10

245 12 0
                                    

Önceki bölümü nasıl bitirdiğimi unuttum. Ben ne biçim bir yazarım. Gittim ve baktım. Bölümü dün gece yazmış olmama rağmen unutmak. Unutkanlık.

10. Bölüme kadar geldim ve asla böyle ilerlemesini beklemiyordum. Tabii ki kötü olmadı. Kitap kaç bölüm olacak acaba?

Büyük ihtimalle 20. Bölümden sonra bölümler daha uzun olacaktır. Şu an hepsi 1000 kelimeyi aşıyor. Hedef 2000 kelime

2000 kelime şu an çok zormuş gibi geliyor ama ilerde az gelecekmiş gibi bir hissiyat var içimde

Neyseeee size iyi okumalar.



Yine güldü. "Ahu-" Bir kız sözünü kesti. "Erva!" Erva yüzündeki gülümseme ile "Ne yaa, Biraz eğlenelim dedik." Gelen kız başını sağa sola salladı "Şu şaka işini ne zaman bırakacaksın. Hala sana yanaşmak istemeyenler var." Alaycı ama üzülmüş tonda "Ama ama ben sadece şaka yapıyorum." Gözlerini devirdi "Merhaba, ben Arzu." Elimi uzatarak "Merhaba, ben de Ahu." Elimi sıktı. "Tanıştığımıza memnun oldum Ahu. Erva yeni gelen herkese böyle saçma sapan bir şaka yapıyor." Erva dudaklarını büzdü. "Hiç bakma öyle." Gülümsedim. "Bak gülüyor, gördün mü? Yani üzülmemişte darılmamışta." 

"Erva' yı takma kafana, istersen ben gezdireyim seni?" Erva hemen araya girerek "Ama ben gezdirecektim." Biz gün boyu etrafı göremeyeceğiz, anlaşıldı. "İkinizde beraber gezdirin." Erva bana hak verir gibi başını sallayarak "Evet evet, öyle yapalım." 

***

Koskocaman kütüphaneyi gezmeyi başarmıştık. Erva bana yaklaşıp "İstediğin, aklında olan bir iş var mı?" Bütün işleri yapabilirdim. Ancak iki görev arasında kalmıştım. 'Kitaplar zarar görmüş mü?' diye bakmak ve 'Kitapları yerlerine koymak.' Daha yeni işe başladığım için kitaplar zarar görmüş mü diye bakmak benim için en iyisiydi. "Kitaplar zarar görmüş mü diye baksam?" Erva hemen başını sallayarak "Tabii ki olur. Sen direkt başla, ben de İhsan amcaya işini söyleyeyim." dedi. 

Bodrum kata indim. Kitap içlerini kontrol eden bir erkek vardı. Karşımdaki kişinin de burada çalışanlardan biri olduğunu umut ederek yanına yaklaştım. "Merhaba." Kafasını kitaptan ayırdı ve kestane rengi gözleri ile bana baktı. "Merhaba?" dedi, soru sorar gibi. "Burada mı çalışıyorsun?" Çok stres yapmıştım. Başını onaylar şeklinde salladı "Evet, kitaplar zarar görmüş mü diye kontrol ediyorum." Çuvallamamanın verdiği rahatlıkla "Çok güzel." dedim. Şaşırarak bana baktı. "Galiba yeni çalışmaya başladın." Başımı evet anlamında sallarken "Evet." dedim.

Çocuğa kendimi tanıtmadığımı hatırladım. "Bu arada ben Ahu." Elini sıkmam için uzatarak "Ben de Boran." Elini tutmak ve tutmamak arasında kalmışken, tutmamaya karar verdim. Saygısız... Boran elini çekti ve "Normalde bu katta benimle beraber çalışan sekiz kişi daha var ama bugün hafta içi olduğu için dört kişiyiz. Şu an gelmeyen bir kişinin yerine bakman çok iyi olur. Geldiğinde üst katta bir yere geçer." Kafamı olur anlamında salladım. "Bu katta elli tane kitaplık var." Gözlerim far taşı gibi açılmıştı. "8 kişi için fazla değil mi?" 

"Kitapların hepsini okumuyoruz ve her gün kontrol etmiyoruz. Yani ben bugün kontrol ettim yarın başka bir işe geçebiliyorum. Bir kitabı kontrol etmek en fazla üç dakikanı alabilir. Bunun içinde kitabın bin sayfaya yakın veya daha fazlası olması gerekir. Tabii sen yeni geldiğin için uzun sürebilir ama zamanla alışırsın." Bütün dikkatimle kestane renkli gözlerine bakarak dinliyordum. 

"Hangi kitaplıktan başlayayım?" Boran ilk olarak etrafına baktı ve kimsenin etrafta olmadığını anlayınca ses tonunu yükselterek "Pist, bizimkiler." dedi. "Sakin İhsan amcaya bunu yaptığımı söyleme. Çok kızar." Gülümseyerek "Tamam." dedim. Saniyeler içinde Boran ve benim yanıma üç kişi geldi. 

KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin