05 MART CUMARTESİ

110 80 181
                                    

İyi okumalar :)

Hayatım karmaşık bir hal almaya başladı ve bilemiyorum bu durumdan hem mutluyum hem de mutsuzum...

Sabah her zaman olduğu gibi şafak operasyonuna gidiyormuşuz gibiydi. Emir işi olduğunu dershaneye geç geleceğini söylemişti.

Hafif yağmaya başlayan yağmur, tek tük geçen arabalar ve sokağın derin sessizliği.

Sırtımı duvara yaslayıp cebimden kulaklığımı çıkardım, otobüsü beklemeye başladım ve bir haftadır asla kafamın içinde susmayan düşüncelerle başbaşa kaldım.

Emir neden Ulaş'a karşı böyleydi?
Ulaş ile geçmişten mi tanışıyorlar?
Gibi gibi böyle sorular asla susmak bilmemişti.

Yeni tanıştığın birine bu kadar öfekeli ve nefret dolu bakmazsın bence, acaba önceden bi tanışıklıkları var mıydı?

Beynim artık ağrımaya başlamıştı, Emir 'Ben kendime olanları itiraf ettiğimde. ' demişti. Evet bu soruların hepsinin cevaplarını istiyordum ama onu zorlayamazdım.

Ben bu çıkmazın içinde kaybolmuşken biri omzuma dokundu irkilerek arkamı döndüm ve onu gördüm Ulaşı.

"Günaydın." dedi bi eli havada selam vererek, şakınlığımı üzerimden attıktan sonra aynı şekilde elimi havaya kaldırarak "Günaydın." dedim.

Çekinerek konuştum:
"Buralarda mı oturuyorsun?" dedim.
Başını iki yana salladı, "Buralarda bi arkadaşım oturuyor onda kalmıştım dün." Hafif gülümsedim.

Bir kaç dakika sessiz kalsakda Ulaş sessizliği bozdu.
"Eee... Ne yapıyorsun görüşmeyeli?" Doğruyu söylemek gerekirse Ulaşın yanında geriliyordum ya da Emir ile Ulaş arasındaki çekimden ben de etkilenmiştim.

"Hiç, okuldan eve öyle. Sen ne yapıyorsun?" dedim. Güldü tam bir şey söyliyecekti ki vazgeçip arkasına baktı, istem dışı bende onun baktığı yöne baktım. Ama görünürde bir şey yoktu.

Başını tekrar benim olduğum tarafa çevirdi ve konuştu:
"Hiç benim de öyle." dedi.
Sonrasında ise hiç konuşmadık.

Otobüs geldiğinde Ulaş biriyle konuşuyordu ve istemsizce kulak misafiri oldum.
"Tamam dedim ne zorluyorsun, kapat tamam anladım. Oraya gelirsem ilk ben si..." gözleri gözlerimle buluştuğunda devamını getirmedi ve telefonu karşı tarafın yüzüne kapattı.

Dershaneye girmemize dört beş adım kala Ulaş bir anda "Dur!" dedi kaşlarımı çatıp ona baktım, yüzünde anlamadığım bir ifade vardı.

Ben daha ne olduğunu anlamadan Ulaş kolumdan çekip küçük dar sokağa ikimizi birden soktu.

Birbirimize çok fazla yakındık ve bu durum beni oldukça rahatsız ediyordu, Ulaşa bakmak için başımı kaldırdığımda eliyle başımı göğsüne daha çok bastırdı.

Kısık bir sesle "Ulaş!" dedim çünkü nefes alamıyordum. Bana baktı yaptığı şeyin farkına varıp elini başımdan çekti.

Ondan ayrılmak için hamle yaptığımda kulağıma fısıldadı.
"Lütfen hareket etme."
"Niye?" diye sordum
"Gitmeleri gerekiyor."
"Kimlerin?" Ulaş derin bir nefes verdi.
"Lütfen." dedi, ne yapacağımı bilemeyerek başımı eğdim.

Beş veya on dakikanın ardından Ulaş bedenini bedenimden ayırdı.
"İyi misin?" diye sordu cevap vermek yerine başımı olumlu anlamda salladım.

"Ulaş neler oluyor?" dedim dar sokaktan çıkarken. Bir kaç dakika cevap vermesede daha sonra tekrar konuştu.
"Sonra." Sabır dilercesine ellerimi açtım.
"Allahım yanlış anlama beni ama ne sonraymış be. Sonra, sonra, sonra yeter bizimde bi sabrımız var." Ulaş bana garip garip baktı.
Haksız da sayılmazdı ama Emire soruyorum sonra anlatacağım diyor, Ulaşa soruyorum o da sonra diyor yeter benimde bi sınırım, sabrım var.

GECENİN AYDINLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin