4. bölüm

71 12 0
                                    

Bahar şenlikleri yarın başlayacaktı. Komik diye düşündü kral. Bugün her şey belli olacaktı. Ölüm onu bulacaktı. Ama kim öldürecekti onu bilmiyordu. İçindeki sıkıntıya rağmen gülümsedi.

Öleceğini bilmek kötü bir şeydi. İnsan nefes alırken bile bu son nefesim mi acaba diye düşünür müydü? Ama o saniyeleri sayarak geçirirdi ömrünü. Doğduğu günden beri hep ölüm korkusu ile yaşamıştı. Defalarca suikast düzenlenmişti. Ölümün kıyısından dönmüştü.

Annesi ondan nefret ederdi. Ömrü boyunca sarayın dışında yaşamıştı. Ve mucizesi bir şekilde tahta geçmişti. 3 yıl önce veliaht prens canice katledilmişti. Ağbisini oysa çok severdi. Ona zarar verecek hiçbir şey yapmazdı. Ama suç onun üstüne kalmıştı. Yüzlerce kişiyi öldürmüştü ama ağbisine zarar verecek karakterde birisi olmamıştı.

İçkisinden bir yudum alıp uzun uzadıya ağzında bekletti. Ağzını yakan sıvı içten içe ona zevk veriyordu. Usulca içeriye girerken yatağında yatan kadına baktı. Dün gece erkenden çağırıp uzun uzadıya odasında bekletmişti. Kadınları erken gönderdiği için ondan şüphelensinler istemiyordu. Sadece bir kere birlikte olmuştu ve onun dışında onunla sex yapmak midesini bulandırmıştı.

Sinirle kadını dürttü ve " hadi kalk!" Diye emredici bir ses tonu ile konuştu. Kadın gözlerini aralayıp korkuyla bakarken" üstünü giyip çık hadi. Güneş doğdu" dedi. Kadın saygı ile onu onaylarken " kapıdaki muhafızlara söyle Kim hyun'u buraya getirsinler" dedi. Kız " tabi efendim" deyip çıktı. Yarım saat kadar sonra da Hyun gelip selam verdi" hayırlı sabahlar efendim" dedi.

Karşısındaki adama bakıp" Her şeyi ayarladın mı?" Diye sordu. Hyun" evet efendim. Ormanın içinde 5 tane gizli asker yerleştirdim. Alanın içindeki dansçı kızlar uygun eğitim almış savaşçı kadınlar. Bir tehlike olduğu zaman sizi koruyacaklar. Ben yanı başınızda olacağım. O yüzden endişelenmeyin" dedi. Kral kafasını salladı ve " tamam çıkabilirsin dedi" genç çocuk kafasıyla onaylayıp dışarıya çıkarken durdu ve arkasını dönüp" efendim" dedi. Kral ona doğru bakarken" Çinli bir şairin güzel bir sözü vardır. Gün kızılığa bürünürken kurt kör olur tavşan ise kurttan daha üstün olarak her ayrıntıyı görür. Gecenin sonunda ise kazanan tavşan olur. O yüzden merak etmeyin. Kurdu kendi ağına düşüreceğiz" dedi.

Kral gülümserken genç çocuk arkasını döndü ve şenlik alanına varmak için yola düştü.

Akşam sularına doğru halk sokaklara dökülmüş şenliğin tadını çıkartıyordu. Ülkenin en kanlı ama bir yandan da en zengin dönemleriydi. Yemek tezgahları açılmış. Tezgahta Çin'den ve Hindistan'dan gelen pahalı baharat ve yiyecekler ile yapılmış yemekler vardı. Kadınlar sokak ortasında belli figürler ile dans edip eğleniyor belli geleneksel çalgılar eşliğinde gülüşüyordu.

Halkın bir çoğu kralını severdi ama bir kısmı ise nefret ederdi. Ama içinde bulundukları zenginlik uğruna bir köşeye çekilip bir ayaklanma bekliyorlardı. Kang dae şenlikten dolayı yapılan pazar indirimlerinden için şehre gelmişti. Evinden 10 kilometre uzaklıkta oturan yaşlı ve hasta bir teyzeye ilaç bulabilirse de kalın bir örtü alacaktı. Evine gitmişti ve kadının doğru düzgün yatacak yeri dahi yoktu.

Annesi de yaşasa onun yaşlarında olacaktı ve onu kendi ailesi gibi benimsemişti. Ormandan bulduğu şifalı bitkileri satıp geçimini sağlardı. Elindeki çıkını sıkı sıkı tutarken aktar benzeri bir yere girdi. Yıl boyunca topladığı otları makul bir fiyata satıp ilacı aldı ve şehrin ortasına yol almaya başladı.

Zayıf vücudu yüzünden kalabalığın içinde zar zor yürürken birkaç sebze, kurutulmuş et ve yorgan aldı. Eline birkaç metelik kalmıştı. Bu yıl sonuna kadar ona yeterdi. Yorganı sırtlayıp götürken " Herkes selam versin! Kralımız geliyor" diye bağırdı asker herkes yolu açıp selam verirken bir köşeye geçip başımı eğdi. Onu daha önce hiç görmemişti.  Ama duyduğu kadarıyla bir canavara benziyormuş. Gözlerini sıkı sıkı yumup kafamı iyice eğerken yorganın yana düşmesini engellemeye çalışıyordu. Bir süre sonra herkes kafasını kaldırken malzemelerini topladı ve ormanlık alana doğru yola çıktı.

O sırada kral halkı selamladıktan sonra gösteri alanına geçti baş köşeye otururken kardeşleri öfke ile onu seyrediyordu. Derin bir nefes aldı. Yüzüne alaycı bir gülümseme takınıp " sizleri burada görmek ne güzel kardeşlerim" Dedi. Hepsi yüz ifadesini düzeltmeye ihtiyaç duymadan selam verdi ve müzik çalarak içeriye birkaç kız girdi. Ortada dans ederken şarabından birkaç yudum aldı. Etrafına baktı Hyun etrafta gözükmüyordu. Rahatsızca kıpırdandı. Herkes kendi halinde görünüyordu ama bir terslik vardı. Derin bir nefes aldı.

Muhafızlardan birini çağırıp " Kim ailesinden hyun nerede?" Diye sordu. Muhafız" Park ailesinden yoon min ile konuşurken gördüm en son onun dışında görünürde yoktu. " Kral " tamam. Onu bul ve yanıma gelmesini söyle" dedi.

Yeon elindeki şarabı kaldırıp" kralım. Bu kadehimi sizin için kaldırıyorum. Goryo'nun üstüne düşen bir güneş gibi bizi aydınlığa çıkarttınız efendim. " Dedi. Kral güldü" güneş ha... Ağzınız bu aralar çok güzel laflar eder kardeşim. Bu neşenizi neye borçlusunuz acaba" dedi. " Ah dün gece Osmanlı dan bir kitap geldi efendim. Türk bir alim tarafından yazılmış nadide bir kitap. O kadar güzel bir konudan bahsediyordu ki. Okurken keyiflenmeden kendimi alı koyamadım. " Dedi. " Farsça ya ilgin olduğunu bilmiyordum kardeşim. Oysa ben sadece senin kadınlara ve içkiye zaafın olduğunu biliyordum. Seni böyle ilim irfan içinde görmek ne kadar güzel" dedi.

Yeon yüzü anlık olarak sinirlenirken yutkundu ve " kitapta ne yazıyordu biliyor musunuz kralım. Tarihte haksızlık ile kardeşinin yerini alan bir kral var. Bu kral o kadar aptal oluyor ki... Hak yerini bulacağını bile bile inatla tahta oturmaya  devam ediyor. Sonra ise kardeşi onu öldürüp tahta geçiyor ve " ayağa kalkıp" Yerini bil yeon! Asıl siz yıllarca bana işkence çektirip rahatça sarayda dururken ben tırnaklarım ile kazıyarak bu mevkiye geldim. Şimdi sen yüce atalarımızın kararlarını çiğneyerek yerime geçeceğini mi söylüyorsun. Ne hakla! Babam ağbim öldükten sonra beni veliaht prens yaptı ve kral ben oldum. Bitti gitti! Şimdi o kafesinden çıkma ve emirlerime itaat et. Yoksa sonun ölüm olur!" Dedi. Gözleri ateş fışkırırken" asıl sen! Kraliçe bile seni terk edip bir ormana atmışken yerin en dibinden çıkıpta ne hakla başa geçersin!"

Güldü" Senin yerin burası değil anla artık. " Dedi. Kral öfkeyle kılıçını sallayıp yeon'un göğsünü delerken kalabalığın içinden 25 kişiye yakın suikastçi çıkıp üstüne saldırdı. Raks eden kızlar da kralı savunmak için etrafını kuşatırken yeon kanlar akan ağzı ile" Annen Gorya da mı acaba kralım. En son batıya doğru giderken gördüm onu. Başına her an bir şey gelebilir." Dedi.

Bir anda kanı dondu. Annesi... Onu ilk başta öldürmeye çalışan kişiydi. Ne kadar umrumda değil dese de yüreğinde hep bir yara vardı ona karşı. Derin derin nefes alırken fırladı ve ormanlık alanın dışına batıya yani dağlara doğru yol aldı. " Anne!" Hızla koşmaya devam ederken dolunay tam tepedeydi. " Anne! " Soğuk rüzgarlar esip ayın önüne bir perde çekerken son gücüyle bağırdı" Anne!!" Boğazı yanarken" Buradayım. " Durdu. Hızlı hızlı nefes alıp verirken" anne" dedi. Aşağı yoldan bir ses daha geldi. " Lütfen, kurtar beni" hızlı adımlarla kavaklığın içine daldı. Durdu...

Burası... Burası annesinin onu terk edip gittiği yerdi. " Anne, neredesin!" Dedi. Etrafına hızlı hızlı bakınırken birisi sertçe kolundan tutup kendisine çevirdi ve hançeri göğsüne sapladı. Gördüğü tanıdık yüzle kanı dondu" Anne!? " Dedi. Orta yaşlı kadın öfkeyle yüzüne bakıp" hiç doğmaman gerekiyordu" dedi. Yere yığıldı. Nefesi göğsüne batarken kadın hızla arkasını döndü ve ormanın derinliklerine doğru yol aldı. Kesik kesik nefesler alırken yüzüne bir kar tanesi düştü. Kışın son karıydı.

Annesinin onu ikici terk edişiyle kıvranırken kar üstünü yavaş yavaş kaplamaya başladı.

payitaht (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin