Red - Pieces
"I've come undone
But you make sense of who I am
Like puzzle pieces in your eye."*
***
"Karşılayın artık şu soktuğumun servisini!"
Kaptan yükselip servisle maçı yeniden başlattığında filenin arkasındaki taraf belki de onuncu kez servisi karşılayamamıştı. Düdük sesiyle birlikte voleybol takımı zaten oynayamadıkları topu bıraktı. Aynı anda spor salonunda Mete'nin öfkeli bağırışı yankılandığında hiç kimse böyle bir çıkışı beklemediği için herkes şaşkın bir ifadeyle öfkelendiğinde bembeyaz boynunda beliren damarların ev sahipliği yaptığı boynuyla, kıpkırmızı yüzüne bakıyordu.
"Bunlar bu şekilde bir sikim başaramayacak yine turnuvada." Çağrı sıkıntıyla oflayıp arkasına yaslandı. Kaptanı olduğumuz için Mete'nin bağırışına şaşırmayan tek kişiler bizdik. Voleybol, futbol, basketbol takım oyunuydu; sahaya çıkıldığında herkese aynı sorumluluk düşse de her zaman en büyük yük kaptanda oluyordu ister istemez.
Maç sonunda taraftarlar öfkelerini kaptanlara değil, diğer oyunculara da yansıtıyordu fakat oyuncuları motive etmekte, sahada takımın koordine olmalarını sağlamakta en büyük iş kaptana düşüyordu. Saha içerisinde yaşanan en ufak bir sorunda bile bütün gözlerin kaptana çevrilmesi ve bu problemlerin üstesinden soğukkanlı bir şekilde gelebilmek de en az teknik direktör veya koç kadar kaptanın sorumluluğu altındaydı. Bir müsabakada galip gelmek elbette en önemlisiydi fakat her şey bununla bitmiyordu. Kaptanın asıl işi maç öncesi ve maç sonrasındaydı.
"Mete iyi mi? Attığı servisleri sen bile karşılayamazdın, gavura vurur gibi vuruyor topa."
"Ne yapacaktı amına koyayım, okşayacak mıydı topu? Mahalle müsabakasına hazırlanmıyoruz, topu tokatlaması lazım." Ege'nin şaşkın sorusuna Çağrı'nın verdiği agresif yanıta kısa bir bakış attım. Son bir haftadır saatli bomba gibi dolaşıyordu, aramızdaki en sakin, en ılımlı ve en espritüel elemanın bu dolaşması endişelenmemize neden olsa da Çağrı ağzını açıp tek kelime etmiyordu. Ege başını iki yana salladı. "Orası öyle de Mete'nin öfkesi normal bir öfke değil gibi. Bir şey mi oldu? Konuştun mu hiç Mete'yle? 1 haftadır konuşamadım Mete'yle. Özellikle mi kaçıyor, anlamıyorum ki."
Ege'nin sorusunun bana yönelik olduğunu biliyordum, gözümü Mete'den alabilsem cevap verecektim ama yapamıyordum. Elini saçlarına geçirip agresifçe karıştırdı. Bir terslik olduğu belliydi. 1 haftadır ne zaman yanına gitsem veya konuşmak için yazsam kapıdan çevriliyordum. Yaşananlardan sonra üzerine gitmek istemiyordum, zorladığımı düşünerek tamamen kendini kapatmasını da göze alamıyordum. Bir şekilde bir yerden yakalamaya çalışıyordum ancak Mete bütün kapılarını, bütün gece beklesem de ısrarla kapalı tutuyordu.
"Attığın servisleri kim olsa karşılayamaz anasını satayım, karşındaki insan, farkında mısın?" Cenk sesini yükseltip Mete'nin üstüne yürüdüğünde Mete bütün öfkesine rağmen ustalıklı bunu gizleyip alaycı bir şekilde sırıttı. "Öyle mi, prenses? Turnuvada karşı takımdaki elemana da ağlarsın böyle, hatta hakeme ağlayalım hep birlikte. Belki acıyıp maçı bize verirler, ne dersiniz?"
Cenk'in duraklaması bütün takımın kaptana dönmesine neden olduğunda Mete devam etti. "'Adamlar tek bir servisi karşılayamıyor, blok yapmak için yükselemiyorlar bile ama buna rağmen turnuvaya çıkmaya cesaret edebilmişler, takım ruhu budur, kupayı onlara verelim.' derler hatta. 'Kaptanın söylemlerine rağmen koordine olamıyorlar, sahaya el ele tutuşup maçı kazanmak için dua etmeye çıkmışlar, işte kupayı vermek için gereken takım budur.' derler. Ne dersiniz? Hep birlikte ağlayalım mı? Oturup hepimiz ağlayalım diyorum ben, belki kupa gökten ağzımıza düşer."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Halledilir
Fiksi Remaja"En az hak ettiğim zaman sev beni, çünkü en çok ihtiyacım olduğu zaman odur."* Mete ve Barış paralel evren :"