• summer walker/i'll kill you"i've been waiting so long for a love like this
it's a feeling so strong, i don't wanna resist."Akşam vakti çöktüğünde şehrin göz alıcı ışıkları tüm caddeleri, gökyüzüne dek aydınlatıyordu. Gökdelenler tamamen kırmızıyla donatılmıştı, kapıları seçkin misafirlere açık olan otelin girişinden itibaren tüm binanın içi de ışıklandırmalarla doluydu. Otelin önünde birbirinden karizmatik iki erkek son model bir bugattiden indiğinde çevredeki herkesin gözleri onlardaydı; fit smokinler, özenle yapılmış saçlar, üzerlerinden yükselen pahalı parfüm kokularıyla kadınlar için harika bir av gözükseler de, ikili dip dibe yürürken bir anda el ele tutuşmalarıyla görenlere karşı sevgili olduklarını açıkça belli ettikleri için geride kalanları iç geçirmeler içerisinde bırakmakla yetindiler. Bir de buna ek, Jeon Jeongguk'un sırıtan suratı uyarı niyetineydi, elini tuttuğu adamın çevresine bakmadan yalnızca kendisine odaklanmış olması onu tatmin ediyordu. Kim Namjoon onun sevgilisiydi, bundan çokça memnundu.
Otelin kapılarından içeri girer girmez Jeongguk'un alışkınlığı dolayısıyla yalnızca partinin salonuna varmak için aceleci adımlara yöneltse de aksine Namjoon etrafı seyrederek, düzenlenmiş etkinliğin bu denli paraya değip değmediğini sorgulayarak ve ardından bu kadar zenginliğin nereden geldiğinin merakıyla yürüyordu. Holde yalnızca birbirleriyle konuşan birkaç smokinli, misafirleri karşılayan görevliler, etraftakilere içecekler dağıtan garsonlardan ibaretti. Asansörlerin önleri oldukça kalabalıktı, sekiz asansörü es geçerek Jeongguk'u takip etmeye devam edip servis asansörüne rahat bir şekilde ulaştıklarında heyecanlı gülümsemeye karşı, "Parti tüm otelde mi yoksa?" diye sordu. Jeongguk gülümseyişini bozmadan en üst katın düğmesine bastığında asansörler kapandı, dört köşe arasında yaramazlık yapabilecekmiş gibi duran ikili yalnız kaldı. "74 katlı bir bina. 75'ten 80'e dek teras seçkin partiler için ayrılıyor. Otelin ilk beş katında da normal organizasyonlar için ayrılmış salonlar var."
"Peki sen bunları nereden biliyorsun?"
Jeongguk merakla şakıyan büzülmüş dudaklara öpücük kondurdu, "Buraya ikinci gelişim," dedi. Namjoon'un merakının henüz yatışmadığını açıkça belliydi, Jeongguk memnuniyetle sorduğu her soruya dürüstçe cevap verirdi. "Bugün nedense şaşkınlıktan bayılacakmışsın gibi hissediyorum."
"Lütfen yavaşça alıştırarak yaparsan sevinirim." Asansör katları durmadan ilerliyordu. "Kimin partisi bu?"
"Sana söyledim, Hoseok davet gönderdi."
"Daveti televizyondan almanın şaşkınlığını atlatamadığımı da söylemem gerek öyleyse."
"Alışmalısın artık," Hafif eller göğsünü patpatladığında elleri hemen sıcacık ellerin üzerine kondu, avuçlarına alarak onları öptü. Namjoon Jeongguk'a karşı her zaman şefkatliydi ancak uzun zamandır bu denli öpülesi bir adamı bekliyor olmak, durmaksızın onu sarıp sarmalamak istemesini sağlıyordu. Hislerinin beğenme ve ilgiden öteye büyümeye başladığının farkına varmaya başlıyordu, korkunç bir yüzleşmeydi fakat bir o kadar da kalbini çarptırıyordu. Jeongguk gülümsemeye devam ederken bir başka öpücüğü daha paylaştıklarında araladığı dudaklarından soluklar çarpıyordu. Jeongguk'un gözleri kapalı ve huzurlu bir şekilde alnına yaslanmış halini izlerken korkusunu kolayca atlatabileceğini bilse de karşılacağı büyük şaşkınlıklar, onu en çok korkutan şey buydu.
Asansör son kata vardığında kapılar açıldı, Namjoon dışarı adımladığında bu kata çıkan tek bir asansör olduğunu fark etti. Etrafını izlemeye devam ediyordu, terasa açılan bir cam kapı vardı, Jeongguk'un parti anlayışına uymayan küçük bir alana sahipti. Dışarıda kimseler de yoktu, içerisi ise kocaman bir ofis alanından ibaretti.