Kitap yazmak kolay değil ve hataların olması çok doğal. Benim göremediğim bir yazım hatası varsa yazmanız benim için aşırı değerli. Eleştirilere açık bir insanımdır. B yüzden kendi fikirlerinizi yazarsanız çok sevinirim.
Neden böyle bir yazı yazdığım hakkında bir fikrim yok. Tamamen içimden geldi. Gitgide bölüm uzunlukları artıyor. 1. bölümü yayınladığım gün içimdeki heyecanı hatırlıyorum.
Arkadaşımın gazı ile başladım ve bundan pişman değilim. 3. bölümden bunu yazmam saçma olsa da 40 okunmaya geldi ve bu cidden beni aşırı mutlu etti. Benim kendi hayal gücümle yazdığım bir kitabı başkalarının da okuması çok heyecan verici. Okuyan herkese çok teşekkür ediyorum. Hepinizin benim içimdeki yeri çok farklı çünkü siz bu satırları okurken farklı duygular yaşıyorsunuz. Hepinizin birbirinden farklı duyguları ve düşünceleri var. Konuşmalar kısmında sohbet edebiliriz.
Çok yazdım değil mi 😶
***
Özer abi nasıl söyleyeceğini bilmez gibi etrafına bakıyordu ve en sonunda derin bir nefes alıp "Çok geç oldu ve senin de gidecek bir yerin yok bu yüzden benim evime gelmek ister misin? ama sakın yanlış anlama tamam mı? asla amacım kötü değil" Bütün cümleyi tek nefeste söylemişti ve en sonunda kıpkırmızı bir yüzü kalmıştı. Yüzüne baktığımda gülmeye hatta kahkaha atmaya başlamıştım. Bana anlamaz bir şekilde bakıyordu. Ellerimle ağzımı kapatsam da gülmeye devam ediyordum. en sonunda "Yüzün" cümlenin devamını getiremiyordum. Özer abi telefonunun kamerasını açıp kendine baktığında ağlamaktan şişmiş gözleri, soğuktan ve daha yeni ki sorusunda nefesini tükettiği için kızarmış olan yüzüne bakıyordu. Sonra bana dönüp "Bana gülene bak ya." diyerek benimle gülmeye başladı. 1 yılı aşkın süredir bu şekilde gülmediğimi fark etmiştim. "Bu şekilde güldüğüne göre ben cevabını evet olarak kabul ediyorum." Bir buçuk saat önceki adam gitmiş, yerine beyefendi biri gelmişti.
Müstakil bir eve gelmiştik. Bahçedeki kangal kırması olan köpek bizi karşılamıştı. "Ares oğlum, Ahu abla bir süre bizimle olacak, ona iyi davran." Ares bana doğru yaklaşmaya başladı. Kaçsam mı acaba? ne kaçması salak yer seni iç sesim mi var benim? "korkmana gerek yok, sana zarar vermez." Ares bacaklarımın arasında dolaşıyordu. Bütün cesaretimi topladım ve Ares' in kafasını okşamaya başladım. Dizlerimin üzerine eğilip kafasını okşuyordum. Yüzümü yalaması bana güzel bir his uyandırıyordu. Özer abiye dönüp "Ben bunu yerim." dememle beraber gülmeye başladı. "maalesef küç- yani Ahu, ben köpeğimi seviyorum." Gülümseyip "Gecenin ikisinde içmiş gibi güldüğümüzün farkındasın değil mi?" Telefonundaki saate bakıp bana döndü "Sen saati nerden biliyorsun." ben bilirim desene be "Bilmem attım tuttu" tı tı tı tı ben ne de diyorum sen ne diyorsun hiç takma tabii sen beni "Daha fazla üşümeden içeriye geçelim." kafamı sallayıp eve girdik. Özer abi evin ortasında kollarını açmış bir şekilde "Evime hoş geldiniz Ahu hanım, sizi evimde görmek büyük bir şereftir." Yüzümde Küçük bir gülümseme vardı. "İlk olarak evi mi gezdireyim? veya dinlenmek mi istersiniz? açsanız hemen yemek hazırlayayım." Özer abinin bunu demesi üzerine karnımın guruldadığını hissettim. "Yemek yesek." Özer abi bana bakarak "Ne istersiniz küçü- Ahu hanım" Bana bu zamana kadar hiç kimse ne yemek istediğimi sormamıştı bu yüzden "ne istersen onu yap ben yerim" demekten başka bir şey söyleyemedim. "Emin misin istediğin bir şey olmadığına canının çektiği herhangi bir yiyecek yok mu?" Özer abiye dönüp "Genelde bana ne yemek istediğim sorulmaz, bu yüzden şu an aklıma bir şey gelmiyor." Buzdolabını açıp içinden et çıkardı. Çok hızlı bir şekilde eti kesiyordu. "Dikkat et! Elini kesme." Bu annelik duygusu muydu? "Nerdeyse her gün yapıyorum. Alıştım artık." İçim rahat etmese de hiç bir şey demedim. Eti kızartmaya başlamıştı. Yanıma gelip "Et sever misin diye sormadım ama" sözünü yarıda kesip "Ete bayılırım." et hayatta yemekten bıkmayacağım tek besin olabilir. Teşekkür etmem gerektiğini hatırlayıp "Çok teşekkür ederim." Özer abinin yüzündeki küçük tebessüm büyümüştü. "Rica ederim." Etin buram buram gelen kokusu, karnımın iyice guruldamasına sebep oluyordu. Eti bir tabağa koyup benim önüme koydu "Afiyet olsun küçük hanım" En son söylediği küçük hanım lafından sonra ne dediğini fark edip eli ayağına dolaşmıştı. Bana karşı bu dikkat edişi hoşuma gitmedi diyemezsin evet diyemem. "Hadi ama yemeğini soğutma." Yemeğimi? "Sen yemeyecek misin?" Özer abi sanki çok normal bir şeymiş gibi "Bu yemeği, yani ne kadar yemek olarak sayılmasa da yemeği sana yaptım." şaşkın bir şekilde "Nasıl yani?" "Demek istediğim şu, hemen yemeğini ye yoksa soğuyacak." Bu lafının üzerine çatala bir parça eti batırıp bana doğru uzattı. Çatalı elinden alıp yemeye başladım. İlk lokmayı almamla beraber yemekten hoşlandığım bir ses çıkardım. Tonun tamamen istemsizce olan bu sesle beraber kahkaha atmaya başladık. Yemeğimi yedikten sonra Özer abi önümdeki tabağı, kaşığı ve bardağı alıp hemen yıkamaya başladı.
Bana sormak istediği ama sormaya çekindiği bir soru vardı. "Ne sormak istiyorsun?" Özer abi çekingen bir şekilde "Evet, bir soru sormak istiyorum ama bunu nasıl soracağımı bilmiyorum." Kaşlarım çatılmış bir şekilde "Ne sorusu?" Özer abi derin bir nefes alıp "Bildiğin üzere sen hamilesin ve anladığım kadarıyla kalacak bir yerin yok." Kafamı onaylarcasına salladım. "Eeee" Kendisini toparlayıp "Kaç aylık hamilesin? ve yani cinsiyeti belli mi?" Cevap vermek ve vermemek arasında kalmıştım. "4 aylık ve kız." Göz bebeklerinin büyüdüğünü ve çenesinin titrediğini görmüştüm. Arkasını dönüp dolaptan bir şişe su çıkardı ve kafasına dikti. Neden böyle bir tepki verdi? Yüzünü bana dönmeden "Yorgun musun? İstersen biraz yat ve dinlen saat üçe geliyor."
Yorgun olduğum için kabul etmek zorunda kaldım ancak bu konuyu daha sonrasında öğrenmem gerekiyordu. Bana hiç bir şekilde bakmayarak "Evde misafir odam yok. Benim odama geçireyim seni." Şu an oturduğum koltuk varken odasına geçmeme gerek yoktu. "Ben burada yatsam daha iyi olur." Hiç itiraz etmeden odasına çıkıp, yatabilmem için yastık ve battaniye getirip hızlıca yatacağım yeri hazırladı. 1 yılı aşkın zamandır çekemediğim uykuyu çekecektim.
Uyumaya çalışıyordum ama Özer abinin bu tepkisi yüzünden uyuyamıyordum. En sonunda dayanamayıp gözlerimi açtığımda tam karşımda beni uyandırmaktan korkarak ağlayan bir adam gördüm. Bu Özer abiydi. Kaşlarım çatıldı ve başımı yastıktan kaldırıp ona bakmaya başladım. Bana bakıyordu ama benim kalktığımı anlamamıştı. "Özer abi" İrkilip bana döndü. "Se-sen uyumadın mı?" He uyudum şu an ruhum senle konuşuyor. Psikolojik destek almam gerekiyor. "Uyuyamadım." "Neden yani çok mu rahatsız edici?" Özer abi beni yanlış anlamıştı. "Hayır, sadece aklıma takılan bir şey var." "Ne takıldı?" Gün boyu aldığım derin nefesler yetmezmiş gibi yeniden derin nefes alıp söze girdim. "Neden sana bebeğimin 4 aylık ve kız olduğunu söylediğimde tavrın değişti."
Gözlerini benden kaçırıyordu ancak bunun cevabını vermesi gerektiğini kendisi de biliyordu. "Nasıl söyleyebilirim bilmiyorum. Yani aslında öyle çok uzun bir şey değil ama düşündükçe bile gözlerimin dolmasına ve boğazımın düğümlenmesine engel olamıyorum. Her aklıma gelişinde de bu yaşanacak." Bu söylediklerinden hemen sonra koltukta bağdaş oturuş şekline geçip anlatacağı şeyi dinlemeye hazırlanmıştım.
"Başlıyorum. Başlayamıyorum. Nerden başlayacağım veya nasıl anlatacağım bilmiyorum. Kalbim sıkışıyor ve bunu anlatmama engel oluyor." Gözlerini kapattı ve konuşmaya başladı. "Bildiğin üzere...
Farkındayım mükemmel bir yerde bitirdim. Normalde 900 kelimeye zor gelirim diye düşünüyordum ama 1000 kelimeyi aştı. İlham perisi geldi mübarek.
Şöyle bir planım var her bölüm kelime sayısını arttırmak istiyorum ama yani her bölümün bir sınırı olacak mesela ilk bölüm 700'dü, 2. bölüm 800 ve bu bölümün 900'dü ama şu an 1000'i aştı. Sadece bir minimum belirleyip bu şekilde yazıyorum. Neden bunu yazdığım hakkında hiç bir fikrim yok
Bu satırları okuyorsanız HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM <3
Diğer bölüme kadar sağlıcakla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadın
RandomAnnem beni Özer amcaya emanet etmemiş miydi? Neden ellerim ters kelepçeli bir şekilde duruyordum? 🍁1 Aralık 2021🍁