'neden sana bunu sordu?'
'ben nereden bileyim chan aa. sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum. şimdi kapa artık çeneni'
chan'ın beklemediği anda sert çıkışmam ve ilk defa tedirgin olmadan verdiğim cevap, telefondaki sesi daha iyi duymak için eğdiği kafasını biraz olsa kaldırmasını ve kendini toparlamasını sağlamıştı.
'evet felix tek geliyorum.'
'pekala, konumu atıyorum. 2 saat sonra falan alırsan daha iyi olur'
chan'ın korkunç bakışları yine bana dönmeyi başarmıştı. 'ne bakıyorsun' der gibi kafamı hareket ettirdim.
'hayır de. 10 dakikaya çıkacağım de.'
'ya mal mısın chan? niye çocuğu kandırma çabasındasın sen?'
'sen dediğimi yapsana! hayı-'
'tamam felix'im. 2 saate seni almaya gelirim. kendine iyi bak, arkadaşına da selam söyle lütfen. şimdi kapatmam lazım. görüşürüz'
'görüşürüz!'
çocuk gibi gülümseyerek kapattım telefonu. maalesef ki gülümsemem pek de kalıcı değildi. hele ki konu felix olunca ve chan yanımdaysa...
'SANA HAYIR DEMENİ SÖYLEDİM!'
eliyle yakamı sıkarak, zaten gerildiğim bu ortamı daha da gerici yapmayı başarmıştı. sesi neredeyse tüm kütüphanede yankılandı.
'ya çocuk mu kandırıyoruz chan? rahat bırak işte. dedim sana. şimdi izninle artık ders çalışmamız gerektiğini düşünüyorum.
kendini tekrardan hafif toparlayarak yavaşça geri çekildi. evet, chan'dan korkuyorum.. beni öldürebilecek kapasitede birisi. karşısında insan şaka yapmaya korkar. yani bazen aşırı yumuşak da olabiliyor tabii. ama ben o aşırı yumuşak kısma pek rastlayamadım..
'pekala, o halde senden tek bir isteğim var'
'dinliyorum?'
_______________
alelacele suratıma kapatılmaya çalışan telefon biraz da olsa garip gelmişti. ama aklıma beni hala beklemede olan birisi gelince, bu telefon konusu pek de önemli gelmiyordu.
bulunduğum konumu hızlı bir şekilde jisung'a atıp daha fazla hyunjin'i bekletmek istememiştim.
telefonu cebime atıp kendime bir bakındım, yakamı düzeltip üstümü silkeledim. garip olan şuydu ki, okuldan çıktığımda eve gidemediğim için üstümde okul formalarım vardı. kendimi kötü hissetmem için yeterli bir sebepti..
masaya geri döndüğümde garsonun hesabı hyunjin'e uzattığını görmüştüm. fakiriz falan ama bizim de birilerini etkilememiz gerekir yani..
adımlarımı daha da hızlandırarak masaya yetiştiğimde, ben bir şey diyemeden konuşmaya başlamıştı.
'ah üzgünüm. aslında telefon konuşmanın bitmesini bekleyecektim fakat çok acil bir işten dolayı çıkmam lazım. bu yüzden hesabı istedim. daha çok vakit geçirmeyi ben de isterdim.'
söylediği cümle sırasında kafasını hiç kaldırmamış ve ücreti ödemeye odaklanmıştı. cümlesini tamamladığında, garson ücreti almış ve masadan uzaklaşmıştı.
kapının dışına çıktığımızda bizim eve ters bir yolu göstermişti.
'bu taraftan gidiyorum. burada yolumuz ayrılıyor sanırım'
'ah pekala. bugün için de teşekkür ederim. hesaptan dolayı da mutlaka ödeşeceğiz!'
ufacık gülümseyip eliyle omzuma hafif dokundurmuştu. daha eli bedenime yaklaştığı an bulunduğu yerden çıkıp uçmak isteyen kalbim, omzuma dokunduğunda tamamen bağımsız hale gelmişti.
'peki ufaklık öyle olsun, şimdilik görüşürüz'
'görüşürüz!'
____________
'j-jisung..'
'sakin ol chan, sakin..'
'jisung, hyunjin niye felix'in yanında??'
'c-chan şey-'
'JİSUNG! HYUNJİN NİYE FELİX'E DOKUNUYOR??'
'ş-şey tamamen arkadaşç-'
'FELİX!!!'
💣
😭😭😭yazamıyorum 😭😭😭
of of sınav haftam sonunda bitti ama yine de fic yazmayı beceremiyorum sanırım..
bu bölüm de böyle kısacık bir şey oldu yine özür dilerim 🥺🥺
evet 3 bölümdür felix ile hyunjin'in buluşmasını yazıyorum 🙀
her neyse
ı love u bıtch...gel de ısırma 😭😭😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my precious atlantis | chanlix
Fanfiction'bana bunu sen yaptın, b-bir intikam meselesi yüzünden mi?'