"buyrun."
kasiyer parayı alıp "iyi günler efendim."
chaeyoung iki büyük poşedi kaldırıp açık olan kapıdan dışarı çıktı. hemen marketin önüne parkettiği jeepinin açık bagajına poşetleri gelişi güzel bırakıp sürücü koltuğunun kapısını açtı.
mina, önde chaeyoung'un üstüne örttüğü penguenli battaniyesiyle mışıl mışıl uyuyordu.
chaeyoung elini uzatıp eşinin gözünün önüne gelen bir iki tutam saçını kulağının arkasına aldı, sonra yanağını baş parmağıyla okşayıp önüne döndü.
vitesi atıp geri geri gelerek park ettiği yerden çıktı.
gün batımı başlamış, etrafı turuncular sararken radyodan hoş bir keman sesi yükseliyordu. mina gözlerini kırpıştırdı. çenesine kadar çektiği battaniyesini biraz indirmiş aylak aylak etrafına bakıyordu. chaeyoung yola odaklanmış bir eli direksiyonda, diğer eli alnında yapacağı işleri düşünüyordu. mina yavaşça dikleşip oturur pozisyona geldi, sevdiği kadına baktı.
onu fark eden chaeyoung gülümsemiş "günaydın minari." radyodan kemanın sesini biraz kısmıştı. mina'nın uykusu hâlâ açılmamış, gözleri kısıktı
"daha gelmedik mi?"
chaeyoung kafasını iki yana sallamış "daha yarım saat yolumuz var." dikiz aynasından esneyen sevgilisine bakıp "rüyana kaldığın yerden devam edebilirsin."
mina etrafa boş boş bakmayı kesip geri koltuğuna yaslanırken chaeyoung "rüyanda beni gör." göz kırpıp gülümsemişti.
mina örtüsünü üstüne çekerken "..zaten seni görmüştüm." gibi duyulmayan bir takım cümleler söyledikten sonra chaeyounglu rüyalarına geri dönmüştü.
-
son çiviyi de çaktıktan sonra bir iki geri adım atıp tamamlanan duvara baktı. birlikte yaptıkları ahşap kulübenin bir duvarı bitmişti.
elini alnına götürüp terini sildi. farklı aletlerin olduğu kemerine çekicini yerleştirip içinde olduğu tahta kareden çıktı. ellerini beline koyup manzaraya baktı, sonra da derin bir nefes aldı. texas'ın yeşil sakin çayırlarından bir arsa satın almış, kendi mink evlerini birlikte yapıyorlardı.
chaeyoung mutluydu, kore sokaklarında bir rastlantı sonucu tanıştığı bu güzel kadınla yedi sene önce hayatlarını birleştirmişlerdi. birlikte oldukları bunca zaman boyunca pek çok ülke gezmiş, yaşamlarının en güzel anlarını birlikte geçirmişlerdi.
beline dolanan kollarla düşüncelerini bir kenara bıraktı.
mina hafif azarlar tonda "tembellik mi yapıyorsun chaeyoung-shi?" sonra sarı saçlanın yanağına bir öpücük kondurdu. chaeyoung da mina gibi konuştu ''kocaman bir duvar bitirdim.'' mina'nın kolları hâlâ belindeyken ona doğru dönmüş ve kollarını ondan biraz uzun olan sevgilisinin boynuna atmıştı. mina yaklaşıp bir öpücük kondurmuş sonra da ''bir şeyler mi yesek?''
chaeyoung pişkince sırıtmış, düşünür gibi yapıp ''hmm olabilir,'' mina'nın dudaklarına bakıp ''seni yesem olur mu?'' chaeyoung gözlerini kapatıp dudaklarını büzmüş bir vaziyette mina'ya doğru yaklaşırken mina gülerek anında kollarını chaeyoung'un belinden çekip arabaya doğru koşmaya başlamıştı.
chaeyoung afallamış, ondan uzaklaşan mina'ya bakıyordu. en sonunda harakete geçmiş sırıtarak arabaya gitmeye başlamıştı.
işin sonunda aç kalacak gibilerdi.
-
karanlık çökmüş, gökyüzü lacivert rengini bürünmüş yıldızlar da ay ile birlikte geceyi süslüyordu. büyük arabalarının açık kasa bagajına bir örtü iki de yastık atmışlardı. oturmuş arada görünen ateş böceklerini sayıp, evleri hakkında konuşuyorlardı, daha çok chaeyoung konuşuyordu.