Bölüm 22

13 3 84
                                    

İyi okumalar dilerim  💜

Eve vardığımızda beni, sanki daha önce hiç görmediğim odama götürdüler. Acaba daha ne kadar böyle kalacaktım. Benim durumum yine diğer insanlara göre iyi, bazıları daha geç iyileşiyorlarmış. Ağabeyim yanıma oturdu ve ayaklarını uzattı.

Seokjin: Eee ne anlatacaktın?

Eun Mi: İlk önce bir şey sorabilir miyim?

Seokjin: Tabii ki.

Eun Mi: Bana ne oldu?

İlk önce biraz duraksadı, sonra nefesini temizleyip konuşmaya başladı.

Seokjin: Bir araba kazası geçirdin ve 1yıl 8 ay komadaydın.

Eun Mi: Tamam. Şimdi geldik sana anlatacağım şeye ama bir şartım var.

Seokjin: Neymiş şartın?

Eun Mi: Bana inanacaksın, deliymişim gibi davranmayacaksın. Ben yaşadıklarım veya gördüklerimi anlatacağım.

Beni dikkatle dinledi ve ciddileşti.

Seokjin: Tamam.

Bütün bildiklerimi anlattım. Ne eksik ne fazla. İki farklı hayat gördüğümü, onları rüyam sayesinde tanıdığımı, onu ve ailesini, Yoongi'yi, Hoseok'u, Jungkook'u, Min Ji'yi, çocuklarımı, Taehyung'u, lanetimi... Her şeyi anlattım. Beni dikkatle dinlemişti.

Seokjin: Peki neden otoparkta Taehyung diye seslendin?

Eun Mi: Oradan bir adam geçiyordu, yüzünün yan tarafını gördüm. Biliyorum oydu.

Ağabeyim güldü.

Seokjin: Bence o değildi. Çünkü o adamı bende gördüm ve adam yaşlıydı.

Eun Mi: Nasıl olur? Ama o olduğuna eminim.

Seokjin: Belki onun rüyandaki yaşlılık haline benzetiyorsundur.

Mantıklıydı.

Eun Mi: Bilmiyorum.

Seokjin: Onu bunu boş ver de beni anlatsana. Hani Mi Kyong falan diyordun.

Bu haline gülmüştüm.

Eun Mi: Yaa! Anlattım ya!

Seokjin: Ne yapayım, çok garip geliyor? Düşünsene kendinin evli olduğunu çocuğunun olduğunu.

Eun Mi: Evet. Hem de oğlun olmuştu, adını da Hyun-Shik koymuştunuz.

Bir süre yere bakıp düşünmüştü.

Seokjin: Neyse geç oldu, uyu bakalım.

Kalkmadan önce her iki yanağımdan öptü. Üstüme yorganı çekti ve gitti. Bende yorgunlukla uyuyakaldım.

~

Yine o rüyayı görüyordum. Ama bu sefer farklıydı, çünkü Namjoon ve Jimin de var. Onlar da soylulardandı.

Jimin: Merhaba kraliçem.

Diyerek beni selamladığında Namjoon da aynı şeyi yapıyorlardı.

Eun Mi: Ah! Böyle yapmayın lütfen, beni utandırıyorsunuz. Siz de benim ağabeyim gibisiniz.

Namjoon: Peki Eun Mi.

Namjoon benim kuzenim, Jimin ise Taehyung'un kuzeniydi.

~

Birden uyandığımda ağlayacak gibi olmuştum ama hemen kendimi toparladım. Çok rahatsız bir konumdaydım, biraz daha böyle duracak olursam boynum tutulacaktı. Annemi çağırmaya başladım. Fakat daha dün konuşmaya başladığımdan ses tellerim o kadar güçlü değildi. Biraz daha bağırmaya çalışınca öksürmeye başladım. Bir süre sonra öksürüğüm durduğunda ağlamaya başladım. Neden bu duruma gelmiştim? Neden hiçbir şey hatırlamıyordum, hiçbir yerimi doğru dürüst hareket ettiremiyordum ya da neden sadece o rüyayı en küçük detayına kadar hatırlıyordum? Kendimi bir zavallı gibi hissediyorum!

Birden kapı açıldı ve içeri ağabeyim girdi. Hemen yanıma oturup silemediğim göz yaşlarımı sildi. Ardından bana sıkıca sarıldı.

Seokjin: Ne oldu, neden ağlıyorsun?

Saçlarımı okşarken sormuştu.

Eun Mi: Kendimden nefret ediyorum! Sizi o kadar çağırdım ama sesim çıkmadı ki. Hareket etmek istedim, yapamadım. Sadece yapabildiğim uzanarak ağlamak. Başka hiç bir bok yapamıyorum!

Sesim, bağırmamdan dolayı olacak daha da çatallaşmış ve kısılmıştı. O kadar sinirliydim ki kendime. Ağabeyim ise beni sakinleştirmek için elinden geleni yaptı, başardı da. Biraz daha yanımda sadece uzandı. Birden kalkıp beni kucağına aldığında şaşkınlıkla ona baktım.

Seokjin: Hadi biraz dolaşmaya çıkarayım seni.

Çekingen bir tavırla;

Eun Mi: Gerek yok.

Seokjin: Benim canım sıkıldı. Ben, keyfim ve kahyası böyle uygun gördük. O yüzden sadece sus.

Eun Mi: Pijamalarla mı çıkacağız?

Seokjin: Buna mı pijama diyorsun? Eşofman altı ve üzerine sweatshirt?

Eun Mi: Peki.

Seokjin: Hah! Şöyle. Biraz ağabeyinin sözünü dinle.

Beni aşağı kata indirdi ve salondaki koltuğa oturttu.

Seokjin: Bekle montlarımızı alıp geliyorum.

Kafamı sallamakla yetindim. Kısa bir süre sonra yanıma geldi. Bana montumu giydirdi, sonra da beni kucağına aldı ve tekerlekli sandalyeme oturttu. O da montunu giyince dışarı çıktık.

Eun Mi: Annemler nerede? Onlara haber vermedik.

Seokjin: Onu da düşündüm herhalde, gittim not bıraktım komodinin üstüne. Neyse, nereye gidelim?

Eun Mi: Bilmem... Bildiğin güzel bir yer ya da kazadan önce sürekli seve seve gittiğimiz bir yer var mıydı?

Seokjin: Aslında bir yer var ama burada değil. Yani başka şehirde.

Eun Mi: Hmmm... O zaman bir şeyler yiyelim ama restoran veya kafede değil. Yemeğimizi alıp güzel manzaralı bir yerde yalnız başımıza yiyelim.

Seokjin: Mantıklı. Sonuçta kimin kardeşi işte.

Böbürlenerek söylediğine gülüp;

Eun Mi: World Wide Handsome'un kardeşiyim.

dediğimde bana şaşkınlıkla baktı ve aynı hizaya gelmek için önümde çöktü.

Seokjin: Hatırlamaya başladın mı?

Eun Mi: Neyi? Daha önceden sana böyle sesleniyor muydum?

Ben öyle deyince yüzü solmuş, içindeki heyecan kaçmıştı.

Seokjin: Evet öyle sesleniyordun. Yoksa rüyanda da mı bana öyle sesleniyordun?

Eun Mi: Hayır, 'yakışıklı ağabeyim' diyordum ama World Wide Handsome ilk defa şuan diyorum.

'Anladım' dercesine kafasını salladı ve beni arabanın ön koltuğuna oturttu. Sessiz geçen bir yolculuğun ardından bir kafenin önünde durmuştuk. Ağabeyim kafeye girip birkaç yemeği paket yaptırıp geri gelmişti. Sonra tekrar sessiz geçen bir yolculuk...

Bir uçurumun önünde durduğumuzda bir şeyler anımsamaya başladım.

Eun Mi: Ağabey, daha önceden de buraya geliyorduk değil mi?

Seokjin: Evet. Neden sordun?

Eun Mi: Sanki burayla ilgili bir şey hatırlıyormuş gibi hissediyorum.

Heyecanla bana döndü.

Seokjin: Umarım! Umarım bir şeyler hatırlarsın güzel kardeşim!

Bana böyle seslenmesi çok hoşuma gitmişti. Ona gülümsedim ve yemeğimi yedirmesine izin verdim.

Yemeklerimizi bitirmiş eve gidiyorduk. Birden ağırlık yapan uykuma yenik düşüp uyuyakalmıştım. Uyandığımda odamdaydım. Ben de fırsattan istifade kollarımı kıpırdatmaya çalışıyordum. Aslında kollarımın durumu bacaklarıma göre daha iyi, en azından kollarımın altındaki çarşafı hissedebiliyordum. Uzun uğraşlarım sonucu parmağımı ufacık da olsa oynatabilmiştim. Açıkçası buna epey bir sevinmiştim. Ufak bir hareket için zamanımın yarım saatten fazlasını harcamıştım. Geç mi, yavaş mı iyileşiyorum bilmem ama ben iyileşecektim.

LANETLİ AŞK (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin