İki elimi yumruk haline getirip boşuna elimi oradan çektiğimi düşünmesin diye gözlerimi ovuşturmaya başladım. 

Savaş'ın parmakları iki bileğimi de sarana kadar gözlerimi ovuşturmaya devam etmiştim. Ellerimi gözlerimden çektiğinde önüme geçtiğini görmüştüm. "Yeter, gözlerini çıkaracaksın."

Gözlerimi kırpıştırıp görüşümü netleştirirken Savaş'ın parmakları hâlâ bileğime sarılı bir şekilde duruyordu. Parmaklarını yavaşça bileğimden çektiğinde kendimi derin bir nefes almaya hazırladım. Ancak Savaş, bugün bana rahat nefes aldırmamayı aklına koymuş gibi bir anda suratıma eğildiğinde nefesimi tutmuştum.

Gözlerini kısarak yüzümü incelerken soğuk parmakları yanağıma değmişti. Yanağımdan bir şeyi silkeleyerek attığını görebiliyordum. Odağını yanağımdan çekip gözlerime çeviren Savaş, henüz geri çekilmeden açıklamasını yaptı. "Kirpiğin düşmüş."

RÜYALARIMDA | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin