4. Bölüm : Brownie

1K 126 48
                                    

Elindeki tabağa kısa bir bakış atıp gergince bir iç çekti. Bu konuda hala emin değildi. Sonuçta o da diğerleri gibi fanıydı ve fanı olarak kalmalıydı. Zaten şirkette sürekli gözler üstündeydi. Bunun yükünü almayı kabul ediyor muydu gerçekten?

  Fazla düşünmenin zararları, diye geçirdi içinden. Derin nefesler verip zihnini boşaltmaya çalıştı. Sonunda cesaretini toplayabildiğinde zile bastı ve bir kaç adım geriye çekildi.

  Diğer yandan Seungmin profesyonellerin önerisi ile koleksiyonda bir kaç değişiklik yapmaya başlamıştı. Hepsinin önerisi o kadar alışılmış şeylerdi ki sinirlenmeden edemiyordu.

  Kapının çalması ile oflayarak sandalyesinden kalkmış ve gözlüğünü çıkarma gereği duymadan kapıya ilerlemişti. Deliğe bakıp kim olduğunu ögrenmeye çalıştı. Bu ara bu yere çok fazla sasaeng gelmeye başlamıştı. Koleksiyon sinirini bozmuyormuş gibi bu sasaengler de onun sabrını zorluyordu.

  Fakat beklediği şeyden tamamen uzak bir yüzü görmüştü kapıda. Elinde brownie tabağı ile bir adet Hwang Hyunjin duruyordu kapısının önünde. Acele ile kapıyı açtı. O an nasıl gözüktüğünü bile bilmediği için pişman olmuştu.

  Garip sessizliği Hyunjin bozdu. "Selam." Bunu derken tam Seungmin'in gözlerinin içine bakıyordu. Her hali ile tatlı olan bu çocuk, hafif dağınık saçları ve gözlükleri ile çok fazla çekici gözüküyordu.

  "Selam." Diye karşılık verdi Seungmin. Ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Sahi bu çocuk neden hep çat kapı geliyordu?

  Ellerini saçlarının arasına daldırıp karıştırdı Hyunjin. Seungmin'in gözleri hemen oraya kaymıştı. Çok güzeldi saçları, ipek gibiydi. "Şey, Yongbok brownie yapmıştı. Ben de sana da getireyim dedim."

  Uzatılan tabağı eline alıp gözlerini parlattı Seungmin. Bu hayatındaki en güzel anlardan biri olabilirdi. "Vay canına... Felix'in brownielerinden tadabileceğimi hiç düşünmemiştim. Çok teşekkür ederim."

  Seungmin'in yüzündeki gülümseme Hyunjin'i de mutlu etmişti. "Bir şey değil."

  İrislerini brownielerden çekip Hyunjin'e yöneltti Seungmin. Hyunjin'in öylece yüzüne baktığını görünce utanmıştı. "Uhm... Bana gelmek ister misin? Yani evime."

  "Ah, şey..." Reddetmeyi düsünüyordu Hyunjin. Yeterince sınırları zorlamıştı zaten.

  Bu sırada konuşmasını engeleyen kapı sesi ile ikisi de o tarafa döndü. Minho evi kitlerken "Hyunjin!" Demiş sonra da Seungmin'i fark etmişti. "Oh, merhaba." Dedi zoraki bir gülümseme ile. Seungmin'den bir eğilme kazandığında geri Hyunjin'e döndü. "Biz acil şirkete gidiyoruz. Yeni bir program mı varmış neymiş."

  "Ben?" Diye sordu merakla Hyunjin.

  Felix'in yüzünde üzgün bir ifade belirmiş ve "Hyunjin'in gelmesine gerek yok dediler." Diye mırıldanmıştı. Bu hem Hyunjin'in hem de Seungmin'in üzülmesine neden olmuştu.

  Üzüntüsünü belli etmemeye çalışarak gözlerini devirdi Hyunjin. "Harika. Grupta yokmuşum gibi davranıyorlar."

  Felix elini Hyunjin'in omzuna koymuş, göz kırpıp gülümsemişti. "Dostum, emin ol toplantıdan çıktıktan sonra her şeyi bileceksin."

  Felix'in ayrı bir gücünün olduğunu düşündü Seungmin. Kesinlikle ekranda göründüğünden daha güzel bir gülümsemesi vardı. Mutluluk aşısı diye geçirdi içinden.

  Fakat bu aşı Hyunjin'e etki etmemiş gibi duruyordu. Yüzü asık bir şekilde "Orada olmak var, telefondan öğrenmek var." Diye söylendi.

  Gömleğinin bileğini düzeltirken gözlerini devirdi Minho. Lider olduğundan beri en çok uğraştığı şey Hyunjin'in moraliydi. Üstündeki on kat stresin üstüne Hyunjin gelince bazen fark etmeden onu kırabiliyordu. Kafasındakileri savurup konuştu. "Kendini boş yere üzüyorsun. Bir yerden ayrıldığın yok. Ne olursa olsun Danceracha üç kişilik bir grup."

Wish You Back °Hyunmin°✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin