47- Sana Deli Oluyorum

50.8K 3.1K 1.9K
                                    

Elley Duhe - Middle of the Night

İyi okumalar...

"Ayşe'min pastası bile kendisi gibi," diyerek dünyanın en anlamsız iltifatını eden Serkan'a kaşlarımızı kaldırarak baktığımızda Serkan, pastaya öyle bir gömülmüştü ki ona baktığımızı fark etmesi biraz zamanını almıştı. Kafasını kaldırıp ikimize de sırayla baktığında yutkundu. Geri zekâlı, her yerini çikolata yapmıştı.

"Güzel yani. Güzel demek istedim. Sen bir pasta değilsin, Ayşe'm."

"Anladım ben seni." Ayşe, çantasından ıslak mendil çıkararak Serkan'ın yüzünü güzelce temizlediğinde gülmüştüm. Bazen iki sevgiliden çok anne ve çocuk gibi geliyorlardı bana. Serkan, Ayşe'nin saçını öperek onu kolunun altına aldığında ikisi de bakışlarını bana çevirmişti.

"Nasıl da bakıyor, kem gözlü," diye söylendi Serkan. Başını Ayşe'ye çevirdi. "Renkli gözlü insanların daha çok nazarı değermiş, biliyor musun?"

"Kahverengi bir renk değil mi?" Ayşe, kocaman kahverengi gözlerini kırpıştırarak Serkan'a baktığında Serkan'ın içi gitmişti. "Öyle tabii," dedikten sonra onu iyice göğsüne çekti. "Benim için en güzel renk hatta."

"Size nazar değdirmiyordum," diyerek konuyu değiştirdim. İkisinin yanındayken bazen saplığıma ağlayasım geliyordu. Kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım. "Tabii, aranızı yaptıktan sonra bana ihtiyacınız kalmadı. Kim ki Defne zaten?"

"Kankam ya, kızma hemen. Şaka yapıyoruz burada."

İstesem de kızamıyordum zaten, bazen ara sıra bilerek uğraşıyordum ancak o da kafamı dağıtmak içindi. Savaş'ı abimin doğum gününden beri görmemiştim, okul da ara tatile girmişti. En son yaptığım itirafın ardından konuşmuş sayılmazdık ve bu bile dolaylı yoldan reddedildiğimi gösteriyordu.

Aklımda kurduğum şeylerle gecelerimi kendime zehir ediyordum. Bir türlü uyuyamıyordum. Kendimi nasılsa karşılık alma umuduyla açılmadığımı söyleyerek teselli ediyordum. Ona Aylin'in haklı tarafını göstermek için açılmıştım. Belki de itirafımın ardından o da Aylin'in haklı tarafını görmüştü ve...

"Serkan? Sen mi çağırdın?" Ayşe'nin Serkan'a yönelik konuşmasıyla ikisi de arkamda bir noktaya baktıklarında meraklanıp ben de omzumun üzerinden arkama bakmıştım. Ne kadar bakarsam bakayım tanıdık bir yüze rastlamamıştım. Ancak bakmaya devam ederken bir çocukla göz göze gelmiştim.

Yanlış anlaşılacağından korkup bakışlarımı çektim ve önüme döndüm. Bu çocuğu bir yerden gözüm ısırıyordu ama...

"Fırat," diyerek oturduğu yerden ayaklanan Serkan'la nereden hatırladığımı anlamıştım. Tokalaşıp sarıldıklarında masanın yanında ayakta dikiliyor, havadan sudan konuşuyorlardı. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu Serkan.

"Hiç, bir arkadaşla buluşmaya gelmiştim." Bakışlarını yüzümde hissetsem de o tarafa bakmamıştım. "Sen ne yapıyorsun?"

"Kız arkadaşımın doğum günü, onu kutluyorduk."

"Öyle mi? Doğum günün kutlu olsun." Ayşe, teşekkür ederek karşılık verdiğinde Fırat, yeniden konuşmuştu. "Arkadaşım gelene kadar eşlik etmemin bir sakıncası var mı?"

Serkan'ın bakışları anında bana döndü. Ben istemesem bile Serkan, arkadaşlarını kırabilecek türden biri değildi. Benim için bir sakıncası olmadığını gözlerimi kırparak belli ettiğimde Serkan "Yok, geç otur," demişti. Serkan ve Ayşe yan yana oturduğu için Fırat, yanıma oturacaktı.

RÜYALARIMDA | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin