Bölüm 25

7 3 56
                                    

Uçağın camından dışarıyı izliyordum. O an aklımdan geçen tek şey oydu, onu bulmak... Nasıl olurda rüyamda gördüğüm bir adama böylesine aşık olabilirdim. Yine gözlerim dolmuştu. Eğer burada onu bulamazsam büyük ihtimal başka bir yerde de bulamayacaktım. Eğer o yoksa ben de yokum, kendimi asarım! Kalbim bu acıya daha fazla katlanamıyor!

Taehyung'dan

Aradan aylar geçti o rüyayı göreli. Ne kadar saçma ki rüyamdaki kıza aşık olmuştum. Odamın her yerinde onu çizmeye çalışıp da beceremediğim resimlere göz gezdiriyordum. Tanrım nasıl bu kadar güzel olabilirdi? Onu dışarıda aramaya bir son vermeliydim, onun gibi bir insan olamazdı ki. Fakat kalbime engel olamıyorum. Belki o kaza olmasaydı bu lanet rüyayı görmezdim, bu lanet aşkı tatmazdım.

İçeri giren anneme döndüm.

Chaeyoung: Günaydın oğlum.

Tae: Günaydın anneciğim.

Chaeyoung: Yine onu mu düşünüyordun?

Dedi duvardaki resimleri göstererek. Gülümseyerek kafamı salladım. Ona bütün rüyalarımı anlatmıştım. Kazadan öncesini daha yeni yeni hatırlıyordum ama artık bir çok şeyi biliyordum geçmişe dair.

Chaeyoung: Yeni bir şeyler hatırlıyor musun?

Tae: Evet. Üniversiteyi bitirdiğimi hatırlamaya başladım. Mezuniyet töreninde sen ve babam ne kadar mutluydunuz.

Gülümsemişti.

Chaeyoung: Seninle her zaman gurur duydum, duymaya devam edeceğim.

Yatağımdan kalkıp ona sarıldım. Mutsuzdum ama ayakta kalmamı sağlayan tek şey ailemdi. Annemle günlerce onu arayıp araştırdığımız günleri hatırlıyorum. O da onu rüyasında görmüş. Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış, derdi.

Üstümü düzelttiğimde konuşmaya başladı.

Chaeyoung: Kahvaltı hazır seni bekliyoruz.

Kafamı salladığımda odadan çıktı. Ben ise kalbimde ki o koca boşlukla yine onun resimlerinin olduğu odada yalnız kalmıştım. Acaba onu bulabilecek miydim ya da o da beni arıyor muydu? Gerçi onun da beni rüyasında görmesi lazım. Düşüncelerimden ayrılıp geçen gün Seul'den geldiğim için kapının kenarında olan valizimi kapatıp odadan çıktım.

...

Sahile gelmiştim. Bütün hikayemizin başladığı yere. Etrafa gezdirdim gözlerimi, merakla. İleride duruyordu. O-oydu değil mi? Etrafta gezinen büyük koyu irisleri bir türlü beni bulamamıştı. Her yeri didik didik aradı ama sanki aradığı şeyi bulamamış olmalı ki yüzü asıldı. O da beni mi arıyordu? Daha sonra yanına bir adam geldi, arkası dönüktü göremiyordum. Sonra o adam da etrafa bakındı. B-bir dakika, Jin hyung! İnanamıyorum. Gözlerim dolmaya başlayınca bayılacak gibi oldum. Bacaklarım bedenimi taşıyamayacak dereceye gelmişti resmen. Ne yapmalıydım? Yanına gidip adını mı soracaktım? Tanrım ne yapacağım? Onlar uzaklaşmaya başlayınca telaşa kapılmıştım. Hızla koştum ama yetişemedim. Arabaya binip gittiklerinde arkalarından ben de arabama bindim ve onları takip ettim.

Bu sefer çok yakındım. Bizim evin iki, üç sokak aşağısında bir evin önünde durdular. Bagajdan valizleri çıkartıp eve girdiler. Burada mı yaşayacaklardı? Ben yine rüya mı görüyordum? Test etmek için kolumu cimcikledim. Gerçekti. Tokat atayım. " Oww bu sefer gerçekten de gerçek." diye fısıldadım. İyice delireceğim. Kafamı dağıtmak için arabanın penceresini indirip daha dikkatli inceledim evi.

Anneme anlatmam gerek her şeyi. Hızla telefonu elime aldım ve onu aradım. Birkaç çalışta açtı. Olan biteni anlattığımda yanıma gelmek istediğini söyledi ama şimdi gelmesi doğru olmazdı. Araştıracaktım onları.

LANETLİ AŞK (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin