• arctic monkeys/do i wanna know
"that the nights were mainly made
for sayin' things
that you can't say tomorrow day"Ünlü bir japon restoranının geniş masalı odalarından birinde sandalyelerde oturanlar düzgün giyinimli, temiz ve düz renklerden ibaret iken aykırı olan birisi vardı. Deri ceket, yırtık bir kot pantolon, eskimeye yüz tutmuş bir tişört, her bir ayağını sallayışında tok sesler çıkaran botlar. Buluşmanın amacı belliydi, aileler arasında nişanın uzun sürdüğü ve buna bir kesinlik getirmek amacıyla toplanmışlardı. Anneler kasıntı duran eşlerinin yanında yer almış, yüzünde yabancı gözüken bir tebessümle yemek yiyiyorlardı. Tek kelime etmenin saygısızlık olacağı bir durumdalarmış gibi en azından önlerinde bulunan tabakların bir kısmı bitesiye dek sessizlik sürmüş, Yamazaki şişesine uzanan üç çocuk babası, ticaret şirketiyle ün salmış Bay Lee, sessizliği bozan kişi olmuştu. "Bardağınızı doldurayım Bay Kim."
Kim Hyunjoon avucuna aldığı bardağını teklifi kabul etmek üzere uzattığında kendisini ortama ayak uydurabilmek adına zorluyordu. Saygılı olmak adına elini bardağın altına sabitleyip teşekkür mırıldandığında kendisinin de şişeye uzanıp yakında ailesinin bir parçası olacak arkadaşına ikram etti. Bardaklar sesli bir tokuşturmayla boğazlardan akıp gittiğinde ailelerin iki büyüğü çocukların üzerinde göz gezdirmiş, kısa bir kıkırtıyla asıl buluşmanın amacına varmak üzere birbirlerine geri döndü.
"Uzun zamandır böyle toplanmamıştık, öyle değil mi?"
"İşlerimizin yoğunluğundan kafamızı kaldırmak zor oldu Bay Kim." İki oğulları da önce annelerine sonra kendilerine ağır içkileri dökerlerken babalarının bakışları altındaydı, hiçbir şekilde ağzını açmamış, yemeğine dahi dokunmamış olan damat adayı ve hemen yanında su bardağını içmekle yetinen kızında duraksadı. "Anlaşılan bu süre boyunca çiftimiz oldukça yakınlaşmış olmalı. Kızımı ilk defa böyle tertipli ve sessiz sakin görüyorum. Oğlunuz onu dize getirmiş gibi görünüyor."
Lee Yuri gülümseyerek omzundaki saçlarını geriye attı. "Haklısın, babacığım. İlişkimizin başında birbirimizi arkadaş olarak görsek de zaman geçtikçe birbirimizi etkilemeye, iletişimimizi güçlendirmeye, birbirimizin yanlışlarını düzeltmeye başladık. En sonunda birbirimize uyan çiftler gibi olmamız kaçınılmaz oldu."
Büyük kardeşleri alaylı bir sırıtmayla kız kardeşlerine bakıyorken Yuri göz devirdi, elindeki topu Jihan ve Jaemin'e attı. "Siz de ilk gözden görmüş olduğunuz, değil mi?"
"Evet öyle oldu."
"Tabii, Yuri çok değişti baba." Jaemin, annesi gibi bir gömlek, uzun etek giymiş kardeşini işaret etti. "En basitinden görünüşüyle bile anlaşılabilir."
Babaları baş sallamasıyla yetinirken Bay Kim kendi oğluna bakmaya cesaret edemiyordu. Bir bahane olarak, "Namjoon bir arkadaşında kalıyordu. Üstünü değiştirmeye vakit bulamadı, bu yüzden umarım sizi rahatsız etmemiştir."
Tüm gözler aykırı olana döndüğünde ailenin oğulu Kim Namjoon istemsizce bir kaşını kaldırarak tepki verdiğinde kendini düzelterek mahçup bir gülümseme takındı. Eğer uzun bir süredir ailesinden telefonlar almıyor olsaydı orada olmazdı. Aklı yeterince karışıktı, huzursuzca parmaklarını yırtık kotuna geçiriyor, iplerini çekiştiriyor, odağını veremiyordu. Hayata atıldığı ilk andan beridir ailesi tarafından kendisinden istenilenleri yerine getirip karşılığında kendi özgürlüğünden birer parça alan sıradan insanlardan biriydi. Karşılıksız hiçbir şey yürümezdi, ailesinin en büyük isteği bir dostlarının kızıyla görüşmeleri için ısrarcı olmaları olmuştu, bunu kendi isteğiyle kabul ettiğinde gençlik hayatını zirvede yaşamayı seven herhangi birisiydi. Arkadaşları Jaemin ve Jihan'ın etrafında sık sık gördüğü Yuri güzel, alımlı, herkesin ilgisini çeken biriydi. Şımarık, asi, fazlasıyla özgüvenli, cesurdu; Namjoon, utangaç, çekingen, alıngan ve aşırı tatlı görünümlülerin aksine, atılgan, cesaretli, dediği dedik birini tercih ederdi. İlişkilerinin başlangıcı hararetli olsa da, bir yerden sonra ikisi de birbirlerine uyum sağlayarak ailelerinin evlilik için onayını alabilmişlerdi. Nişan sürecinin uzun sürmesinin en büyük sebebi sadakatsizlikti.