Taehyung
Ertesi gün sabah erkenden yurttan çıkmış, Yoonginin evinin yolunu tutmuştum. Ona ne diyeceğimi, nasıl bir konuşma yaşanacağını bilmiyordum. Tek bildiğim bana kızgın olduğuydu.
Evinin önüne geldiğimde, Jungkooka geldiğime dair mesaj atıp beklemeye başladım. 3 dakika sonra geldiğinde, "Ne yapıyor? Hala çok kızgın mı?" Diye sordum. Yüzüme sinirli bakışlarını atıp "sence? Tabii ki de sinirli. Yaptığın çok hoş bir şeymiş gibi birde buraya gelmişsin"
Biraz daha burada durursam, küçük veletin ağzını burnunu kıracaktım. Kendisinden büyüklerle nasıl konuşacağını bilmiyordu hiç. "Jungkook zaten sinirliyim, gerginim. Bir de seninle uğraşmayayım. Şimdi sen yurda dön"
Bir şey demeden, arabaya bindiğinde şaşırmıştım. Çünkü bu kadar erken pes etmesini beklemiyordum. Çokta umursamadan, açık kapıdan içeri girdim. Anında yüzüme vuran kendine has kokusuyla içimi huzur kapladı yeniden. Adımlarımı odasına doğru atmaya başladım.
Kapıyı tıklatmadan direkt açtığımda, karşımda bornozla duruyordu. Gelmemi beklemediği her halinden belliydi. "S-sen.. senin ne işin var burada? Yine saçma sapan konuşup sinirimi altüst etmeye mi geldin?"
Resmen gözleri ateş saçıyordu minik kedimin. Dediklerine çok takılmadan gidip yatağına oturdum. O ise hala anlamaz gözlerle bana bakıyordu. "Dün öyle çekip gidince, arkandan gelmedim. Çünkü sinirliydin. Ama bugün-"
"Hala sinirliyim. Ve o lafları ettikten sonra arkamdan gelmenle hiç bir şey düzelmiyor, Kim Taehyung!" Sinirle bağırıp çağırıyor, oda da dört dönüyordu. Ben sadece oturmuş, sakinleşmesini bekliyordum.
Böyle oturarak bir şey elde edemeyeceğimi gördüğümde, ayağa kalkıp bir hışımla kolundan tutup kendime çektim. Zaten minicik olan bedeni kollarımın arasında kaybolmuştu.
Başını kaldırıp yüzüme bakarken o kadar cezbedici görünüyordu ki, dayanamadım ve öptüm narin dudaklarından. Nefes bile almadan yapacağım ikinci hamleyi bekliyordu sanki.
Ben ise bir şey yapmadan geri çekildim. Şimdi de alınlarımız bir birine değiyordu. "Benim seni sevmediğimi, sadece bedenini arzuladığımı düşünüyorsan yanılıyorsun. Ben senin her şeyini arzuluyorum. Kalbini, mantığını, saflığını, kalbinin temizliğini, kısacası seni arzuluyorum, Min Yoongi"
Dudağına hafif bir öpücük daha kondurduktan sonra " Ve gerekirse, senin minik ellerini ellerime ömürlük hapsederim. Kimse de umrumda olmaz. Ama ben senin üzülmeni istemediğim için öyle söyledim. Galiba fazla sert konuşmuşum" Son söylediğimle dudaklarının kenarı kıvrıldı.
Yeniden dudaklarımız buluşmadan önce "Seni seviyorum, Yoon" dedim.
"Seni seviyorum, Tae"
Ahdhwjshwjd bu bölüm smut olacaktı aq yaaaa yine romantizme bağladım.
Dur sonraki bölüm yapacağım 🥺🍷