ayaklarında parmak arası terlikler, ellerinde havluları olan kızlar arabadan teker teker inmeye başladı. birlikte geldikleri diğer araba da yanlarında durunca bütün ekip kavurucu güneşin altında bekleyen sahile gelmişlerdi.
''bok gibi park etmişsin chaeyoung.'' jeongyeon sırıtarak chaeyoung'a bakıyordu.
chaeyoung gözlerini devirip yaslandığı arabasından doğrulmuştu. kendisi de bagajdan iki açılabilir sandalye kapıp kızların yerleştiği yere götürdü.
iki şemsiyeden soldakini seçip tam altına sandalyesini yerleştirmişti. büyük siyah güneş gözlüklerini takmış sandalyesinde keyif çatmaya başlayacakken bir el onu kolundan tutup fırlatırcasına denize atmıştı...
-
''eğer..öhm beni bir daha boğmaya-öhm çalışırsan..'' chaeyoung yerde elleriyle kıyıdan çıkmaya çalışırken bir yandan da deniz suyu tükürüyordu.
''alt tarafı şakaydı, ne abarttın be.''
jeongyeon kahkaha atarak yanından geçip gitmişti. chaeyoung da arkasından giderken gözü şezlongda yatan nayeon'a kaymıştı. biraz daha yaklaştıktan sonra ellerini jeongyeon'un sırtına koyup bir hışımla nayeon'un üstünde itmişti.
nayeon'un çığlığı tüm sahili inletirken bu sefer yerine gülerek geçen chaeyoung'du.
sandalyesine oturup geriye yaslanmış, kafasına da geniş hasır şapkasını geçirmişti. derin bir nefes alıp verip denizin hoş sesi kulaklarını doldururken huzura erdiğini hissetmişti, ama onu huzurun da ötesine erdiren başka bir ses daha vardı
''chaeyoung-ie.''
omzularına iki el konmuş, narin sesini duymak ona her şeyden daha iyi gelmişti.
chaeyoung başını geriye atıp mina'ya bakmıştı. ona gülümseyen sevgilisi elinde güneş kremini sallamıştı. chaeyoung ne yapması gerektiğini anlamış, bir süre oturduğu yerden yanındaki şezlonga yatan mina'yı izlemişti.
mina yüz üstü yatmış, chaeyoung'u bekliyordu. chaeyoung havaya bir iki kıkırtı bıraktıktan sonra kalkmış, mina'nın yanındaki boşluğa oturmuştu.
eline bolca sıktıktan sonra mina'nın ensine yaklaştı.
aniden küçük bir öpücük kondurup geri çekildikten sonra yavaş adımlarla sürmeye başladı. bu ani dudakları beklemeyen mina'nın şaşırmış olduğu gerginleşen vücudundan belli oluyordu.
chaeyoung, sürmeden önce her yeri öptüğünden emin oluyordu. omzunu da öptükten sonra kremle iyice ovalamıştı. omurgasını takip ediyor, tek tek sıcak dudaklar mina'nın tenine işliyordu. mina güneş yüzünden mi yoksa başka bir şeyden mi ne, fazlaca yandığını hissediyordu.
bu sefer belindeki öpücükler onu daha da zor duruma sokmaya başlamıştı. sırtı yay gibi gerilmiş, derin nefesler alıp veriyordu. bacaklarını kavrayan ince eller ona ne yaşadığını şaşırtıyordu.
''bitti, şimdi önüne dönebilirsin.''
duymasıyla ellerini şezlongun iki yanına koyup kalmıştı. şezlongda oturur pozisyona geldi. üstüne üstüne gelen sevgilisini kolundan tutup kucağına oturttu. asıl amacı kreme yaklaşmak olan chaeyoung şaşırsa da, şikayet etmemişti.
mina'nın bakışları baygındı, tek odak noktası vücudunu ele geçiren o dudaklardı. sıcaklık chaeyoung'un da bedenini kasırıp kavururken mina'dan önce davranmış, dudaklarına yapışmıştı.
mina'nın gözleri yukarıya doğru kayıp kapanmıştı. her seferinde üst dudağını emmesi ona büyük bir zevk veriyordu.
chaeyoung'un elleri yanaklarına gitmiş kendine daha çok çekerken, aşağısı da haraketliydi. chaeyoung mina'yı o kadar hararetli öpüyordu ki, her emişinde kendini mina'ya daha hızlı itiyor, kalçasını daha çok oynatıyordu.
mina yetişmekte zorlanıyordu. eğer chaeyoung biraz daha haraket ederse inleme istediğini tutamayacaktı. ellerini chaeyoung'un siyah şortunun üstünden kalçasına koyup sert bir şekilde durdurmuştu.
biraz daha öpüştükten sonra nefes nefese ayrıldılar. alınlarını birbirlerine yaşlamışlardı.
mina nefes nefese söylendi ''bunun intikamı ağır olur son chaeyoung.''
chaeyoung gülümsemişti, mina'yı bu hâle getirmek hoşuna gitmişti belli ki.
mina geri çekilip solundaki kreme uzanıp işaret parmağına biraz almıştı.
hâlâ kucağında, onu izleyen chaeyoung'un burnuna parmağını yaklaştırıp dokundurmuştu. chaeyoung burnunun ucundaki kreme bakmış, gülümsemişti.
mina burnunun ucundaki güneş kremiyle tatlı tatlı duran sevgilisi yüzünden gülümsemiş, dayanamayıp hızlıca yaklaşıp bir öpücük daha çalmıştı. sonra parmağında kalanları da yanağına sürüp eliyle yaymaya başlamıştı.
birlikte baş başa eğlenirken diplerinden gelen bir ses dikkatlerini dağıtmaya yetmişti ''hadi voleybol!''
-
''ya chaeyoung, biraz daha sadece mina'ya atmaya devam edersen seni balıklara yem ederim.''
chaeyoung jihyo'nun kızgın sesini duyduktan sonra alaycı bir şekilde kahkaha atmış, gelen topu yine karşı takımdaki mina'ya atmıştı. asla sayı almak için atak yapmıyor, sadece sevgilisine atıyordu.
''yirmi dörde, iki. set sayısı!''
yanda duran dahyun skoru söyleyince iki puanlı takım daha çok panik yapmaya başlamıştı, ama chaeyoung hariç. o sadece aşık aşık sevgilisine top atarken takımındaki nayeon sürekli jihyo'nun toplarına atlayarak sayı kaybettiyor, tzuyu yanına düşen topa vurmaya bile üşeniyordu.
yanımızdan geçerken gözlüğünü takmış, havlusunu da omzuna atmış jihyo'nun dibinde ''koymuşum!'' diye bağırmıştı.
herkes bu hırslanan ikiliden, bir de yapış yapış gezen mina chaeyoung ikilisinden bıkmıştı. sana bile dahyun'a bu kadar yapışmıyordu.
mina filenin altından geçip chaeyoung'a kocaman sarılmıştı. chaeoyoung da kollarını sevgilisinin beline dolayıp sıkıca sarılmıştı.
güneş batarken etrafa yaydığı turuncu ışınları masmavi denize yansımıştı. dokuz kız denizin kenarında ellerine terliklerini almış, kıyı boyu yürüyorlardı.
jeongyeon naeyon'un omzuna kolunu atmış en önde, arkalarındaki jihyo momo ile uğraşıyor, sana dahyun ile tzuyu'e gülerek bir şeyler anlatıyor; mina ile chaeyoung da el ele tutuşmuş en arkada yürüyorlardı.
aralarında sessizlik olmasına rağmen hiç rahatsız değillerdi, çıplak ayaklarıyla kumları eziyorlardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
