18-O kadar güzeldi ki..

762 64 11
                                    

Bazı insanlar özgürlüğünün kısıtlandığını düşünerek kıskanmayı istemezler. Bu nedenle atacakları her adımı, aldıkları tüm kararları hayatlarında biri olsa dahi tek başlarına uygularlar. Aşık bir insana, bunu giyme, oraya buraya gitme diyemezsin, desen de dinletemezsin.

Özgürlüğüne olan aşkı sana olan aşkından daha ağır basar çünkü. Sen de bunun altında kalırsın. Böylelikle senin canın yanar. O yüzden kıskanılmaktan hoşlanmayan bir insanı kıskanmayacaksın. Kıskanmadığın bir insanı da sevemeyeceğine göre böylesi de sana göre değil zaten. 'Ben kıskanç bir insan değilim' diyen insanların da sevebileceğini kesinlikle düşünmüyorum.

Kıskanmıyorsan sen zaten o insanı sevmiyorsundur, başka açıklaması olamaz. Ne demek yani ben kıskanç bir insan değilim? Bir insan sevdiğini nasıl kıskanmaz, nasıl benimseyip sahip çıkmaz?

Kimse kusura bakmasın, kiminiz bana geri kafalı, kiminiz takıntılı diyebilir ama ben sevdiğim insanı kıskanırım arkadaş. Kıskanırım dediğim de öyle onu bunu giyme, oraya buraya gitme diyerek değil. Bu saydıklarımı hayatındaki insanın üzerine uygulayıp bir hayvana muamele eder gibi davranan o kadar insan var ki. Gördüğüm zaman sadece gülüyorum. Sevmek, oraya buraya gitme diyerek kısıtlamak mıdır? Onu giymeyeceksin demek midir?

Sizin sevgiden anladığınız eğer gerçekten buysa siz sevgiyi yanlış anlamışsınız. Seviyorum diyorsan hayatında ki o insana güvenmeyi de bileceksin. O bir yere gittiğinde aklının onda kalması ondan şüphelendiğin için değil, onu merak ettiğin için olmalı mesela.

Giyimine karışarak onu kısıtlayıp boğmamalısın. Sen onu güzel seviyorsan, zaten sevgin giydiği her şeyden daha çok yakışır ona. Basit şeyler için yıpratmak ve kırmak yerine güzel sevmeyi deneyin. Güvenmeyi deneyin. Yormadan kıskanmayı deneyin.

Mesela ben.

Ben şuan da sevdiğim insanı sırf tanımadığım birisi onun omzuna elini attığı için delicesine kıskanıyordum. Sinir damarlarım patlayacakmış gibi hissediyordum.

Taehyung hâlâ arkamdan ilerlemeye devam ederken bende yoongilerin masasına doğru yürümeye devam ediyordum. Gidip kontrol etmek hiç de fena sayılmazdı hm? Sadece dokunan ellerini kıracaktım o kadar. Ne var ki yani bunda?

Az önce kıskanılmak ile ilgili söylediğim şeyleri unuttum galiba, çünkü insan sevdiğinin yanında yabancı birini görürse kıskanabiliyor,  delirebiliyormuş.

Masalarında bulunan iki sandalyede jungkook ve yoongi karşılıklı oturmuş, şerefsiz garson da yoonginin yanına bir sandalye çekmiş ve oturmuştu. Bizim için sandalye olmadığını gördüğümde köşede ki boş masadan kendim için sandalye almıştım taehyung da benim ne düşündüğümü anlamıştı ki sesini çıkarmayıp aynı masadan kendisine de sayndalye alıp yanıma gelmişti.

Ellerimizde sandalye, ayakta durmuş onların tam önünde duruyorduk. Jungkook bizi ilk farkeden kişi olmuştu. Yoongi de onun farklı bir tarafa baktığını görünce nereye baktığını anlamak için kafasını jungkook'un baktığı yere çevirmişti.

Bizi görünce jungkook elleri birleşik çenesini bulunca hafiften gülümsemişti. Maldı herhalde. Yoongi de ağzında ki lokmayı çiğnemeyi kesip gözleri iri bir şekilde bir bana birde yanımda ki taehyung'a bakıyordu. Yanında ki aptal garson da dik dik, bir bize bir de jungkook'a bakıp duruyordu.

"Herkese merhaba." Demiştim sessizliği bozarak. Jungkook tek kaşını kaldırıp konuştu hemen.

"Merhaba merhaba da, sizin ne işiniz var burada?" Hâlâ yüzünde ki gülümseme silinmemiş aksine biraz daha büyümüştü.

"Sıkıldık ve sizin yanınızda oturup biraz sohbet etmek istedik. İzniniz varsa oturabilir miyiz?"

Elimizde ki sandalyeyi gösterip, jungkook'un bana sorduğu soruya yoongi ye bakarak cevap vermiştim.

Die, YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin