denizin kokusunu içime çekerken yanımdaki güzel kadına baktım. kafasını omzuma koymuş denizin en uçsuz bucaksız yerine bakıyordu. ikimizden de çıt çıkmıyordu, sessizlik güzeldi. hele onunla olan sessizlik bi' ayrı güzeldi. arada bir saçlarını öpüp daha sıkı sarılıyordum sevgilime.
"chaeyoung"
omzumda yatan mina'ya bakıp
"efendim canım"
kafasını omzumdan kaldırıp gözlerime uzun uzun baktı. sonra yavaş yavaş yüzümü inceleyip en son dudaklarıma geldi. yaklaşıp küçük bir öpücük kondurup bana daha da sırnaştı. bu tatlı hallerine gülüp onu daha da kendime çektim.
sonra bir anda"seni seviyorum" dedi.
neden aniden böyle bir şey dediğini anlamadım. sonra bozuntuya vermeden
"ben de seni seviyorum" diyip yine gül kokan saçlarına öpücükler kondurmaya başladım.
saat neredeyse yedi olmuştu, hava karardı kararacaktı. hala bana sarılı halde yatan sevgilimi dürtüp onu o güzel rüyasından uyandırmak zorunda kaldım. uyanınca omzumdan kalkıp etrafa kısık gözleriyle bakmaya başladı. ayağa kalktım ve elimi uzattım.
"hadi evimize gidelim"
hemen elimi tutup ayağa kalktı. üstünü silkeledikten sonra ellerimizi yine birleştirip arabaya doğru gitmeye başladık. kapımı açıp ön koltuğa geçmemi sağladıktan sonra o da sürücü koltuğuna geçip kemerini taktı.
"kemerini takar mısın chaeng?"
kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra kemerimi taktım. bana aferin der edasıyla bir gülücük atıp park ettiği yerden yavaş yavaş çıkmaya başladı. eve doğru giderken bana sahilde uyurken ki gördüğü rüyasını anlatmaya başladı.
rüyasında birlikte bir karavan kiralamışız ve tüm dünyayı gezmeye başlamışız.rüyasını heyecanlı heyecanlı anlatırken gülümseyerek onu izliyordum. anlatmayı bitirdikten sonra "bu rüyayı gerçekleştirmemiz lazım sevgilim" dedi oha ama yavaş mina dedim içimden.
resmen evlilik teklifiydi bu. mina ile 4 aydır çıkmaya başlamıştık ama asla 4 ay gibi gelmiyordu. sanki çok uzun yıllardır birbirimizi tanıyor gibiydik ve bu his çok güzeldi.
bu dediğini biraz düşündükten sonra ona bakarak "kesinlikle" dedim.
eve kadar bu gezi işini konuştuk. gerçekten her şeyi planlamıştı. o anlatırken resmen her şey olmuş gibiydi. arabadan indikten sonra, eve girip taki ben duş almak için banyoya girene kadar devam etmişti. sanırım gerçekten istiyordu. ben de mina'ya asla hayır diyemediğim için kabul edip duşa girdim.
küvette ki sıcak suya kendimi bıraktım. bazen düşünüyorum da ya çok saçma bir durum yüzünden kavga edip ayrılırsak ne olurdu? onsuz ne yapardım bilmiyorum, bilmek dahi istemiyorum. böyle saçma düşünceleri bir kenara atıp saçlarımı yıkamaya başladım.
saçlarımı yıkadıktan sonra duş jelini aldım ve vücuduma sürmeye başlarken bir anda banyonun kapısı açıldı ve içeriye bornozlu bir mina girdi. kalp atışlarım iyice hızlanırken ben daha ne olduğunu anlamadan beni küvete yaslamış ve kucağıma oturmuştu. elimdeki duş jelini alıp kendi eline döktü. sonra boynumdan sürmeye başladı.
ellerimi beline koyup yüzüme çapkın bir sırıtış ekleyip alayla"bu ziyaretinizi neye borçluyum acaba?" dedim
mina sırıtarak omuzlarımı ovalayıp "teklifimi kabul etmenize" diyip omzuma küçük bir öpücük kondurduktan sonra vücuduma jeli sürmeye devam etti.
o göğüslerime inerken gözlerine baktım. göz bebekleri iyice koyulaşmıştı. kucağımda oturan bu güzel kadına baktım. ilk önce vücudunu süzdükten sonra gözlerim dudaklarında takılı kaldı. dayanamayıp onu ensesinden tutup kendime yakınlaştırdıktan sonra öpmeye başladım. o alt dudağımı dudakları arasına alırken ben de aynı işlemi üst dudağına uyguluyordum. sanki birbirimize hiç yakın değilmişiz gibi vücudlarımızı daha da yakınlaştırdı. mina hızlanmaya başlayınca ona ayak uydurmam biraz zor olmuştu. sonunda nefessiz kalıp birbirimiziden ayrıldık. alnını alnıma yaslayıp derin bir nefes verdi. gözleri kapalıyken "chaeyoung" dedi.
"efendim?"
"birazdan haşlanmış tavuklar olarak çıkacağız galiba bu su neden bu kadar sıcak" dedi gülerek.
dediği şeyi daha yeni anlamaya başlamıştım. su gerçekten çok sıcaktı ve anın etkisiyle bunu hiç hissetmemiştim. dediği şeye gülüp suyu kapattım.
uyumlu bornozlarımızla birlikte ikimize ait odaya girdik. aslında çokta uyumlu değildi. onun bornozu penguen şeklinde, benimkisi ise kaplan şeklindeydi. pijamalarımızı giydikten sonra iki kişilik büyük yatağımıza geçtik. sabahki koşuşturmadan sonra haliyle yorulmuştuk. acaba nayeon her şeyi halletmiş midir diye düşünürken mina bana doğru döndü. bir süre gözlerine baktıktan sonra ben de tamamen ona doğru döndüm.
aradaki mesafenin fazla olduğunu anlayınca arayı hemen kapattı. bir süre gözleri dudaklarımda takılı kaldı sonra bi anda üstüme çıkıp dudaklarıma yapıştı. bu ani hareketiyle biraz dona kaldıktan sonra karşılık vermeye başladım. eli pijamanın içine doğru gitmeye başlayınca sırıtarak ellerimi saçlarına geçirip kendime daha da çekince öpüşmeyi derinleştirdim. bu ani hareketimle duraksadıktan sonra yeniden karşılık vermeye başladı.
görünen o ki bu gece uzun sürecekti...
------------
<3