• Tiagz /They Call Me Tiago
Alt kattaki tüm asansör kapıları kapanıp kalan son insanlar da gittiğinde arkamda kalan kapılar tekrar açıldı, Yunho yavaş adımlarla yanımda durdu. "Sana önce patronlarla görüşmeni söylemiştim."
Bıkkınlıkla iç geçirdiğimde ellerimi pantolonumun ceplerine koydum. "Bir sorum var," boş alanı gözlerimle işaret ettim. "Arabamı göremiyorum."
"İşte bu yüzden diğer patronlarla görüşmeni söyledim ya." Dirseğine kadar çekiştirdiği ceketinin kollarını düzeltti, alaycı bakışları durumdan memnunmuş gibiydi. Her zamanki hali olduğundan umursamamaya karar verdiğimde elindeki tıraş makinasının sebebini merak etmiştim. "Birilerini mi hırpaladın?"
"Davetsiz misafirlere küçük bir uyarı niyetine. Patronların haberi yok ama sorun olacağını sanmıyorum." Omuz silkti. "Yarışmanı istiyorlar."
"Bugün benim günüm değil."
"Evet, üstündekilerden anlıyorum bunu."
"İşten yeni çıktım." Üzerimde basit bir siyah tişört, siyah bir yırtık pantolon vardı. "Gayet normal giyindim, nesi varmış üzerimdekilerin?"
Kıkırdadı. "Genelde daha süslü giyinirsin."
Hah! "Özensiz olduğumu mu düşünüyorsun?" Omuz silkerek sorumu cevapsız bıraktığında, "Benim için bir şey yapar mısın?" diye sordum. Ricadan çok emirdi. "Saçlarımın bir yanını tıraşla, üzerindeki ceketi bana ver ve lanet çeneni beni eleştirmek için açma," Zorlukla gülümsedim. "Anlaşıldım mı?"
"Sen ne dersen patron."
•••
Asansörün kapıları aralandığında en üst katta büyük bir kargaşa vardı. Bir yanda bahisler için birbirine giren topluluk, dans ederek müziğe kendini bırakanlar, arabaların kaportalarına çıkarak zıplayan ayyaşlar, demirliklere sarkarak yarışın tadını çıkaranlar. Bizimkilerin gerilerde bir yerde, bira şişeleri kapmış bir şekilde büyük ekrandan görüntülenen yarışı izlediklerini gördüğümde yanlarına yürümeye başladım.
Fark edildiğim insanlar tarafından tezahüratlarla karşılanırken onların üzerinde bakışlarımı gezdirmekten başka karşılık vermedim, Jaemin ve diğerlerinin yanında durdum.
"Vay," Jaemin kaşları çatık bir halde beni süzdü. Bunu saklamıyordu, kendine güvenini çok fazla abartıyordu. "Değişmişsin."
"Ortama ayak uydurdum işte," Diğerlerinde göz gezdirirken çoğunun sarhoşluklarını üzerinden atabildiklerini fark etmiştim. Namjoon hariç. Ona bakmamaya dikkat ediyordum. "Halinizden memnun musunuz?"
Baterist, ya da hatırladığım kadarıyla Juyeon içkisini kaldırarak "Kaliteli bira, müzik, yarış. Daha iyisi olamazdı."
Gülümsedim. Namjoon yanında elleri boş bir şekilde dikiliyorken ortamdan hoşlanmadığını ya da onunla ilgili sırrını açığa çıkaracağımın endişesiyle kafasının karıştığını düşünüyordum. Bakışlarımız kesiştiğinde ilk geri çekilen o olmuştu, saçlarımdan itibaren boynumdaki gümüş kolyelere, üzerimdekilere, bacaklarıma kadar baştan aşağı dikkatlice beni süzmüş ve tekrar yüzüme bakışlarını dikmişti. "Hazır gözüküyorsun," dedi. Aramızda varolduğunu sandığım çekim bir anda kırıldığında tekrar iyileşir mi diye düşünüyordum. Nişanlısını aldatması, arkadaşlarına yalan söylemesi veya benimle ilişkisini saklaması sorun değildi, bilinsin isteyecek kadar kıskanç değildim, en azından şu anlık.
"Neye hazır?"
Yanıma kızlardan bir grup geldiğinde kulağıma eğilerek beklendiğimin haberini verdiler. Namjoon fark etmiş olmalıydı.