2 • bad things

3.4K 263 205
                                    

arctic monkeys/bad thing
•••

Pahalı eşyalar hiçbir zaman ilgimi çekmezdi. Bir kıyafetin, ayakkabının, mücevherin, evin, arabanın, yemeğin bile parası beni alakadar etmiyordu. Öylesine ve rastgele olan şeylerden hoşlanırdım, canım ne istiyorsa alırdım, ne yemek istiyorsam yerdim, nereye gitmek istiyorsam giderdim.

Kesinlikle şu an olmak istediğim yerde, olmak istediğim kişiyleydim. Motoru hızı yavaşlayarak binamın önünde durduğunda kalçası hareketlenmişti, sıkı tutunduğum pahalı olduğu her halükarda belli olan ceketinden kollarımı çekmiş ve dikleşmiştim.

Motordan inerek kaskı çıkardığımda kolumun altına alarak onu izlemeye başlamıştım. Kaskını başından çıkarırken uzun saçları dağılmıştı, ellerini kullanarak geriye taradığında kalçasını koltukta kaydırdı, pantolonunun sıkıca sardığı kalın baldırlarına kaymıştı gözlerim. Beli çok ince sayılmazdı ama kalın da değildi, göğsü ölçülüydü, vücudu baştan aşağı kıvrımlıydı. Gömleğin altındakileri görebilmek için hemen şurada birkaç arsızca teklifle canına okuyabilirdim ama yapmadım. Bakışları üzerimdeyken, "Hm, şey," diye seslendim, adını henüz bilmiyordum. "Hava serin ve üstüm ince. Yukarı kadar eşlik edersen ceketini orada verebilirim."

Teklifin cazipliğiyle sırıttığında kısa bir baş onaylaması verdi, önden yürümeye başladığımda büyük adımlarla beni takip ediyordu. Göğsü sırtıma değecek kadar yakın bir mesafedeydi, kalçalarımın arasında hissettiğim sıcaklık karnımı ağrıtıyordu. Oldukça kalıplı biri olmama rağmen bedeni yanına küçük kalıyordum, kesinlikle az bir boy farkından bahsetmiyorum. Kucağına alabilecek ve küçücük kalabileceğim kadar geniş bir göğsü vardı, omuzları artısıydı. Kasları beyaz gömleğin inceliğinden belli oluyordu ve tanrım, evime girmeme iki adım kalmışken anahtar elimden düşecek gibiydi.

Heyecanla kapıyı açtığımda arkama dahi bakmadan evi aydınlatmayı bile umursamadım, odamın açık kapısından içeri sızdığım gibi kapıya dönük bir şekilde bekledim. Önce kapının kapanma sesi duyuldu, yavaştan ayakkabıların parkede bıraktığı sesler duyulmaya başladı. Karanlık koridora rağmen onu kapının girişinde gördüğüm gibi kolundan tutup içeriye çekiştirdim, bekleme yapmadan dudaklarına ulaşan dudaklarımla uyuşmuştum.

Birini yönetmek için kalp gerekmiyordu. Karşımdaki yunan tanrısını vücudumu kullanarak yöneteceğimden emin olmam beni aceleci hissettiriyordu, her şeyin hemen olup bitmesini istemeyişimle tüm özgüvenimi yüklenerek kalın dudaklarını emiyordum. İlk önce şaşkınlıktan karşılık verememişti fakat olanları algıladığında elleri belime gitmiş, üzerime yürümeye devam ederek sırtımı duvara yaslamıştı.

Hızlı hareketi sırtımın acısıyla inletmişti. Geri çekilmiş, sızlanmıştım. "Tanrım, dur!"

"Böyle lüks bir şekilde anılmak iyi hissettirdi doğrusu."

Derin sesiyle titrediğimde kendimi itmiştim. Tişörtümün eteğini pantolonumun içerisinden çekiştirdiğinde soğuk parmakları tenime değdi. Hızla inip kalkan göğsüm ona çarpıyordu, yüzünde bir sırıtış asılıyken gözlerimin irileşmiş bir şekilde üzerinde dolaşıyordu.

"Belin çok ince," dedi ezberlercesine bir yavaşlıkla tenimde gezinirken. Soğuk elleriyle karnım içe göçtüğünde, bel hattımın üzerinde kaymış ve sırtımda durmuştu. "Bu kafayı yememe sebep olacak."

Alt dudağımı dişlerimin arasına hapsettiğimde burnunu burnumla dürtmüş, alkollü sıcak nefesini solumuştum. Kalçalarıma inen elleri beni kasığına daha çok yasladığında çıplak bir şekilde hissetmeyi arzulamama sebep olmuştu.

Delirecektim. Gerçekten delirecektim çünkü onda keşfettiğim bazı şeyler, bir de henüz en fazla beş saatlik bir tanışıklığı da varsayarsak, beni kendisine çekiyor gibiydi. Dış görünüş olarak bir kişiye kapılmak kolaydı, hep başıma gelen bir şeydi. Sürekli olarak biriyle birlikteliğim de yoktu sanıldığının aksine, genelde kafam güzelse, kafam kadar güzel birini öper ve devamını getirirdim. Bugünün farkı ayıklığımdı ve aynı zamanda biri tarafından becerilecek olmamın adrenalini etrafımı sarmıştı.

dirty • namkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin