05 ŞUBAT PAZARTESİ

132 99 191
                                    

İyi okumalar:)

"Buyrun hoş geldiniz." Okulum tatil olduğu için bugün erkenden çalışmaya gelmiştim.
"Ne alırsınız?" diye sordum orta yaşlarda olan kadına.

"Bilmiyorum ki, sizin önerdiğiniz bir şey var mı?" Saat henüz dokuzdu bunu göz önünde bulundurarak konuştum:
"Kruvasan ve kahve öneririm." Kadın tebessüm ederek başını olumlu anlamda salladı.
"Size güveniyorum." Siparişi alıp henüz uyanamamış olan Bulutun yanına gittim.

Uyku sersemliğiyle etrafa bakıyordu, bu hali istemsizce gülümsememe sebep oldu.

"Günaydın Bulut, uyan artık, çık hayal alemimden. Geldik." Elimle omzuna hafifçe vurdum.
Bunu beklemiyor olmalıki irkilerek geriye çekildi. Bana kötü kötü bakarak konuştu.
"Gençlik ölmüş ölmüş!" Kıkırdadım.
"Saat kaç?" diye sordu.
"Dokuz." Gözlerini kocaman açtı ve nerdeyse çığlık atarak konuştu.
"Nee! Hayır ya, Nihal Hanım bana sekiz buçukta yanıma gel demişti." dedi korku dolu bir sesle.
"Aferin Bulut, seni ayakta alkışlıyorum." Nihal Hanım yumuşak biri olsada zaman onun için çok önemlidir.

Bulut koşarak üst kata gitti, yani bazen çok fazla dengesiz olabiliyordu.

Saat ilerledikçe dükkan daha fazla doluyordu, masalarda boş yer kalmamıştı.
"Pardon." En arka masadan benim yaşlarımda kız tiz sesiyle eliyle beni gösterdi.
Hızlı adımlarla yanına gittim.
"Buyrun." dedim
"Seni çağırmamıştım ama, neyse." dedi kız,
dediğini dikkate almayarak konuştum.

"Bir sorun mu var efendim?" Kız gözlerini devirdi.
"Bir sorun olmasa neden çağırayım seni dimi." Gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi.
"Buyrun."
"Hiçbir şey de anladığı yok bunun ayol." dedi ve kahkaha attı.
"Bir sorun yoksa gideceğim efendim." Kız aşağılayıcı bir bakış attı ve gözlerini devirdi.
"Ay senle de muhabbet edilmiyor. Neyse ben bu kahveyi istememiştim yanlış gelmiş bana." dedi, kaşlarımı çatıp masadaki fişe uzandım.

"Ama efendim burada bu kahveyi söylediğiniz yazıyor." dedim fişi göstererek.
"Yalan mı söyleyeceğim sana ayol, siparişi yanlış almış demek ki. Gelmiş bana yalancısın diyor tövbe tövbe." dedi kız.
"Ama ef-" Kadın sözümü kesti.
"Hâlâ laf anlatmaya çalışıyor, ay kalk kalk oturulmaz burada." Kadın çantasını alıp tam kalkarken kolundan tuttum.

" Parası." dedim, sanki yanlış bir şey söylemişim gibi kadın gözlerini kocaman açtı.
"Aa! Bide para istiyor senin utanman yok mu be, utanmaz şey seni!" Dayanamayarak gözlerimi devirdim.
"Hanımefendi lütfen düzgün konuşun!" dedim uyarıcı bir ses tonuyla.
"Konuşmazsam n'olur? He,parasız fakir üstündeki önlüklemi döversin beni yoksa?" dedi ve iğrenç kahkahasını attı.
"İnsanları parasına göre yargılamanız ne kadar komik, fakir veya zengin hiç fark etmez insanda karekter olmadıktan sonra." Kız büyük bir çığlık attı.
"Sen ne demek istiyorsun bana." diye bağırdı.

Müşterilerin dikkati artık bizdeydi.
"Açık konuştuğumu düşünüyorum hanımefendi."dedim son harfi bastırarak.
"Bana bak seni mahvederim." Tam bir şey sòyleyecektim ki araya Bulut girdi.
"Açelya!" dedi uyaran bir sesle.
Eliyle gitmemi söyledi ama ben gitmedim.
"Ne kadar kötü bir yer be burası. Çalışanları gözü kapalımı seçiyorsunuz ?" dedi kadın gözleri hâlâ bendeydi.

Bulut, "Efendim bir sorun mu var?" diye sordu,
"Kör müsün acaba? Kaç saatir niye bağırıyorum sence be adam!"
"Lütfen sözlerinize dikkat edin." dedi arkadan gelerek Nihal Hanım.

"Sanane be, herkes de aynı cümleyi kurup duruyor. Başka laf bilmez misiniz siz be?" Nihal Hanım kadının tam karşısına geçti ve konuştu:
"Bir, ben buranın sahibiyim iki, lütfen sözlerinize dikkat edin!" Kadın bir kaç saniye duraklasada bu çok uzun sürmedi.
"Neyse ne sana tavsiyem çalışanlarını gözün kapalı seçme." dedi beni göstererek.

GECENİN AYDINLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin