Kurtadam

373 22 0
                                    

Yasak ormana vardık. Luna nereden çıkardığını anlamadığım bir şekilde kanlı bir et parçası çıkardı.

Luna:
- Gelin buraya... Einsh! Frank! Neredesiniz?

Yavaş yavaş birşeyler kıpırdanmaya başladı. Ama- ama ben testralleri görüyordum. Harry Cedric'in ölümünden sonra görebilmişti ancak. Ama Harry'nin gözleri bozuktu. Yani ben annemin ölümünü net bir şekilde gördüm.

O sırada çalılardan bir ses geldi. Luna da benim gibi sese dikkat kesilmişti. Bir anda önümüzde bir canlı belirdi. O canlı...
Bir kurtadamdı. Çığlık attım, Luna da benimle aynı anda attı.

Koşmaya başladık. Nefes alış verişlerimiz gittikçe sıklaşırken korkuyla son gücümüzle arkamıza bakmadan koşuyorduk. Sonunda ikimizin de nefesleri tükendiğinde Luna'yı çekip bir ağacın arkasına sinmemizi sağladım. Kendime hayalbozan büyüsü yaptım, sonra Luna'ya.

Ellie:
- Kaybolduk. O etler hâlâ yanında mı?

Luna:
- Ama o kurtadamı buraya çekmez mi?

Ellie:
- Başka çaremiz yok. Ya ölümümüzü erken zamana çekeceğiz, ya da buradan kurtulacağız.

Luna et parçasını çıkardı. İkimiz de korkuyla bekliyorduk. Kıpırtı sesi duyulunca eti Luna'nın elinden çekip yaklaşık 3 metre önümüze attım.

Çalılıklardan testral çıkınca yavaşça ama olabildiğince çabuk şekilde sırtına bindik. Luna öndeydi. Testralin kulağına "Kara göl yanı" diye fısıldadı.  Testral hızla hareket edince testralin gövdesine tutunduk. Yaklaşık 15 saniyede kara gölün yanındaydık. Kendimizi hemen çimlere attık.

Luna:
- Burada hâlâ bu kadar çok durmamalıyız.

Onu bırakıp Hogwarts'a koşmaya başladım.

Luna:
- Nereye!!

Ona cevap vermeden koşmaya devam ettim. McGonagall'ın odasına doğru nefes nefese koşuyordum. Dahademinki kurtadamla olan olay umrumda bile değildi. Sadece bir şeyi öğrenmek istiyorum.

McGonagall'ın odasına kapıyı vurmadan girdim. Kafasını yazı yazdığı kağıttan kaldırıp bana baktı.

Ellie:
- Remus, nerede?

McGonagall:
- Dolunay yüzünden izinli.

Ellie:
- Ama tam olarak nerede?

McGonagall:
- Sizin evinizde.

Ellie:
- Tamam. Profesör, ormanda kurtadam var. Luna ve ben kendimizi zor kurtardık. Görüşürüz.

Hemen şöminenin yanına gidip uçuç tozu aldım. Şöminenin altına girip uçuç tozunu karşıya doğru tuttum.

Ellie:
- Çapulcu malikanesi!

Zaman ve mekan kavramı benim için 10 saniyeliğine durdu. Herşey çok hızlı hareket ediyordu. Bazı şöminelerin önünden geçerkenki konuşmalar çok hızlı bir şekilde kayboluyordu.
En sonunda salondaki şöminemizden çıktım.
Hemen Remus'un odasının kapısına vurmaya başladım. Ses yoktu. Sirius'un odasına vurup bağırmaya başladım.

Ellie:
- SİRİUS, REMUS NEREDESİNİZ??!! AYLAK, PATİAYAK SES VERİN!!

O sırada kapı sesi duymakla bağırmayı hemen kesip dikkat kesildim.

?:
- Bugün 3 kere o Sümsükus'un yaptığı o iksiri içmen iyi olmuş. Birkaç acı haricinde dönüşüm bile geçirmedin!

???:
- Evet, ama yine de keşke bugün dersime sen girseydin..

?:
- Seni yalnız mı bırakacaktım, asla!!

Yukarıdan hızlıca inip onlara doğru koştum. Tam Remus'a sarılıyorum ki...

Remus:
- DOKUNMA!!

Ellie:
- Aylak, neden?

Remus:
- Ne olur ne olmaz. Sen neden buradasın?

Ellie:
- Şey... Boşverin!

Gözlerimi kaçırıp duruyordum. Bu Sirius'un dikkatini çekmiş olacak ki tek kaşını kaldırıp bana bakmaya başladı.

Ellie:
- Yarın Hogwarts'a gelin, size anlatayım. Tamam mı?

Remus / Sirius:
- Tamam!

Ellie:
- Eh, o zaman... Görüşürüz!!

Remus / Sirius:
- Görüşürüz!

Uçuç tozunu alıp Hogwarts dedim. Gelişteki gibi geri döndüm.
Karşımda McGonagall duruyordu.

McGonagall:
- Kurtadamı bulamadık. Dikkatli olun. Özellikle Harry ve sen, tamam mı?

Ellie:
- Tamam Profesör.

Oradan çıktım ve Slytherin Ortak Salonu'na gittim.
Bizim grup şöminenin önünde oturuyordu. Ama Crabbe ve Goyle yoktu.

Ellie:
- Neler oldu inanamazsınız...

◍◍◍◍◍◍

Herşeyi anlatmıştım. Pansy kurtadamlı yerlerde her saniye çığlık atarak tüm Slytherin'lerin dikkatini çekmemizi sağlamıştı. Draco oldukça endişeli duruyordu. Theodore ve Blaise şaşkın şaşkın bakıyorlardı.

Draco:
- Kesinlikle kurtadama yakalanmadın değil mi?

Ellie:
- Evet. Ama yüreğim ağzımdaydı. Birde ya Re-

Pansy:
- Re?

Ellie:
- Kimse, kimse değil.

Theodore:
- Bizden birşey saklamana gerek yok.

Ellie:
- Belki başka bir gün... Anlatırım...

O sırada yanıma Adrian geldi.

Adrian:
- Dolaşalım mı?

Pansy gözleriyle git işareti yapınca ona dönerek konuştum.

Ellie:
- Olur.

Elini uzatıp koltuktan kalkmamı sağladı. Ama sonra elimi de bırakmadı.

Adrian:
- Karagölün oraya gidelim.

Merhaba, bayanlar baylar! Gerçi, bay var mı bilmiyorum ama... 603 kelime!! Okulumuz kavak yelleri olmuş, birini sevmeyen tek aklı başında insan ben kaldım okulda. Neyse, görüşürüz aşk kuşlarımmm!!
♡♡♡♡♡♡

Ellie Diana Potter ♡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin