Taehyung
Jimin fotoğrafı gösterdikten sonra, jungkookun arkasından bende çıkmıştım evden. Aklımı kaybedecek gibi hissediyordum. Onu öptüğüm an fotoğrafımız çekilmiş ve sosyal medyaya atılmıştı.
O şerefsizi bulduğum an ümüğünü sıkacaktım..
Arabaya binip şoföre ilerlemesini söylerken, bir taraftan da Jungkooka mesaj atıyordum.
Taehyung: Jk, her neredeysen söyle. Geliyorum yoldayım.
Mesajın üzerinden 5 dakika geçtikten sonra,
Jk: Sen geri eve git ben onu getirip geleceğim. Boş yere gelmene gerek yok,hyung.
Taehyung: Aslında haklısın. Jungkook ne olursa olsun, o şerefsizi bana getiriyorsun tamam mı?
Jk: Tamam Hyung, merak etme.
Bir anlık sinirle çıktığım eve geri dönüyordum şimdi de. İnsanların ne düşündüğü çokta umrumda değildi. Ama yoongi olanları kaldıramazdı biliyordum.
Arabadan inip, daha sakin bir şekilde kapıya doğru ilerledim. Derin nefes alıp kapıyı açtığımda, Koridordan bana doğru koşan Yoongiyi görmemle kollarımı açmam bir oldu.
Anında kollarımın arasına girip, burnunu çekmeye başladı. Başımı kaldırdığımda, Jin ve Hoseok hyungun bize baktığını gördüm. Daha fazla kapının önünde dayanmayıp, Yoongiyi kucağıma aldım.
Biz merdivenleri çıkarken, arkadan Jimin "Jungkookla konuştun mu?" diye sordu. Arkaya dönmeden "Onu bulup gelecekmiş, ve ben birazdan inerim aşağı konuşuruz bu konuyu" ses çıkmadığında, bende bir şey demeden kucağımda sesini bile çıkarmadan ağlayan bebeğimle odamıza çıktım.
Yatağın baş ucuna oturup Yoongiyi de yan tarafıma yatırdığımda, hızlıca koluma sarılmıştı. Eğilip kafasını öptüm. "Böyle olsun istememiştim. Ben kendimiz söyleyelim istiyordum, Taehyung."
Görmeyeceğini bilsem de kafamı salladım. O an ne diyeceğimi bilememiştim. O sessizliğimi farketmiş olacak ki, kafasını kaldırıp sulu gözlerle yüzüme baktı. Ağladığı için dudakları şişmiş, gözlerinin içi kızarmıştı.
Beline uzanıp göğsüme doğru çektiğimde, hiç itiraz etmedi. "Bakma yüzüme öyle. Ben sana en başından söylemiştim. İnsanların ne düşündüğü umrumda değil. Ama senin umrunda. Ve senden tek isteğim, bu olayların üstü örtülene kadar sosyal medya kullanmaman"
Söylediğim sözlerden sonra, daha sıkı sarılıp "Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, Sevgilim. Buradan dönmeyeceğiz değil mi? Yani ilişkimizin arkasında duracağız, değil mi?" Sonlara doğru sesi kısılmıştı.
Gülümsedim. Çünkü korkuyordu. Benim onu yarı yolda bırakmamdan korkuyordu. Ve korkmasını istemiyordum.
Yeniden saçlarına öpücük kondurup "Benim güzel sevgilim, ilişkimizin arkasında duracağız, ve herkese doğruyu söyleyeceğiz ama şimdilik ortalık biraz durulsun" Kafasını salladığında, saçını okşadım.
23:45
Yoongi uyuduktan sonra, yavaşça yataktan kalkıp aşağı indim. Salona geçtiğimde, herkesin burada olduğunu gördüm. Hoseok hyung ve Jin hyung ikili koltukta oturuyor, Jiminle Jungkookta yerde oturuyordu. Namjoon hyung mutfaktan yeni çıkmıştı. Bende gidip kendimi koltuğun diğer köşesine attığımda, tüm gözler bana dönmüştü.
"Uyudu mu?" Kafamı sallayıp Jungkooka döndüm. "Hani bana gerek yoktu? Hani bulup getirecektin?" diye sorduğumda "bulmadığımı nereden biliyorsun? Ben akılsız mıyım Hyungumun olduğu eve getireyim onu?" Lafını bitirdikten sonra ayağa kalktığında, bende ayağa kalktım.
Tam ikimiz de salondan çıkacakken, Namjoon hyung "Taehyung, gitmeden önce şu konuyu konuşalım. Bir an önce konuyu açıklığa kavuşturmamız gerek"
Dediklerinin haklılığıyla kalktığım gibi geri oturdum. Ellerimi önümde birleştirip "Hyung, ben Yoonginin şu an açıklama yapacak durumda olduğunu düşünmüyorum. Biz eğer bugün ya da yarın canlı açarsak, insanlar daha çok saldırırlar ve Yoongi bunu kaldıramaz.
Bize iki günlük zaman ver. O zamana kadar kendimizi toparlayalım" Jin hyung da dediklerime arka çıktığında, Hoseok hyung " Peki siz, açıklayacak mısınız?" Diye sorduğunda gülümseyip kafamı salladım.
Jimin arkadan bana sarıldığında, elimi atıp ellerimizi birleştirdim.
Biraz daha oturursam, duygusal evreye geçiş yapacağımızı anladığımda hemen kalkıp Jungkookla dışarı çıktık. Jimin de arkamızdan geliyordu.
"Jimin ah, ara sıra çıkıp bakarsın ne yapıyor diye tamam mı? Ha bi de, beni sorarsa Jungkookla hava almaya çıktığımızı söyle. Ne derse desin inkar et olur mu?"
"Tamam, Tae sshi. Merak etme, ama siz de çok geçe kalmayın"
Ben kafamı sallayıp arabaya doğru ilerlediğimde, Jungkook Jimine sarılıp arkamdan gelmeye başladı.
"Hyung, kendini kaybetme olur mu? Sonra senin hesabını veremem ben"
Belli belirsiz kafamı sallayıp, şoförden anahtarı aldığım gibi arabaya bindim. Jungkook da diğer tarafa bindiğinde, arabayı çalıştırdım.
Dediğim gibi ümüğünü sıkacaktım.
Beynim durdu sanki ahduehdakgdakdh hep finale yaklaştığımda ilham perilerim kaçıp gidiyor.
Son 2 bölüm....
Yazarınız kaçaarrrr muaah <3