Kapalı gözlerini zar zor açarak uyanan Hyunjin gözlerini bir kere ovuşturup etrafa göz gezdirdi. Duvarlara asılmış eskiz sayfalarından hatırlamıştı Seungmin'in evinde olduğunu. Sarılırken uyuya kaldıklarını hatırlıyordu ama şimdi Seungmin yoktu.
Komidinin üstünde gördüğü telefonunu eline aldı ve kısaca bildirimlerine göz gezdirdi. Felix'ten ve Chan'dan bir kaç arama almıştı. Bir de mesajlar vardı tabi. Yine Felix ve Chan'dan gelmişti mesajlar. En altta ise Seungmin vardı. Kıyafetler için oluşturdukları gruba yazmıştı.
Seungmin
Çabuk toparlanın ve benim evime gelin
Şahane bir kahvaltı hazırlıyorum
Hem üçüncü tur için de konuşmuş oluruz
Sayılı zaman cabuk gecer sonuçta beklemeden hazırlanalım ki ben de kıyafetlerinizi yapabileyimHenüz bir cevap gelmemişti kimseden. Telefonunu kitleyip yataktan kalkarken lavaboda yüzünü yıkamış ve mutfağa ilerlemişti. Seungmin'in özenerek hazırladığı masaya bakarken ister istemez şaşırmıştı. Daha dün ağlayarak uyuyan biri için fazla enerjik bir giriş gibi duruyordu onun için.
Buzdolabını kapatıp elindeki reçellerle masaya yaklaşırken Hyunjin'i fark etti Seungmin. Şişmiş gözlerine rağmen yüzüne neşeli bir gülümseme yerleştirip "Günaydın!" Diyerek şaşkın irislerin ona dönmesini sağladı.
"Günaydın?" Dedi sorarcasına Hyunjin. O ağlamadan sonra bu kadar çabuk toplanabileceğini beklemiyordu asla.
Reçelleri güzelce masaya yerleştirdikten sonra gülümsemesini silmeden "Rahat uyuyabildin mi? Seni rahatsız etmedim değil mi?" Diye sordu hızlıca Seungmin.
Şöyle bir düşününce uzun süredir gördüğü kabusları bu gece görmemişti Hyunjin. Bilinç altı neredeyse berbat olsa da Seungmin'in sarılışı bunu aşmış gibiydi. "Gayet rahattı. Benden önce kalktığını bile fark etmedim." Dedi kendinden emin bir şekilde.
Bunun üzerine küçük bir şekilde kıkırdadı Seungmin. "Uyukun ağır olmasaydı büyük ihtimalle cebelleşmelerime uyanırdın." Diyerek Hyunjin'i de güldürmeye çalıştı. İstediğine de ulaşmıştı. Hyunjin'in yüzünde tebessüm oluştuktan sonra o tebessüm minik bir kahkahaya dönmüştü.
Tekrar bakışlarını masaya çevirdiğinde gülümsemesi söndü Hyunjin'in. "Bu kadar hazırlık... Biraz fazla değil mi? Diğerlerinin geleceğini pek sanmıyorum." Dedi endişeyle. Diğerleri gelmeyeceği için değil de Seungmin'in buna üzülme ihtimali olduğu için korkuyordu. O zaten üyelerinin birbirine tahammül edememesine alışmıştı.
"Merak etme, gelecekler. En azından bir kısmına güvenim tam." Dedi Seungmin emin bir şekilde. Bu sırada zilin çalmasıyla da göz kırpıp kapıya ilerledi.
Kapıyı aralar aralamaz kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. İki kişi vardı karşısında. Bu kombinasyona şaşırması da kaçınılmaz bir şeydi. Chan sanki dün hiçbir şey olmamış gibi kocaman gülümserken, Jeongin'in yüzü kıpkırmızıydı. "Hoşgeldiniz?" Dedi sorarcasın Seungmin.
"Hoşbulduk." Diyerek içeriye girdi Chan. Neşesi bol gibiydi.
Arkasından Jeongin de girerken arkadaşının yüzündeki garip ifadeyi fark edip kaşlarını çatmış ve "Tek kelime bile edersen seni öldürürüm." Diye söylenmişti. Bunun üzerine ağzına görünmez bir fermuar çekti Seungmin. Şimdi sorguya çekemeyeceğini zaten biliyordu.
Bir kaç dakikanın sonunda Changbin ve Felix de gelmiş, masaya yerleşmişlerdi. Her ne kadar Minho ve Jisung'un gelmeyeceğini bilse de onlar için de bir tabak koymuştu Seungmin. Bu diğerlerinin bir şeyleri daha iyi anlaması içindi aslında. Az sonra anlayacaklardı zaten.
"Nasılsınız? Toparlandınız mı?" Diye bir soru attı ortaya Seungmin.
Changbin baygın irislerini karşısındaki boş sandalyeden çekip Suengmin'e yöneltirken "Toparlanmış gibi mi duruyoruz?" Dedi imayla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wish You Back °Hyunmin°✓
FanfictionModa tasarımcısı Seungmin aylardır görmediği idolünü merak ediyordu.